MANGAL-MUTLULUĞUN SICAKLIĞI

Ahmet Mahir PEKŞEN
Ahmet Mahir PEKŞEN
 MANGAL-MUTLULUĞUN SICAKLIĞI
06-11-2023
Babam derdi ki;
“Ya oğlum, ye gitsin. Üzerindeki külü hafifçe üfle. Gönder mideye. Yıkamaya, kabuğunu soymaya gerek yok. Yıkar ya da kabuğunu soyarsan lezzetini katletmiş olursun.”
“Ye mikrop kaparsam”
“Ateşten çıkan her şey temizdir. O sıcaklıkta mikrop mu kalır?”
İnsan hiç çocuk yaşta “lezzet katili” unvanına talip olur mu? Ben de olmuyordum tabîi. Üflediğim ve ortadan ikiye böldüğüm patatesleri ağzıma atıverirdim. Çoğunlukla çok sabredemeyip çok sıcak yediğim için ağzımı sonuna kadar açıp hızlı hızlı nefes alıp vererek soğutmaya çalıştığımı görürdü herkes.
Düşene gülünür ya? Patates yerken ağzı yanan, ağzındaki sıcak lokmayı bir sağa bir sola gezdirerek acısını hafifletmeye çalışana da en azından tebessüm edilirdi.
Babam bir lezzet ustasıydı. Bu buharı tüten sarı madenini üstüne biraz karabiber döker ve öyle yerdi. Bazen kimyon, kırmızıbiber ve hatta sumakla da zenginleştirirdi fantezisini.
Patates tabîi ki mangalın en mükemmel dostuydu ama onunla yarış eden bir başka yiyecek vardı? Kış gecelerin olmazsa olmazı, azıcık da lüksü olan kestane!
Hani kahverengi elbiselerinin en şişkin yerine bıçakla artı şeklinde iz bırakıp ateşe verdiğimiz vazgeçilmez gıdamız.
Onu küle gömmek olmazdı tabîi. Kor halindeki odun kömürlerinin üzerine koymak gerekirdi. Ateşin dozunu ayarlamak benim gibi o zamanın çocuklarına düşmezdi tabîi. Babam yapardı o işi. Kestaneleri öylesine ideal bir közün üzerine koyardı ki, göbekleri iyice ayrılıp, içi ben buradayım diye gülümsediğinde kabuğu da kıvamında kararmış olurdu.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?