Bir ülkenin kalkınması ve büyümesinde demiryolunun önemi tartışılmazdır. Türkiye’de de en fazla demiryolu Cumhuriyet döneminde yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde önemli bir bölümü yabancı sermaye tarafından inşa edilen ve işletilen demiryolları, ülke ekonomisinin gelişmesinden ziyade yabancı ülkelerin hammadde temini ve mamul mallarına yeni pazarlar aramak için kullanılmıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte ise ülkenin ekonomik ve sosyal çıkarları göz önüne alınarak demiryolları devlet tarafından yapılmaya ve işletilmeye başlanmıştır. Atatürk Dönemi’nde onbeş yıl gibi kısa bir zaman içinde, Türkiye Cumhuriyeti toprakları kuzeyden güneye, batıdan doğuya demir bir ağ ile örülmüştür.
1980’li yıllardan itibaren sürekli zarar eden demiryollarında yetersiz hat kapasitesi, gerekli modernizasyon yatırımlarını gerçekleştirememesi, nitelikli personel eksikliği ve harcamalarının yüksekliği, verimliliğin düşüklüğü, fiyatlama politikasında kamu hizmeti anlayışının benimsenmesi gibi sebeplerle giderler gelirlerden fazla olmuştur. Son dönemde yeni açılan hatlar, elektrifikasyon ve sinyalizasyon yatırımları ile altyapı yenilemelerine rağmen beklenen karlar elde edilememiştir. Türkiye’de uzun yıllar demiryollarının genişletilmesinin ve modernizasyonunun ihmal edilmesi ülkenin refah seviyesinin de daha hızlı artmasının önünde engel olmuştur. Bu konuda Almanya, İngiltere, Belçika, İsveç gibi gelişmiş birçok Avrupa ülkesindeki demiryolu yatırımları ve gelişimine bakıldığında konunun önemi daha iyi görülecektir.
2000’li yıllarla birlikte demiryolu sektörünün önemi yeniden gündeme gelmiş ve yeniden yüksek tutarlarda yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Bunların başında da vatandaşların yaşam kalitesini doğrudan etkileyecek olan Yüksek Hızlı Tren (YHT) projesi gelmektedir. Bu proje kısıtlı kaynaklar ve yüksek maliyetler nedeniyle öncelikli olup olmadığı, YHT hatlarının yolcu taşımacılığına uygun olup, yük taşımacılığına uygun olmadığı hususu tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmaların özünde çok büyük maliyetlere katlanarak sadece yolcu taşımacılığını artıracak olan YHT yerine, mevcut altyapının iyileştirilmesi ve modernizasyonun yapılması, YHT yerine hızlı tren yatırımlarıyla yük taşımasının da sağlanabilmesi, demiryolları işletmesinin karlılığının ve milli gelire katma değerinin artırılması konuları bulunmaktadır. Yüksek maliyetlere katlanılarak yapılan YHT hatları bugün giderek genişlemekte ve ülkemizin refah seviyesini artırması beklenmektedir.
Geldi gelecek derken yıllardır beklenen YHT nihayet Sivas’a da geldi ve çok ta yakıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Sivas’a yapılan demiryolu yatırımlarının önemli bir tamamlayıcısı oldu. Elbette Anadolu’nun demiryolu ve karayolunda kavşak noktasında olan Sivas’ın gelişmesinde YHT’den beklentiler çok fazla. Ama unutulmaması gereken durduğumuz yerde tren Sivas’a fayda taşımayacaktır. Turizm ve ticaret alanında bir an önce yapılması gereken altyapı hazırlıkları tamamlanmalı ve YHT Sivas’ta olanı da alıp götürmeden İstanbul ve Ankara üzerinden beklenen hareketliliği yakalamalıdır. Nitekim tren henüz gelmeden bu konuda birçok toplantılar, çalıştaylar ve bilimsel çalışmalar yapılmıştı. Bu çalışmalar sonunda sunulan sonuç raporlarında yer alan söylemlerim şimdi eyleme geçme vaktidir. Bu konuda yerel yönetimlerin ve iş dünyasının bir an önce geç kalmadan icraata geçmesi şarttır. Aksi takdirde yıllarca yolunu beklediğimiz ilk ve tek AVM’miz başta olmak üzere diğer esnaf ve ticaret erbabı bu gelişten zarar görebilir. Dışardan kaynak beklerken içerdeki kaynak dışarı kaçabilir. Örneğin belli bir gelir düzeyinin üzerindeki halk ihtiyaçlarını seçeneklerin daha bol olduğu Ankara’dan karşılamayı tercih edebilir ya da bölgede yaşayan gençler üniversite eğitimi için daha batıyı tercih edebilir. Bu da önemli bir sermaye ve nüfus kaybına sebep olabilir.
YHT Sivas’a hayırlı, uğurlu ve bereketli olsun. Ama bu dileğin gerçekleşmesi çok büyük çabalar gerektiriyor. O halde dileyelim, Sivas gereken çabayı ve gayreti göstersin YHT Sivas’ın refah seviyesini yükseltsin.
Muhammet can 2 yıl önce