Affetmek zor bir çaba olsa da iyileştirir. Nefsi duygularını yenmek insani duygulara teslim olmak büyük zanaattır. Ülke olarak hatta küresel çapta büyük bir değişimden geçiyoruz. İç muhasebe yapan birçok insana denk geldim. Büyük bir gelişme olmasın rağmen bazıları vicdan muhasebesini yapmıyor, yapamıyor sanki, çünkü onlara nasip olmuyor. Affetmek için affetme hissine başvurabilmeyi, kırgınlıklardan vazgeçebilmeyi başarabilmeyi gerektirir.
Neyi affedemeyiz peki? Bu konuya da değinmeliyiz. Affedilecek olaylar eğer toplumun birçok kesimini olumsuz etkileyen durumsa affetmek kolay değil. Kişisel kırgınlıklar önemsizdir fakat sistemsel kırgınlıklar her daim güncel tutulmalı. Biz Sosyologlar sosyal değişime inanırız. Soru ve sorun varsa araştırma, çözüm önerileri ve sosyal değişim var demektir. Affetmek her daim tercih edilmeli fakat toplumsal ve bireysel mağduriyetleri sineye çekmemiz zor. Ben susarsam sen susarsan daha kaç mağduriyetler yaşanacak? İnsanlık kamusal alanda adeta tiyatro sahnesinde gibidir. Yaşamı tiyatro sahnesindeki oyuncu gibi geçirme ihtimaliz bile büyük risk. Affetmemek için dahi toplumsal misyon gerekli; gelecek nesilleri iyiye güzele iletme şeklindeki düşünce yeterli.
Affetmemek tek başına kin duygusuna sürükleyerek bireyi buhranlara sürükleme riskine de sahip. Kin duygusu ile eylem insanı olmak arasında ayrım mevcut. Eylem insanı sorunları düzeltmek için mücadele eden kişidir. Elbette ki bizlere düşen misyon kimseyi zor durumda bırakmamak, zor durumda kalanlara el uzatmak, zor durumda bırakılan mazlumların hakkını gözetmektir. Sorunlarımızın çözülmeden kanıksanma riski ve sonraki neslin aynı sorunlarla karşı karşıya kalmaması endişe vericidir. Bu endişe pek çok olumsuz duyguyu beraberinde getirmeye gebe. Doğru olan istikamet alınacak yoldaki rehberimizin ne ve kim olduğu.
Fatır Suresi 38.ayette “Allah şüphesiz, göklerin ve yerin gaybını bilir. Doğrusu o kalplerde olanı bilendir.” Buyurulmaktadır. Kalplerimizde olanı Allah’la paylaşabiliyoruz ne annemizle, ne babamızla ne de sevdiğimizle! Paylaşmak istediğimiz düşünceler ve duygular ile paylaştıklarımız arasında kimi zaman farklılık bulunuyor. Kamusal alanda herkes sahne aldığının farkındadır ve aldığı sahneye göre rol performansı sergiler. Ve herkes sergilediği performansın makbul karşılanmasını istediği şekliyle davranır. Kimi zaman agresif kimi zaman da sakin. Örneğin agresif davranmak da bir nevi onaylanma isteğinden kaynaklanır. Bizler kabul görmek için çeşitli oyunlar kurarız fakat Allah hepsine şahittir. Gerçek niyetleri O’ndan başka bilen yoktur. En güzeli de O’nunla dertleşmektir. Yüce Yaradan’ın bildiği düşünceleri ve duyguları terbiye etmekten daha âli ne olabilir ki?
Niyetimiz insanlık, derdimiz toplum! Kalbimizde herhangi bir kötü niyet varsa Rabbim zaten buna şahit. En büyük mahkeme O. En önemlisi O’nun rızası. İnsanlığın yararına çalışmak, kalbine dokunduğumuz ve derdine derman olduğumuz da Yüce Rabbim’in de rızasını kazanmış oluyoruz.
Ne kazançlı bir görev değil mi iki arada bir derede psikolojisinden doğru bir rehberle sağlıklı bir şekilde çıkabilmek…