Şairler Sultanı Necip Fazıl Kısakürek, tarihi büyük misyonunu yerine getirdi. Tasavvur ettiği, yeni nesille ilgili teorik görüşlerini, İdeolocya Örgüsün’de, Gençliğe Hitabe’sinde ve bazı konferanslarında ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar.
Büyük Doğu Neslinin üç temel ilkesi;
-Ehli Sünnet İnancı,
-Tasavvufi Gelenek,
-Türk Kimliği vardır.
Üstad; hayatının yarım asırlık bölümünde bu gençliğin hamurkarlığını yapar, onun maya tutması için mücadele eder. Moral gücü sağlayan bir lokomotif görevi üstlenir. O, 78 yılık ömrünü davasına adamış aksiyon ve fikir adamıdır.
Necip Fazıl, imanı, ihlası, ahlakı ve seçatı, samimiyetiyle ile bizimdir. Bu milletindir. Tüm Türkiye’nindir. Onun davasını bize kazandırdığı her şeyi yeni nesillerimize anlatmalıyız.
Aksiyon onun sapık zihniyetle verdiği mücadelenin silahıdır.
Bu durumda yeni bir İslam inkılabına ihtiyaç vardır. “İslam inkılabının ruhunu dökeceği kalıp gençliktir” İslam, bilgi, inanç, düşünce ve uygulama alanlarında gençlikte görünür duruma gelir, gelmelidir.
Gençler hem gündelik hayat, hem çalışma hayatlarında “sahabeler”i örnek almaları gerekir.
Bu noktada onu özlediği gençliğin ilk özellikleri karşımıza çıkmaya başlar ,
Otomobil olmak, oluş çilesi çekmek, görgü kurallarına uymak, düşünmek gibi.. “ yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış; ebed bizimdir! Genç demek sahabe demek, sahabe demek genç demek…
Sahabe de iki büyük haslet vardır. Hikmet ve aksiyon ruhu… Gerçek İslam anlayışı, geçen her saniyenin çerçevelediği işi sormak ve aramaktır. Hadisi Şerif’ de “ sevdiriniz, soğutmayınız, müjdeleyiniz, korkutmayınız, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!” buyurulmaktadır.
Dokuz maddede özlediğimiz neslin vasıflarını birleştiriyoruz. Aşk, tek heceli bir kelime aşk, Allah’a aşk. Sır idraki,” ben kullarıma şah damarından daha yakınım”, diyalektik sahibi olmak, sır idrakinin en güzel ifadesidir.
Nefs muhasebesi,” hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz” Nefs muhasebesi en büyük vasıflardan biri beklenen neslin, hâkimiyet ve gözü karalık vasfı, cesaret ve onun tam ifadesi olan Hesaplı, temkinli secaat. Bunu bekliyoruz.
Fedakârlık; nefisten fedakârlık en başta gelmektedir. Ahlaki vasıf, İşte İslam’ın yekpareliği.
İslam’da merhamet vardır.
Balta samimilik olmak üzere onun ahlakiyle ahlaklanmak sekizinci vasıf. Allah’ın Resulü; “Ben güzel ahlakı tamamlamak İçin geldim!” buyuruyorlar.
İşte böyle bir çile ruhunu belirtir ahlak!
Dokuzuncu kalite zarafet, zevk ve estetik.
Aradığımız gençte velhasıl; İnanmanın hakikati Allah’a inanmaktır.
Üstad deyince; 1930, 1940’lı yıllara dönmek gerekir. Aslında üstad kimse yokken” ben varım” dedi. Madem ben varım Türkiye’ de vardır diyerek özgüvenin dirilişi olmuştur.
Bu millete ihtiyacı olan özgüveni aşılamıştır.
Sağına ve soluna bakmadan fert fert “ ben varım” cevabını veren, davasına bağlı bir gençlik yetişti. İşte, sahip çıkmamız gereken, gençliğin sahip çıkması gereken miras, Üstadın bize bıraktığı mirasıdır. Bir başka miras kimlik inşasıdır.
Zaman ve mekânı kuşatacak yeni bir idrak peşindedir. Büyük Doğu fikri bu anlamda o idealin yansımasıdır. Bu ülkeye sığınan, bu ülkede kendisini emin gören her kardeş toplulukta Büyük Doğunun bir parçasıdır.
Biz burada, kavme, ırka, renge bakmayız. Üstadın büyük doğusu, hangi kadim kültürleri barındırıyorsa Türkiye’nin ufku oralara ulaşmaya taliptir. Doğu diyerek özgüveni teslim etti. Bir özgüveni, bir kimliği, bir kavrayışı, bir zamanı, bir iddiayı temsil ediyordu.
Zindandan Mehmed’e Mektup Şiirinde;
“Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.”
Gün gelir, bir zamanlar Bakinin oturduğu “sultan-üş Şuara” şairler Sultanı tahtında görürüz. 20.asırda, manevi taç giydirilmektedir. Doğumunun 75.yılında; Yaşayan en büyük şair. Bir tacın tescilinden ibarettir. Tesiri asla silinemeyecek olan bir mütefekkirdir. Muzdarip çile ve dava adamından bu milletin ve devletin bir af dileyişidir. “Bir mısra-ı bir millete şeref veren şair”, taltifi değil, HAKKI teslim edilen üstat. Her konuyu şiirleştirmiş bulunuyor. “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak !” diye cemiyetin arasına atılarak bir büyük kavganın ömür boyu içine giren mücadele adamı, Müstesna ve unutulmaz isim olarak öylece parlamaya devam edecektir. Bize İslam’ı tanıtan, bize İslam’ı sevdiren, bize ona sahip çıkmamızı öğreten Necip Fazıl olmuştur.
AbdulHakim Arvas Hazretleri ne rastlayışı. İdrak kapılarının açılışıdır. Sıratı müstakim üzerine yürüyüş… Necip Fazıl İşte bu! “Onun misyonu var!” (Prof. Dr. Recep Doksat) Necip Fazıl’ı ve onun şerefle ifa ettiği misyonunu bir kez dağa selamlıyorum. “Çünkü Şekspir, İngiliz Milletidir!” “Altın nesli demir Oğuz’ un” dediği Türk Gençliğini büyük fikre, sanat çilesine yönelten bir dahi… Necip Fazıl’ın ışıklı kalemine bir milletin, bir ümmetin hala ihtiyacı vardır. 1943, de 1960 ‘ a kadar Necip Fazıl düzenin ve düzenbazların en nefret ettiği adamdı. Necip Fazıl aynı zamanda bir medeniyet tarihçisidir.
İnanıyorsanız böyle inanacaksınız. İnandığını böyle yaşayacaksın. Büyük Doğu dergisi 1949’larda yayın hayatına başladı.16 defa kapanmış ve yeniden yayına başlamıştır. “Abdülhamit’ in Ruhaniyetinden istimdat ”şiirini yayınlarsan hapse girersin, uyarısını dikkate almayarak hapse giren iradeyi temsil eder. “neşredersen seni içeri alırlar”
Alternatif Bir Gençliğe Hitabe: Bir Gençlik, Bir Gençlik, Bir Gençlik Necip Fazıl’ın gençleri merkeze aldığı bir diğer şiir “Gençliğe Hitabe”dir. Şairin 1975’te kaleme aldığı ve Milli Türk Talebe Birliği tarafından düzenlenen İstanbul’ da Milli Gençlik Gecesi’nde seslendirdiği “Gençliğe Hitabe”sinde; “bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik. ‘zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ şuurunda bir gençlik...Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik... Halka değil hakka inanan, meclisinin duvarında ‘hâkimiyet hakkındır’ düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik... ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin İslam’da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslam âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik... ‘Kim var!’ diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ‘Ben varım!’ cevabını verici, her ferdi ‘Benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik... Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik… Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah’a hamd etme makamındayım.
DEVAMI YARIN