-Mangalın Nihavendi-
Kızıldan maviliğe dönüverince yalın,
Kor, eline emanet tunçtan zarif mangalın.
Mangal denince aklıma köz gelir. Köz denince de şu küçük ama oldukça büyük anlamlar taşıyan hikâye:
Şehrin birinde bir bilge adam yaşarmış. Gerçekten çok şey bilirmiş. Bu bilgilerinin onu gurura kibre sürüklediği anlar da olurmuş tabi.
Bir gün penceresinden şehri seyrederken;
“Şu halkın bilip de benim bilmediğim bir şey var mı?” diye düşünmüş. Cevabı yine kendisi vermiş;
“Tabii ki yok”
Tam o sırada kapının tokmağı cansız cansız çalmaya başlamış.
Açmış bakmış ki karşısında altı yedi yaşlarında bir kız çocuğu.
“Ne istedin güzel kız?” demiş.
Küçük kız bütün tatlılığıyla;
“Ateşimiz söndü. Kavımız, kibritimiz de yok. Mangalınızda ya da ocağınız da küçük bir köz parçası varsa alıp götürmek için geldim efendim” demiş.
Bilge adam;
“İyi de güzel kızım, közü götürmek için bir şey getirdin mi? Maşa, kül küreği ya da tava gibi falan?”
“Yoook.”
“O halde sana vereceğim koru, közü nasıl götüreceksin?”