E-) İDAM CEZASI GERİ GETİRİLSİN TARTIŞMALARI?
Bu yazımızda sizler ile gündemde olan idam cezasının geri getirilmesine ilişkin tartışmaları değerlendirip bu husustaki görüşlerimizi paylaşacağız.
Bu hususta öncelikle devletimizin zirvesinde yapılan açıklamalara bakalım;
TBMM Başkanı Mustafa ŞENTOP açıklamasında;
Bir gazetecinin, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli´nin idam cezasının geri getirilmesi" konusundaki görüşlerini sorması üzerine TBMM Başkanı Sayın Mustafa ŞENTOP, konuyla ilgili görüşlerini farklı zaman ve vesilelerde Anayasa Komisyonu Başkanı olduğu dönemlerde de dile getirdiğini anımsatarak, şunları belirtti: "Çok sınırlı olarak belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanaatindeyim. Bunlardan bir tanesi eski tabirle teamülden, tasarlayarak adam öldürme, vahşice insan öldürme suçları bir de küçük çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar çerçevesinde sadece bunlarla sınırlı olmak kaydıyla idam cezasının olması gerektiğini düşünenlerden birisiyim."
Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ ise açıklamalarında;
"İdam cezasının hukuk mevzuatımıza tekrar alınması iğrenç ve ilkel suçların işlenmesini caydırabilecektir. Türkiye´nin toplumsal dirliği, insan hak ve güvenliği, ilaveten hukuksal istikrar açısından idam cezası mutlaka gündeme alınmalıdır" dedi.
Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ, bir tarafta sıcak gündem ve gelişmeler yaşanırken, diğer tarafta şiddet, cinayet, taciz, tecavüz vakalarında artışlar gözlemlendiğini belirtti. Bu tablonun alarm verici nitelikte olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti: "İnsanın kanını donduran, vicdanları kanatan, sabır ve tahammül ölçülerini berhava eden en ağır suçlara her gün şahit olunmaktadır. Gazetelerin üçüncü sayfaları, televizyon ekranları, internet siteleri, sosyal medya platformları feci ve felaket dolu haberlerle dolup, taşmaktadır. Kadına şiddetin yanı sıra çocukların güpegündüz kaçırılmaları, vahşete kurban edilmeleri, hatta cinsel istismara uğramaları maşeri vicdanı yaralarken, aynı zamanda büyük bir hüzne ve hüsrana da neden olmaktadır.
Hükümetimizin ve özellikle İçişleri Bakanımızın olağanüstü çaba ve gayretine rağmen şiddet olaylarının, en küçük sebepten doğan silahlı kavga ve anlaşmazlıkların her an vuku bulması toplumsal huzur ve ruh halini vahim derecede rahatsız etmektedir. Sivil toplum kuruluşların, üniversitelerin, ahlak sahibi milli aydınların bu sancılı duruma duyarlılık göstermesi şarttır.
Sabilerin, emzikli bebeklerin, henüz bıyığı terlememiş yavruların acımasızca katli insanım diyen herkesin kederlendirip yüreğini titretmektedir. Suçsuz günahsız çocuklarımızın gün aşırı medyaya yansıyan cinayetlerine, intihar süsü verilmiş kadın ölümlerine göz yummak, sessiz kalmak, tepkisiz durmak ne insani emanetlerle ne de inanç ve kültür müktesebatımızla asla bağdaşmayacaktır." şeklinde yazılı açıklamalarda bulunmuştur.
Esasen devletin zirvesi bu hususta özellikle belirli suçlarda yaşanılan vahşet ve buna bağlı infialin etkisi ile bir an önce idam cezasının getirilerek toplumsal huzur ve sukunün ancak bu cezanın yeniden yürürlüğe konulması taraftarıdır.
Son süreçte idam hususunda ilk açıklama Sn. Dr. Devlet BAHÇELİ tarafından dile getirilmiş olup ard arda da destek açılamaları gelmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN´ın da bu konuda geçmişten bu yana TBMM tarafından karar alındığında önüne gelecek düzenlemeyi onaylayacağını belirten açıklamaları yer almaktadır.
Türkiye´de idam cezası son alarak 1984 yılında uygulandı. Avrupa Birliği ile yakınlaşma sürecinde 2004 yılında ise idam cezası yasalardan tamamen çıkarıldı, Türkiye ayrıca idam cezasını yasaklayan AİHS´nin 13 sayılı ek protokolüne de imza attı. Türkiye´nin idam cezasını tekrar uygulayabilmesi için ek protokolden çekilmesi gerekiyor. Ancak hukukçular Türkiye´nin şimdiye kadar Antlaşmalar Hukuku´ndaki ?ahde vefa? ilkesi çerçevesinde hiçbir uluslararası sözleşmeden geri çekilmediğine işaret ediyor. Hukukçulara göre Türkiye´de idam cezasının geri getirilmesi hukuken zor, ancak imkansız değil.
Bazı hukukçular ise; Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin 6 No´lu Protokolü´nü imzaladı, 13 No´lu Protokolü´nün de onaylamaya ilişkin işlemlerini yaptı. Ayrıca BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi´nin de ölüm cezasını kaldıran protokolünü onayladı. Dolayısıyla teknik olarak Türkiye, bu uluslararası taahhütlerinden geri dönemez. Dönerse Türkiye´nin Avrupa Konseyi ile ilişkileri baştan aşağı bozulur.
Dolayısıyla Türkiye´de hiçbir iktidar ölüm cezasını geri getiremez.? Şeklindeki ifadesine göre de tekrar yürürlüğe konması, uluslararası taahhüt ve anlaşmaları tanımamayı göze almayı gerektiriyor? şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır.
Şartlar ne olur ise olsun, bizim görüşümüz özellikle son süreçte toplumsal tehlike saçan bir kısım suçlar ciheti ile idam cezasının getirilmesinin elzem olduğu yönündedir.
Son süreçlerde yüzlerce aile cinsel istismar eylemlerini kapsayan suçlar bakımından ciddi mağduriyetler yaşamıştır ve yaşamaktadır.
Onlarca masum çocuğumuz hunharca katledilmiş, katiller ise ölüm cezası yerine alternatif hapis cezalarına çarptırılmıştır. Bu alternatif cezaların hiçbir şekilde toplumu rahatlatmadığı, idamın / ölümün yer almamasının ise toplumumuzda kanayan bir yara olduğu herkesçe malumdur. Uluslararası sözleşmelere imza atarak idamı kaldırdığımız günlerden bu yana ülkemizde acımasızca işlenen suçların oranı arttı.
Toplumsal huzur ve sükunun sağlanması için belirli tip suçlar bakımından kesinlikle İDAM cezası geri getirilmeli ve en doğru şekilde, toplumu en tedip edici şekilde uygulanmalıdır. Aksi takdirde toplumsal huzurdan bahsetmek, bu tip canilerin artarak devam eden eylemlerinin önüne geçmek mümkün olamayacaktır.
Uluslararası sözleşmelere karşı ahde vefa göstermek ve bu cihetle imzalanan sözleşmeler uyarınca bu cezayı tümü ile ortadan kaldırmanın toplumumuz için neticelerini en acı şekilde onlarca yıldır yaşamış bulunmaktayız. Bu durum bizim toplumumuzun huzuru ve refahı için en ivedi şekilde zarurettir ve bir an önce idam cezası getirilmelidir.
Ben idam cezasının getirilmesi gerektiğini benimseyen bir hukukçuyum. Yukarıda detaylıca belirttiğim açıklamalarımda bu beyanımın haklı gerekçelerini, toplumsal yansımalardan yola çıkarak belirttim. Bu cezanın hiçbir surette getirilemeyeceği yönündeki hukukçu görüşüne de iştirak etmemekteyim. Bizim ülkemizde bizim gerekliliklerimiz ön planda olup, toplumumuzun huzur ve refahı için bu ceza geri getirilmeli, yasal düzenleme şeklinde yerini alarak bir an evvel de uygulanmalı ve yaşanılan mağduriyetler giderilmelidir?