KAYIP MEVSİM DÜŞLERİ

Ahmet Mahir PEKŞEN
Ahmet Mahir PEKŞEN
KAYIP MEVSİM DÜŞLERİ
23-12-2023

Tekin ŞENER ismi hep güzel yerlerde çıktı karşıma. Okuyamadığı zaman hasta olan kalem erbabı, önce Sühan’da merhaba dedi, sonra da 15 yıl boyunca periyodik aralıklarla “Hayat Ağacı”ndan selam verdi.  Hem dosya editörü, hem genel yayın yönetmeni, hem yazar, hem de redaktördü. Hayat Ağacı onun evladı gibiydi. O kadar seviyordu dergisini ve işini. Bu sevgi derginin kalitesine vurdu damgasını. Hayat Ağacındaki serencamı buruk bitti. Söğüt dergisiyle tanışması takdire şayan yazılarını yayınlaması bakımından yeni bir ufuktu.

“Ötekiler Günü” ve “Tâbirin Sığmaz Kaleme” kitapları, adları gibi güzeldi.

Ve son olarak “Kayıp Mevsim Düşleri” ismiyle ustalık mahsulü eserini çıkardı. Kitabın, ÖTÜKEN Neşriyat gibi bir yayınevinden çıkması ise daha anlamlıydı. Türkiye’nin çok önemli yayınevlerinden birinden çıkan eserle, kitapçı raflarına kurulmak önemli bir başarıydı.

Bir Kültür Şehri olduğunu iddia ettiğimiz ve/fakat bu alanda gittikçe kan kaybettiğini düşünmeye başladığımız Sivas’ta yazar olmak, oldukça zordur. Yayınevi verilerine göre,  benim ve eşimin yayımlanmış yetmişe yakın kitabının en az satıldığı yer Sivas’tır. Bu kitapların bazılarının baskısı bulunmamakta, yok satmakta ve kitapçılarda bulunmamaktadır. Diliyorum ki bu gerçek tersine dönsün ve Kayıp Mevsim Düşleri’nin en fazla okunduğu yer Sivas olsun.

Kitabın ilk sayfalarında, yazarın özgeçmişinin bulunduğu bölümde sarsıcı bir cümle bulunmakta;

“İşte Tekin ŞENER’in 51 yıllık hayatı ve eserleri: Birkaç kitap, birkaç dost, bolca düş ve bir eş; mütemmim şahsı, Havvası…” İşte bu cümle bile pek çok şeyi anlatmaya yeterli.

İmzalama lütfunda bulunduğu kitabı bugünlerde tadına varmaya çalışarak okuyorum. Denemeler tek kelimeyle muhteşem. Usta işi. Bu ustalık, ileriki yıllarda hikâye ve romanda da kendini gösterebilirse edebiyat dünyamız daha da renklenir.

Dil olarak, Farsça ve Arapça kelimelere oldukça çok yer verilmiş.  Tamlamalar tam yerinde ustalıkla yerleştirilmiş. Bu alandaki başarısında sanırım Mülkiye’li olmasının da büyük faydası olmuş.

Daha ilk sayfalarda gözlerime hoş görünen, mütemmim,  tefrika, matbuat, fikr-i sabit münasebet, tezat bu ifadelerden bazıları. Sorun yerine hep mesele, sonuç yerine hep netice kullanılması dikkatimi çekti. Sayfalar boyunca,  günümüze kadar zor ulaşan, bundan sonra tamamen tedavülden kalkmasından korktuğum aşina kelimeleri gördükçe sevindim.

Kültürümüzde türküler çok önemlidir ve bu kitapta da türkü sözlerine oldukça çok yer verilmiştir. Tüm yazılı belgelerimiz yok edilse de türküler, tarihimiz ve medeniyetimiz hakkında yeterli dokümanlardır. Onlar savaşlarımızı, yoksulluklarımızı, düğünlerimizi, matemlerimizi en manalı şekilde anlatmışlardır.

“GAM KASAVET GELMİŞ BOYDAN AŞIYOR”  ve “Dolanı dolanı gelir ölüm yavaşça” bölümlerinde, yakın tarihimizin en büyük salgınlarından olan Covit19’lu günler tarihe bir hüzünlü not olarak düşüyor.

Sen petek misali Veysel de arı,

İnleşir beraber yapardık balı,

Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı,

Ben babamı, sen ustanı unutma hey”

Diye seslenen toprak dostu da unutulmamış.

Yüz on üç sayfaya sığdırılan güzellikler manzumesinde, tabi ki Koca Veysel yer almasaydı eksik olurdu. 

“İki Fotoğrafın Yazgısı” başlığı altında tebessüm eden cümleler harika. Son sayfalarda yer alan fotoğrafların asıllarının siyah-beyaz oldukları malûm. Baskı kalitesi açısından ise maalesef daha da güzel olmalıydı diye düşündüm. Kitap, bu küçük olumsuzluğun gölgeleyemeyeceği kadar da mükemmel.

Tadını çıkara çıkara, ağır ağır okudum. Bazen şiir tadı geldi cümlelerden bazen şarkı. İyi ki varsınız Tekin ŞENER Bey ve iyi ki kaleme almışsınız bu eseri.

Ve iyi ki imzanızı da taşıyan bu güzel eser,  kütüphanemdeki müstesna yerine kuruldu…

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?