USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ÇOBAN BAKRACI

03-01-2025

Çobanların ücreti hayvan başına göre karşılıklı anlaşmayla yapılır. Parasına olduğu gibi buğdayına, hayvanına da olabilmektedir. Eğer hayvanına ise temmuz ayında, kuzu iken malsahibi ile anlaşır. En iyi erkek kuzuların bir kaçını koçluk için kendine ayıran malsahibi, çobanın kalan kuzulardan seçim yapmasını ister. Çoban hakkı olan bu kuzuya kimse dokunamaz.  
 Ağalar tarafından çobanlara yün, peynir, yağ gibi ikramlarda da bulunulur. Öğlen öğünü için karnını doyuracak kadar sütü çoban bakracına sağıp içmek, başına bir kaza gelen hayvanın murdar gitmemesi için kesmek, (hatta pişirip yemek) salahiyeti de verilir. 
Başlığımıza konu olan çoban bakracı ya da diğer yörelerdeki adıyla çoban helkisi bir çeşit ölçüdür. Küçük ebatta olan bu bakraca sağılan süt, köpüğüyle içildiği gibi çeşitli lezzetlere dönüştürülerek de çobana gıda olur. Keçiden sağılıp, bir pınarın yalağında buz gibi olana kadar tutulup öylece, çiğ olarak içilen süte köremez adı verilir. Kimileri de eşit miktarda süt ile yoğurdun karıştırılmasından elde edilen içeceğe köremez demektedirler. “Çobanın canı isterse tekeden köremez çıkarır” sözü böylesi bir pınar başı hatırası olsa gerek.   
Son derece sadık olarak bilinen çobanlar sabah ve akşam yemeklerini sıra hesabıyla hayvanını güttüğü evde yiyip, öğlen öğünlerini de azıklarında götürürler. Karınlarını doyurma işlemi mal sahibiyle yapılan anlaşmaya bağlı olarak son yıllarda değişiklik göstermeye başlamış, kimi yerlerde  yemek vermek yerine parayı fazla vermek şeklini almaya da başlamıştır. 
Saatler boyunca hayvanların doyması için taban tepen çobanlar, öğlen vakti olunca bir pınar başında hayvanları dinlendirmeye aldıklarında kendi karınlarını doyurup, biraz yatarak istirahat ederler. Bayır bir yer olması icap eden bu yerde, çobanın en sadık yardımcısı çoban köpeği de alt başı tutarak hayvanların sürüyü bozmalarına, dağılmalarına izin vermez. Bayırın üst başından yaklaşacak olan kurt ise görülecek bir pozisyonda olmuş olur. Boğaz gibi bir yerde veya çökekte sürüyü istirahata çekmiş olan çoban, eğer bu inceliği bilmiyorsa, her an için tehlikeyle karşı karşıya demektir.
Koçkatımı
Koçkatımı, tekekatımı gibi adlarla bilinen bir de süreç vardır ki ekim-kasım aylarına tekabül eder. Sivas köylerinde aşağı yukarı aynı tarihlere gelen koçkatımı günlerini köyün büyükleri belirler. (Koçlar Zara köylerinde 6 Kasım’da, Divriği köylerinde Yalnızsöğüt’te Kasım ayının ilk iki haftasında, Yağbasan’da 28 Ekim’de, Kangal köylerinde Ekim ayının 10. günü, Gemerek civarında Ekim’in 15-20’si arası katılır) Köy meydanı, harman yeri ya da ahbunluk adı verilen gübrelikte yapılan bu katım işlemi köyün coşkulu olduğu günlerdir. Mal sahiplerince temmuz ağustos aylarında sürüden ayrılıp içeride beslenen erkek hayvanlar, temizlenip süslenerek bugüne hazır edilirler. 
Boynuzlarına elma armut takılıp, boyunlarına mendil, eşarp, havlu, elbiselik kumaş gibi hediyelikler takılan, üstlerine boya ile işaretler, nakışlar vurulan, kınalanıp, en iyilerine nazar boncuğu takılan koçlar/tekeler sıra ile köylünün toplandığı yere getirilir. 
Üstlerine oturtulan küçük kız çocukları, hayvanların dişi doğuracağına, küçük erkek çocukları da erkek doğuracağına işaret eder. Bu şekilde sürünün yanına getirilen koçlar, çobanlar tarafından koyun sürüsüne katılır. (Kimi yerlerde çobanlar koçlara birer şaplak vurarak koyunların içine salarlar, kimi yerlerde de köyün ağası havaya silah sıkarak bu katımı gerçekleştirir. Davetli misafirlerden, çobanlardan da silah sıkanlar görülür.) Katım yapılmadan önce çobanlar, hayvanların başlarına boyunlarına dolanmış, kendileri için ayrılmış armağanları alırlar. Koçu olmayanlar, fazla koçu olanlardan daha sonra iade edilmek şartıyla koç alıp, kendi sürüsüne katabilirler. Katım yapıldıktan sonra halaylar çekilmeye, çalgılar çalınmaya başlar. 
Bir gün önceden mal sahiplerince yumurta haşlaması, hedik, kavurga, kömbe türü yiyecekler pişirilir. Herkes katımdan sonra neşe ile yer içer, çobanlara da yiyeceklerden pay verilir. Kavalların sazların çalındığı, duaların edildiği (kimi yerlerde imamlar da bulunur), hayırların dilendiği, çocuklara para dağıtıldığı bu gün bayram havası içinde, birbirine benzer âdetlerle geçer. 
Büyük, zengin köylerde köyün ağası bir koç kesip, pilav ve kavurma yaptırıp herkesi ağırlar. Zaten bir gün önce çoban aracılığıyla davar sahiplerine haber göndermiş, sağılan sütlerden yoğurt yaptırıp katım gününe hazır ettirmiştir. Bu yoğurda koç yoğurdu adı verilir. Yöremizde, bazı yerlerde ayrıca koç helvası pişirilme geleneği mevcuttur ki katım günü sürü köye indirildiği saatte pişirilir ve sıcakken yenilir. Sürünün bereketli olması için çobanın o gün boy abdestli olması şarttır.      
Hayvanların içinden en iyilerin koçluk olarak ayrıldığı, bedence bir takım üstün özelliklere sahip olması gereken, hususi bakım yapılırken dahi dikkat çeken hayvanlar için Gürün civarında şu söz söylenir: Koçluk kuzu çığda belli olur. (Çığ, ağılın içinde, kuzuların ayrıca kaldığı, ince değneklerle derme çatma yapılmış bölüme denilmektedir.) 
Koçkatımından, koç karından sonra yavruların doğum zamanları beklenmeye başlanır. (Koç karı, yılın ilk karı olup, bu tarihten sonra koç katımı yapılmamaktadır.) Koçlar/tekeler dişi hayvanlarla 20-30 gün kaldıktan sonra yeniden ayrılır, ayrı çobanla ayrı sürü halinde otlatılıp beslenirler. *(4)
Şarkışla yöresindeki rençberler koçkatımını yılbaşı olarak kabul ederler. Kasım ayının biri ve onüçü arasında yapılan katım diğer yerlerde olduğu gibi bayram havasıyla kutlanır. Nişan, düğün ve çoban tutumu bu ayda yapılır.*(5)
Saya
Koçkatımından yüz gün sonra, takriben şubat ayının sonlarına mart ayının başlarına isabet eden günlerde saya geleneği başlar. Davarın yüzü, koyunun yüzü, kışyarısı, kelentos, aynagaldi gibi adlarla bilinen bu gün, çobanların eğlence günüdür. Köyün gençleriyle birlikte hazırlanılan bu şenlikte, çobanlar başı çekerler. Gençlerden kimisi dede, kimisi deve, kimisi gelin, kimisi de tilki ya da ayı olup, ona göre post, yün, kadın elbisesi giyip köyü gezmeye hazırlanırlar. Saya gezme denilen bu turda, zengin fakir bütün evlerin kapısı çalınır. Çeşitli manilerle birlikte evlerden yiyecek istenir: 

    Hay hayadan hayadan
    Yılan aktı kayadan
    Bir kaşıcık yağ verin
    Adet vardır sayadan
    
    Elimi attım çatmaya
    Çatma yere batmaya
    Bir kaşık yağ vermeyen 
    Yün yatakta yatmaya

    Koyunun yüzü geldi
    Gün çaldı kuzu geldi
    Çobana taze keçe
    Ağaya kuzu geldi

    Yer altından gidelim
    Yedi deve güdelim
    Verin ahbaplar bahşişi
    Evimize gidelim
    
    Saya gelir sakının
    Demir tarak takının
    Koyunun pisliğini 
    Kına diye yakının

    Sayacı başı mısın
    Karanfil kaşı mısın
    Sana bir laf söylesem
    Cebinde taşır mısın

    Saya geldi duydun mu
    Selam verdim aldın mı
    Almayanın alığına
    Duymayanın duluğuna 

    Ayna galdi ne galdi
    Döle elli gün galdi
    Elli günü sayarsın
    Küpecüğe koyarsın

    Kız Fatma Fatma
    Kapıyı cıngırdatma
    Koyun ürker kocan korkar
    Cıv deli kız cııııv

Saya Türküsü:

    Hey ne galdi ne galdi
    Döle elli gün galdi
    Elli günü sayasın
    Yayasın çalasın
    Küpeciğe koyasın
    Şu oğluma 
Şu kızıma diyesin 
    Hey de uşağım hey!

    Kara koyun kuzuludur
    Kulakları yazılıdır
    Çok bekletmeyin hanımlar
    Ayaklarım sızılıdır
    
    Hey hayadan hayadan
    Yılan inmez kayadan
    Acımızdan gelmedik
    Töremiz var sayadan
    *
    DEVAMI YARIN

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?