KUR'AN'DA SALAT-NAMAZ GEÇEN AYETLER: (7)

Bekir ÇÖL
Bekir ÇÖL
KUR'AN'DA SALAT-NAMAZ GEÇEN AYETLER: (7)
09-07-2024

Ahzab / 43يُصَلّ۪ي: Yusalli- “O, melekleriyle beraber, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size her türlü desteği [yusalli]¹⁶ verir. Zira Allah, mü’minlere çok merhametlidir.

 

 

İsmail Yakıt

Ahzab Suresi 43. Ayet Açıklaması

 

“Yusalli” fiili, “salla” kökünden gelir. Kök anlam itibariyle “yaslanmak”, “sırtını bir yere dayamak” demektir. Literatürde “namaz kılmak” olarak tercüme edilir. Çünkü namaz kılan kişi, sırtını Allah’a yaslamış demektir. Girmek, dâhil olmak anlamı da vardır. Nitekim Tebbet Suresi’nde bu anlamdadır. Bu ayette ise, destek vermek, yardım etmek vb anlamına geliyor.

 

 

  Ahzap / 56صَلُّوا: sallûne- “Şüphe yok ki, Allah ve melekleri, Peygambere destek veriyor. Ey inananlar! Onu siz de destekleyin ve tam bir teslimiyetle onun rehberliğine teslim olun!

 

 

Cemal Külünkoğlu Meali

Ahzab Suresi 56. Ayet Açıklaması

 

Ayette geçen “yusallûne” fiili “desteklerler” anlamında kullanılmıştır. “Allah ve melekleri peygamberi desteklediği gibi ey mü’minler siz de onu destekleyin, onun davasına omuz verin, onunla beraber Allah’ın dinini tebliğ edin, gelen vahyin hayata geçirilmesi ve diğer insanlara ulaşması için gayret gösterin” demektir. “Peygamberi övün, şanını yüceltin, onu tazim edin, onun adını anın!” demek değildir. 43. ayette mü’minlere hitaben; “O (Allah), sizi melekleri eşliğinde üzerinize indirdiği (vahiyle) destekleyip dimdik ayakta tutuyor…” buyruluyor.

 

Burada da aynı kelime (“yusallî”) destek anlamında kullanılmıştır. “Övgü, yüceltme, tazim ve anma” gibi anlamlar verilseydi bu ayet “O sizi melekleri eşliğinde övüyor, tazim ediyor, yüceltiyor ve sizi anıyor” demek olurdu ki bu Allah’ın şanına yakışmaz. Bu kelimeye “dua ediyorlar” anlamı da veremeyiz çünkü duanın doğrudan muhatabı olan Allah’ın resulüne dua etmesi de düşünülemez. Dolaysıyla “salat” terimi burada destek anlamında kullanılmıştır.

 

Bu âyetin doğrudan muhatapları olan günümüz Müslümanları maalesef Hz. Peygambere salavat okumayı alışkanlık haline getirerek onun davasına verilmesi gereken fiili desteği dua desteğine dönüştürmüştür. Oysa Allah vahiy göndererek peygambere verilmesi gereken desteği zaten vermiştir, Müslümanların Allah’tan aynı desteği istemesi anlamsız bir tekrardır. Salavat diye adlandırdığımız cümlede Allah’ın mü’minlere peygamberlerine destek verme emri varken, Müminlerin bu işi Allah’a havale etmesi ciddi bir saygısızlıktır.

 

 

Mü’minlere düşen Hz. Peygambere salavat okumak değil, onun davasına destek vermektir. Nitekim ayetin son cümlesinde “tam bir teslimiyetle onun rehberliğine teslim olun!” buyrularak müminlerden desteklemeleri gereken davada Hz. Peygamberin rehberliğine teslim olmaları emrediliyor.

 

 

Fatır / 18الصَّلٰوةَۜ: salâ(te) “KİMSE kimsenin yükünü taşıyacak değildir; kendi yükü ağır gelen kimse onu taşımak için [başkasını] yardıma çağırırsa, yakını da olsa, [bu kimse] o yükün hiçbir parçasını taşıyamaz. O halde [gerçekten] sen, ancak kavrayışlarının ötesinde olduğu halde Rablerinden korku duyanları ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanları uyarabilirsin ve [şunu bil ki,] kim arınırsa yalnız kendisi için arınmış olur ve bütün yollar yalnız Allah’a varır.

 

 

Muhammed Esed Meali

Fatır Suresi 18. Ayet Açıklaması

 

Yani, Hesap Günü -çünkü “insanların işlediği [kötü] fiiller yalnız kendilerini ilgilendirir” (6:164, ki yukarıdakine benzer bir cümle ile devam etmektedir).

 

Böylece, ahlaki sorumluluğun başka bir kişiye devredilmesinin imkânsız olduğu gösterilmektedir. Yukarıdaki ifadenin birinci bölümü Hristiyanlıktaki “ilk günah” doktrininin reddi anlamına gelirken, ikinci bölümü, o günahın kefaretinin Hz. İsa tarafından “vekaleten ödendiği” anlayışını kesin bir dille çürütmektedir. (Ayrıca bkz. 53:38 ve ilgili not 31.)

 

Bi’l-ğayb’ın bu şekildeki çevirisinin izahı için bkz. sure 2, not 3. Bu ifadenin anlamı şudur: yalnızca, “insan idrakinin ötesindeki şeylerin varlığına inananlar”, önceki ifadede gizli bulunan “uyarı”dan ders alabilirler. (Ayrıca bkz. 27:80-81 ve 30:52-53.)

 

 

Fatır / 29الصَّلٰوةَ: ssalâte “Şüphesiz Allah’ın kelâmını tilavet edenler, namazı istikametle kılanlar, ancak verdiğimiz rızıktan gizli ve açık Allah yoluna harcayanlar asla tüketilemez bir kazanç elde etmeyi arzulayabilirler;

 

Mustafa İslamoğlu Meali

Fâtır Suresi 29. Ayet Açıklaması

 

Tilavet, “takip etmek, izlemek, yansıtmak” demektir. Dilin ve organların okumasıdır. Kırâet gibi entelektüel faaliyet değildir. Bu yüzden Kur’an okurken Allah’a sığınmayı emreden ayetlerde tilâvet değil kıraat kullanılır (16:98). Çünkü şeytan, Kur’an’ı anlama çabasına yönelik kıraati —tilaveti değil- saptırır. Kırâet tek kelimede olur, tilâvet olmaz (Furûk).

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?