Yaşadığımız bu dünya sadece bize ait değil. İçinde yer aldığımız evreni bizler kadar yaşamaya hakkı olan hayvanlarla paylaşmaktayız. Onların bir cinsinin eksikliğinde bile düzen içinde olan dünyanın tüm dengesi bozulmaktadır. Doğanın özgün yapısının bozulmasının insan yaşamını direk etkilemesi yüzünden son zamanlarda bence çoğu göstermelik hayvan hakları sözlerini bol bol duymaktayız.
Hayvanlar dünya üzerindeki yaşam döngüsünün en önemli halkası olmakla birlikte doğada ki yeri doldurulamaz. İnsanlığın var oluşundan beri hayvan ve insanlar birlikte yaşamışlardır. İnsanların zamanla kendilerini geliştirip hayata, doğaya bakış açıları değiştikçe hayvanlara karşı sevgi ve dostluk durumları oluşmuştur. Böyle böyle hayvan seven insan sayısı çoğalmış ve onlara yapılan haksız eziyet, işkenceler için isyan eden sayısı hızla artmaya başlamıştır.
Diğer yanda ise hayvan sevgisini ticarete dökenlerin sayısı da hızla artarak hayvanlar için kâbus haline gelmiştir. Evcil hayvan çoğaltıp yavrularını satma ya da eşe dosta dağıtma furyası çığ gibi büyüyor. Özellikle cins kedi köpekleri kullanıp çoğu zamanda ırklarıyla oynayarak yavrularını ticari meta olarak alıp satan insanların zalimliği dayanılacak gibi değil.
Bunun yanında gösteriş malzemesi gibi kullananlara, sosyal medyasında bende hayvan severim, beslerim gösterişi yapıp aslında bakımında zorlandıklarında sokağa atanlara, köpeği hobi bahçelerinde bağlayıp hafta sonları gidip ilgileniyormuş gibi yapanlara, hayvanları denek olarak kullananlara, keyfi önüne gelen hayvanın kuyruğunu, bacağını kesenlere, ağzını bağlayıp sebepsiz denize atanlara, zehirli etler yedirip öldürenlere, bütün hıncını sessiz masumlardan çıkaran insanlık yoksunu canilere ne demeli ne yapmalı bilemedim.
Bu masum canlılar sizin bir eşyanız değil. Onlar bakıma, korunmaya, doğada yer bulmaya hakları vardır. Bu kadar olumsuz durumu düzeltebilmek için pek çok dernek kurulmuş hayvanlarında bu dünyadaki hakları konusunda var güçleriyle savaş vermekteler. Düzenledikleri pek çok etkinlikle hayvan haklarına dikkat çekip sahipsiz ve hasta olanlara sahip çıkmaya çalışan güzel insanlar bulunmakta. Bu fedakâr insanlar sadece evcil hayvanlar için değil diğer hayvanlarında yaşam ortamlarının iyileştirilmesi içinde çaba sarf etmekteler. Bu büyük savaş içinde olan derneklere bizler toplum olarak, devletimiz ise kaynak ve yasa sağlayıcı olarak tam destek vermeliyiz. Hayvanlara karşı işlenen cezaların daha kalıcı ve caydırıcı olması, hayvan hakları yasasının da onların eşya değil, doğanın sahibi ve faydalı canlıları olarak görüleceği maddelerden oluşması büyük adım olacaktır.
Petshoplar da kedi ve köpek gibi satılan hayvanların, satılana kadar bulunduruldukları dar mekânlar, diğer taraftan egolarını tatmin etmek için hayvan satın alan insanların hevesleri geçince onları sokağa bırakmaları, bu insanların problemli ve normal olmadıklarını düşündürmekte. Hiçbir canlı başka bir canlıya eziyet etme hakkına sahip olmamalıdır. Eğer dost arıyorsanız evinize köpek alın sevin, sevilin. Sözde değil özde hayvan sever olun. Kapıların önüne yemek su bırakalım, zarar verenleri uyarıp yerinde şikâyet edelim.
Çevre ve canlıların korunmasına ilişkin sorun, bir kültürel kimlik sorunudur. Doğa, toplum, insan, kültür bağını kavrayamamış insan kültürel kişiliğini yitirmiş insandır. Mühim olan kişiliği oturmuş gelişmiş insanlar yetiştirebilmektir. Uygar insan tüm canlıların haklarına saygı duyan insandır.
“BİR ÜLKENİN GELİŞMİŞLİK VE UYGARLIK DÜZEYİ O ÜLKENİN HAYVANLARA DAVRANIŞ BİÇİMİYLE ÖLÇÜLÜR.”