İnsan yeryüzünü işgal ediyor diye şikayet ederler. Ama kimse insanın insanı işgal ettiğini söylemez. Bir darbenin insanın içinde gerçekleştiğini bir devrimin insan içinde yapıldığını söylemez. Neden mi? Çünkü bu darbe duygularımıza yapılan bir eylemdir. Ancak bunu hissetmeyen veya yaşamayan insanlar bu durumu maddeselleştirir. Duygusal olarak yaşadığımız zorluklardan bazı mekanlardan uzak durduğumuzda ya da bazı eşyaları çöpe attığımızda üstesinden gelebileceğinizi düşünürler. Ne kadar kolay değil mi? Bütün travmalarımızdan bu şekilde sıyrılabilseydik dünyada dertsiz insan kalmazdı. Ama tam tersi sessiz sedasız üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Yıkılan umutlarımızı belki yerden topluyoruz. Koca dünyada sadece biz duyuyoruz içimizdeki karmaşanın gürültüsünü. Dışardan bir tebessümle kapatıyoruz bütün olanları. Tankın tüfeğin yarasını değil de hayal kırıklığın yarasını taşıyoruz. Kurşundan daha çok acıttığını o yarayla büdüyükçe anlıyoruz. Sözlerin ağırlığını taşıyoruz. Kalbimiz kamburlaşıyor ama yine de dimdik yürüyoruz.
Bütün bu yaşanmışlıkları silmeye çalışmak kolay değil. Yaşamak kolay mı ki silmek kolay olsun? Ama insanoğlu aceleci silmekte. Ancak ne olursa olsun yapamıyoruz işte. Kalıntılar illa ki kalıyor içimizde. Kanımızdan değilde canımızdan olduğu için sevdiğimiz insanın gülüşünü içimizdeki duvara asıyoruz.Günün birinde o tebessümü hatırladıkça canımızın yanacağını bildiğimiz için astığımız duvardan kaldırdığımız zaman unutacağımızı sanıyoruz ama o tebessümü astığımız çivinin izi o duvarda kalıyor. İşte insanlara anlatamadığımız nokta tam da burası.
Hayatımıza aldığımız dost,arkadaş, sevgili... Onlar rahat etsin diye adeta bir ev konforuyla içimizi dayayıp döşüyoruz. En iyi şekilde onları ağırlamak istiyoruz. Ama değer verdiklerimiz bu özeni darmadağın ederek gitmeyi tercih ettiğinde geride işgalinden kalan yıkılmış harabe duygular kalıyor. Duygularını harabeye çevirecek kadar benimsediğin ve her zamanını içine nakış nakış işlediğin bir insanı nasıl bir eşyayı atarak ya da bir mekandan uzaklaşarak unutabilir sin ki? İşgalden kurtulup umutlu bir ihtilal için sürekli yer ve mekan değiştiyoruz. Oysa ki;
Nice evler var ki suskun.
İsli bir ruh taşıyor penceleri. Çözümü evden taşınmak olarak buluyor kimileri. Kalp bir acıya;
Taştan duvarlarla,
Dokunduğu korkulukla yerleşmediği gibi, onlardan ayrılınca da acısından taşınamaz halbuki.
Sahi içimizden nasıl taşınacağız....