Adalet; hukukun, ahlâkın ve toplumsal vicdanın gereklerine göre davranmaktır; haksızlık yapmamaktır. Doğru, dürüst ve tarafsız şekilde davranarak haklı ile haksızı ayırt ederek haklının hakkını savunmaktır…
Adalet; kültür, bilgi, mevki, cinsiyet, ırk, dil ve din farkı gözetmeden insanlara, salt insan olmaları hasebiyle eşit davranmak ve haklarını vermektir. Müminlerin adaletle davranmaları Allah Tealâ’nın buyruğudur: “…Adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.”
( Hucurât,49/9).
Kur’ân-ı Kerim’de adaletle ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana- babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın…”(Nisa,4/135)
Şüphesiz ki her meslekte, zanaatte ve san’atta doğru ve dürüst davranmak şarttır. Bazı mesleklerde bilerek veya bilmeyerek yapılmış olan hatalarda Yüce Mevlâ’nın affedeceği, bu hatanın hoş görülebileceği, hatayı yapanın giderek vicdanen rahatlayabileceği varsayılabilir. Ancak adalet hizmetinde çalışan, adalet dağıtan, adaletin tecelli ettirilmesinde doğrudan sorumlu ve görevli olan hakimlerin, özellikle bilerek ve isteyerek görevini kötüye kullanmalarının, görevini siyasete alet etmelerinin, ideolojik ve siyasî amaçları için adaletin terazisini saptırmalarının hiç bir mazereti yoktur; hiç bir gerekçe ile asla hoş görülemez. Böyle bir davranış, Kur’an-ı Kerim’deki: “İnsanlar arasında hüküm mevkiinde kalırsanız adalet üzere hükmediniz!” mealindeki ayete de aykırıdır. Peygamber Efendimiz de bir Hadis-i Şerifinde: “Bir adalet etmek, altmış sene ibadet etmekten hayırlıdır.!” buyurmuştur.
GİDİŞ !
Bilinmez ne zaman üfleyecek,
Kıyamet habercisi
Melek surûyla!
O gün gelmeden aklını kullan Dostum,
Aydınlan
Kur’an’ın nurûyla!
Pişmanlık fayda etmez,
Bu gidiş kesin,
Asla geri gelinmez!
Her zaman galip gelir
Ölüm asla yenilmez!
Oytan’ım ölüm gençlik aşısı,
Yaşlanmayı durdurur,
Çürüse de beden ve kası,
Allah nefesi ruh durur!