Öncelikle nice güzel ve sağlıklı bayramlar dileyerek yazıma başlamak istiyorum. Geçen hafta bayram yoğunluğundan yeni yazımızı hazırlayamadık. Özürlerimizi kabul edin lütfen…
Bayram, salgın hastalığa rağmen oldukça hareketli ve yoğun yaşandı. Bayram tatilinin uzun olmasını fırsat bilen gurbetçiler günler öncesinden Sivas’a akın akın gelmeye başladılar. Uzun zamandır da gelemedikleri için bu bir fırsat olarak görüldü. Ama ne yazık ki bu süreçte birçok ölümlü trafik kazası haberleri bizleri derinden üzdü. Kazalarda ölenlere Allah’tan rahmet, yaralı kalanlara acil şifalar diliyoruz. Trafik kuralları ve kazalar ayrı bir tartışma konusu olduğundan burada bu konuya girmek istemiyorum. Ama son dönemlerde karayollarımızın bu kadar gelişmiş ve genişletilmiş olmasına rağmen, halen bu tür kazaların yaşanmasının bir kalkınmışlık sorunu olduğunu belirtmek istiyorum. Sonuçta 650 bin olan Sivas’ın toplam nüfusu 2 milyonu geçti. Dışarıya en çok göç veren illerden biri olan Sivas’ın ekonomisi açısından bu dönemler bir fırsat olarak değerlendirilir ya da değerlendirilmelidir. Caddelerde yoğun kalabalıklar, sosyal aktiviteler, alışverişler, gezmeler ve tabi ki yoğun bir trafik oldu. Bu canlılık normal şartlarda elbette hepimizin görmek istediği bir manzara. Ancak salgın süreci devam ederken bunların yaşanması bilinçli her vatandaşı endişelendirdi. Şimdi bu manzaraya iki yönlü bakmak istiyorum.
Öncelikle uzun zamandır özlediğimiz renkli caddeler, dolup taşan dükkânlar, hizmet veren mekânlar ve elbette Sivas ekonomisine para bırakan yerli turistler ve ziyaretçilerin ticareti canlandırması özellikle esnaf açısından sevinçle karşılandı. Her ne kadar yurt dışı gurbetçilerimizin sayısı fazla olsa da alışveriş alışkanlıkları yerel olduğundan genellikle pahalı turistik eşyalar (Halı, kilim, gümüş, altın gibi) yerine yeme, içme, gezme alanlarında daha yoğun görülmektedir. Bu nedenle döviz getirisi beklenen ve arzu edilen seviyede olmamaktadır. Yine de esnafın kasasına uzun bir aradan sonra yüzleri güldürecek paralar girmiştir diye düşünüyorum. Havaların çok sıcak olmasıyla insanlar şehir merkeziyle birlikte ilçeleri, köyleri, bu bölgelerdeki gölleri, kaplıcaları, dinlence alanlarını da tercih ederek canlılığın kırsal kesime de yayılmasını sağladı. Sonuçta esnaf son ayların belki de en fazla cirosunu yaptı. Ne zamandır kapalı kalan dükkânların sahipleri bayram sevinci içerisinde müşterilerini memnun etmeye ve biriken borçlarını ödemek için para kazanmaya çalıştı. Buraya kadar her şey güzel…
Hadi tamam ekonomiyi ayakta tutabilmek için kısıtlar kaldırıldı. Esnafın kısa bir süreliğine de olsa yüzü güldü. Kısa bir süre diyoruz, çünkü bu gidişatla umarız yeni kapanmalar yaşanmaz. Ama bu kendimizi sorumsuzca meydanlara salmak anlamına gelmiyor ki. İnsanlar sürü psikolojisiyle o yapıyorsa bende yaparım diyerek, maske-mesafe-hijyen kurallarını hiçe sayarak elbirliğiyle hastalığın yayılmasına yardım ettiler. Tabi bu manzara sadece Sivas’ta değil, tüm Türkiye’de yaşandı. Hatta dünya genelinde de yeni artışlar başladı. Türkiye’de bayramın başında 5.000 civarında olan vaka sayısı şu an itibariyle 15.000’e dayandı. Halbuki ne güzel azalmıştı ve en önemlisi de büyük bir heyecanla eylülde okulların açılacağını bekliyorduk.
Normale dönmeye çalışırken her kesimin kısa-orta-uzun vadeli etkileri hesap etmesi gerekir. Tamam, kısa vadede ekonomi hareketlendi, sosyal ve ekonomik canlılık sağlandı. Ekonomik olarak belki biraz nefes alındı ama, orta vadede hastalık yeniden artmaya başlayacak ve uzun vadede yeni kapatmalar ve yeni ekonomik depresyonlar, sorunlar ortaya çıkacak. Bu defa yine kısa vadeli nefes alma gayretleri uzun vadede solunum yetmezliğine dönecek. Sonuçta kısa vadede elde edilen kazançların çok çok üzerinde büyük kayıplar yaşanacak. Bunun önüne geçilebilir mi?
Elbette hepimiz normale dönmeyi çok istiyoruz. Çok özledik eski günleri.” Ben istemiyorum, böyle devam etsin her şey” diyen olur mu? Aklı başında kimse bunu istemez tabi ki. Normale dönmek istiyorsak devlet, esnaf ve vatandaş herkes elbirliği ve işbirliği içerisinde olmalıdır. Fedakârlık gerekiyorsa hep birlikte yapmalıyız ve feraha hep birlikte çıkmalıyız. Özellikle ülkesinin uzun vadeli refahını düşünen vatandaşlar olarak, salgın kurallarına uyarak günlük hayatımızı yaşamaya çalışmamız sürecin sağlıklı yürümesini sağlayacaktır. Kısa vadede en azından yayılma hızını düşürebilmek ve uzun vadede ekonominin kaybettiklerini yeniden kazanarak daha müreffeh bir Türkiye için daha bilinçli, sorumluluk sahibi, vatanını ve memleketini düşünen, bunun için gayret gösteren insanlara ihtiyaç vardır.