Kalkınma ve Kadın

Doç. Dr. İlkay NOYAN YALMAN
Doç. Dr. İlkay NOYAN YALMAN
Kalkınma ve Kadın
09-12-2022

Kalkınmanın temel amacı yaşam kalitesinin artırılmasıdır. İnsanların özgürlüklerinin, fırsatların ve tercih haklarının çeşitlendirilmesi, refah düzeylerinin artırılması, daha mutlu ve sağlıklı hayatlar yaşamaları kalkınmanın temel göstergeleridir. Refah düzeyinin artırılması için bir takım kaynaklar gerekli olmakla birlikte, daha önemlisi bulunan kaynakların dağılımı ve kullanımının adil ve eşit şekilde gerçekleşmesidir. Toplumu oluşturan bireyler arasında sosyal ve ekonomik anlamda ortaya konan ayrımlar bu kaynakların da adil ve eşit dağılımına engel olmaktadır. 

Dünya genelindeki gelişmeler içerisinde ülke yönetimleri aldıkları kararlar ve uyguladıkları politikalarla toplum refahının artırılmasını temel hedef kabul ederler. Birleşmiş Milletlerin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içerisindeki 17 hedeften biri de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği hedefidir. Bugün gelişmiş, gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelerin toplumsal yapıları incelendiğinde toplumsal cinsiyet eşitliği seviyesinin gelişmişlikte ne kadar etkin olduğu görülebilmektedir. Kadının toplumsal ve ekonomik hayat içerisindeki konumunun güçlendirilmesi doğrudan bir kalkınma göstergesidir. 

Günümüzde gelişmiş ülkeler dâhil hemen her ülkede toplumsal cinsiyet ayrımcılığının her alanda var olduğu görülen ve yaşanan bir gerçektir. Kadının kadın olduğu için maruz kaldığı haksız, hukuksuz, eşitliksiz, keyfi, kayıt dışı uygulamalar sadece kadının değil, toplumun da refah düzeyini azaltmaktadır. Aile, iş ya da sosyal hayatta fırsat eşitliğini yakalayamayan kadınların ortaya koyabilecekken koyamadığı her değer toplum için bir kayıptır. Bireyler sahip olduğu yetenek, kazandığı donanım ve ortaya koyduğu becerileriyle toplum içinde yer almalı ve değer görmelidir. Aksi takdirde toplumlar toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzaklaşıldıkça ekonomik olarak zengin olsalar da, refah düzeyi ve hayat kalitesi açısından çok gerilerde kalmaya mahkûm olacaklardır. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği siyasal ya da ekonomik bir problemden çok bir vicdan problemidir. Kadın ve erkeğin el ele yürümesi, birlikte üretmesi, aynı haklardan faydalanması ve aynı fırsatlara sahip olabilmeleri yerine, kadının geride kaldığı, ezildiği, dışlandığı adaletsiz bir sistem toplumun tamamı için bir sorundur. Bugün dünyanın bazı yerlerinde kadınlar sırf cinsiyetlerinden dolayı oy kullanamamakta, yanlarında erkek olmadan sokağa çıkamamakta, ücretsiz ev işçisi olarak çalışmaya mecbur bırakılmakta, taciz ve baskıya maruz kalmaktadır. Bu insanlık onuruna, kul hakkına aykırıdır. Her insan cinsiyetinden bağımsız olarak sosyalleşebilmeli, özgürce yaşayabilmeli, emeğinin karşılığını alabilmeli, insan olduğu için değer görebilmelidir. Biz insanları kadın-erkek olarak ayırdıkça ve kadının bu insani haklara ulaşmasını engelledikçe dünya yaşanabilir, adil ve demokratik bir yer olamaz.  

Bu vesile ile 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun. 5 Aralık 1934’de Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı veren yasayla, Türk kadınının sosyal ve kültürel alanda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette eşit haklara sahip olmalarının önü açılmıştır. Birçok ülke kadınından önce Türk kadınlarına bu fırsatı sunan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bu ülkenin kalkınması için gayret göstermiş herkese saygı ve minnetle…

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?