KIŞ DA MI ÖZLENİRMİŞ!

Ayşe BENEK KAYA
Ayşe BENEK KAYA
KIŞ DA MI ÖZLENİRMİŞ!
31-12-2023

Benim şehrim için; “Kültürün, medeniyetin, âşıkların başkenti, yiğidin harman olduğu yer.” denir de soğuğun, kışın başkenti denmez mi? Hem de pekâlâ denir. Onun soğuğu, kışı, karı, buzu, tipisi beni hiç ürkütmez ki… Ben buz gibi bir memleketin ulu şehrim Sivas’ın sıcak hem de sımsıcak kış gecelerini gündüzünden daha çok severim.

Sabahın köründe bacadan kürünen karlar evlerin önüne kale gibi yığılırdı. Bacadan sonra sıra evlerin bahçesine oradan da sokağa sıra gelirdi. Elinde kürek ağzı burnu sarılı, üzeri sımsıkı giyinmiş kadın ya da erkekler, habire karları temizler, işe, okula gideceklere yol açarlardı. Daha önceki günden açılmış yolları ise gecenin ayazı cıncık gibi buz tuttururdu. Mahalle kadınları o yollara sobadan çektikleri külleri seperek ayaklarımızın kayıp düşmenize engel olmaya çalışırlardı.

Sabahları uyanır uyanmaz ar-acele üzerimi giyip buz gibi havada sokak çeşmesinde el-yüz yumanın sonra da gürül gürül yanan her tarafı tuc olmuş bir sobanın ısıttığı sıcacık bir odaya girmenin hazzını ancak ben gibi yaşayanlar bilir.

Kuzine sobanın üzerinde kaynayan bir soba kazanı su, demini almış bir çay, fırında kızartılıp üzerine tereyağ sürülmüş ve üst üste dizilmiş çıtır ekmeklerle yapılan kahvaltının tadı, beş yıldızlı değil on beş yıldızlı otelin kahvaltının yanında solda sıfır kalırdı. Hele rahmetli anacığımın babacığımın isteği üzerine her sabah fırına adam başı sayarak kuzine sobaya dizdiği yumurtaların rafadan olanlarının tadına doyum olmazdı. Anam azıcık zamanını geçirse, fırında fazla pişen yumurta pat, diye patlardı. Aman Allah’ım o ne güzel lezzetlerdi. Bu gün hâlâ kahvaltıda her ne kadar o tadı yakalayamasam da tereyağlı ekmeği ve rafadan yumurtayı çok severim.

Giyinip, kuşanıp, sarıp sarmalanıp okul yoluna düştüğümde, kafam önde, bastığım yeri göre göre hızlı adımlarla yerden “Gıc! Gıc! Gıc!” diye çıkan sesler arasında büzüle büzüle, buz gibi havaya inat ağzımızdan çıkan nefesle ısınarak okula ulaşırdım. Değil parmaklarımın ucu, çok kere kirpiklerimin bile buz tutuğunu bilirim.

Okul olmadığı günlerde, bahçeye yığılmış karlardan kardan adam yapardık, fırın yapardık. Herkes yaptığını birbiriyle yarıştırırdı. Kimi zaman da kartopu oynar, buzlu yerlerde kayardık. Kızlar genellikle bir kişiyi ortaya alır diğer iki kişi onun iki yanına geçer ellerinden tutardı. Kayacak olan kişi yere çömelir diğerleri ayakta hızlıca koşarken o da ne kadar kayabilirse o kadar kayardı. Bu kayma işi sırasıyla yapılırdı. Erkek çocuklarsa yokuştan aşağı ya ayakkabıları üzeren de ayakta kayar ya da ayak tabanında çelik olan kızaklarla kayarlardı. Geriye çekilir koşa koşa gelir kızağını yere değdirir değdirmez bir ayağını katlayarak kızağın üzerine oturur, diğer ayağı ise arkasında uzatılı vaziyette hızlıca kayarlardı.

Bazen kızak kayanların sayısı çoğalır, adına “Tarhana” denilen bir kayma şekliyle kayarlardı. Bir kişi öne diğerleri arka arkaya çömelerek oturur, herkes bir öndekinden tutunarak; “Tarhana! Al beni arkana!” diye başlayan komutla beraber yokuştan aşağı kayarlardı. Kayma sırasında ayağı takılan, devrilen, oyundan çıkan bile olurdu. Çocuklar öyle bir eğlenirlerdi ki vaktin nasıl geçtiğini bile bilmezlerdi. Tabii eğlence bitip eve dönenlerin üstünde başında hal kalmazdı. Tepe tırnak değişilir, çıkanlar da en kısa zamanda yıkanıp asılırdı.

DEVAMI YARIN

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?