Geçen haftaki köşe yazımda Resmî dili Türkçe olan ülkemizde son yıllarda sempatizanlıktan mı, yoksa özentiden mi anlayamadığımız bir şekilde yabancılaşmaya başladığımızı dile getirmiştim.
Bu hafta da çiftçilerimizin yaşadığı ve tüketicilere gelinceye kadar yükselen fiyat karmaşası ile ekilen ürünlerin, mahsullerin tarlada kalmasından, yaşanan pazarlama sıkıntılarından bahsetmek istedim.
Hepimizin bildiği gibi, alınan son kararla, iki yıl üst üste ekilmeyen arazilerin tarla sahibinden alınarak başka müstecirlere kiralanacağı, bu şekilde de tüm arazilerin ekilmesinin sağlayacağı duyuruldu.
Hal böyleyken ve "Yeni Türkiye" söylemleriyle "Türkiye Yüzyılı" vizyonu denilerek ekilmedik, dikilmedik arazi ve tarla kalması arzu edilmezken, hangi ürün ve mahsulde olursa olsun üreticiden maliyet altında alım yapılması veya hiç alınmaması durumları yaşanır oldu.
Peki, şimdi ne olacak? Çiftçi ektiği ürününü nasıl satacak? Neden ekilen ve dikilen ürünler, mazot ve gübre başta olmak üzere tüm girdi fiyatlarında azalma olmamasına rağmen bir önceki yılın bile üçte birine çiftçiden alınır oldu?
İki yıla yakın bir zamandır savaşta olan Ukrayna'dan bile tahıl ve mısır alınırken; neden kendi ülkemizde planlı tarım politikası uygulanamıyor? Neden bölge bölge, hangi ilde, hangi yörede, hangi ürünlerin ekilmesi sağlanamıyor?
Borç, dert, tarlasını ekip gelecek planlarını bu ürün veya ürünlerden elde edecekleri gelire göre yapan üreticilerimiz şimdilerde kara kara düşünüyor.
Domatesten bibere, fasulyeden karpuza, pirinçten mısıra, buğdaydan patatese birçok ürün üreticiden maliyetinin altına alınmak istenince çiftçilerimiz, toplama maliyetleri de yansıyarak daha fazla zarar etmemek için ürünlerini tarlada çürümeye bıraktı.
Başka ülkelerin aksine ülkemizin birçok bölgesinde, ilinde, ilçesinde ve kasabasında eylemler yaparak duyurmaya çalışan çiftçilerimizin sesi çok cılız kalırken; ne iktidar ne de muhalefet mensuplarınca dillendirilmedi.
Türkiye'nin kapya biber yetiştiriciliğinde en önemli merkezlerinden biri olan Çanakkale'nin Yenice ilçesinde bir çiftçinin ektiği ürünü yola dökmesi bile bir gün sonra unutuldu.
Sonuç olarak çiftçinin o gün ifade ettiği gibi bir önceki yıl 17-20 liradan üreticiden alınan kapya biberin fiyatı, ne oldu da bir yılda 4-5 liraya indi? Hadi indi inmesine de bu tüketiciye niye yansımadı?
Açıkçası ne biber, ne domates, ne mısır, ne buğday, ne de başka bir ürün para etmedi. Çiftçi mağdur, tüketici mağdur. O zaman kazanan kim? İşte asıl çözülmesi gereken konu bu?
Bundan dolayı da her zamanki gibi kendimizi "Ah Türkiyem, vah Türkiyem" demekten alıkoyamıyoruz.
Bakalım gelecek nasıl şekillenecek? Ben de çiftçilik yapmış ve yapmaya devam eden bir ailenin ferdi gazeteci olarak merakla bekliyorum. İnşallah hepimizin büyük sorunu olan enflasyon düşer, hepimizin de alım gücü yeniden düzelir.
Bu duygu ve düşüncelerle bir yazımın daha sonuna gelirken; siz değerli okurlarıma sağlıklı ve mutlu günler diliyor, Allah’a emanet ediyorum.