Bir Cuma günü, Peygamber Efendimiz minberde iken bir adam mescide girdi ve O´nun konuşmasını keserek: ?Ey Allah´ın Resulü kıyamet ne zaman kopacak?? diye sordu. Sahabe, soruyu soran adama susmasını işaret ettiyse de O aynı soruyu üç defa tekrarladı. Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra : ?Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?? diye sorunca, O adam: ?Benim Yâ Resulullah? diyerek cevap verdi. Peygamberimiz: ? Kıyamet için ne hazırladın?? buyurdu. O şahıs: ?Benim çok fazla amelim yok, ancak ben Allah´ı ve Resulünü gerçekten seviyorum.? dedi. Bunun üzerine Resullah:?Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın.? buyurdu.
Kıyametin ne zaman kopacağından ziyade, daha önemli olan bizim ona ne kadar hazır olduğumuzdur. Kıyamete hazır olmak da Rabbimizi ve Resulünü sevmekten, istedikleri doğrultuda bir hayat sürmekten geçmektedir. Fani olan dünya hayatı ebedî olan ahiret hayatına giderken konakladığımız geçici bir menzildir.
Bir mükâfât ve ceza gününün varlığına, herkesin bu dünyadaki işinden ve amellerinden dolayı ?Ruz-i Mahşerde-hesap gününde? Allah´ın huzurunda sorguya çekileceğine imân etmiş olan insan doğruluktan ayrılmaz; kendi hakkını bilir, başkasının haklarını gözetir, kendisine lâyık görmediği bir şeyi başkalarına da lâyık görmez
Ahiret inancı, bela ve musibetlere dayanıklı, sabırlı, fedakâr ve cefakâr olmayı kolaylaştırır. Ahirete inanan kişi, ölümle birlikte yok olmayacağını bildiği için gönül huzuru ve yaşama sevinci ile dolu olarak yaşamını sürdürür.
Cenab-ı Allah, Kur´ân´da, kim ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olacağını (en-Nisâ,4/136) ; Ahiret hayatının, dünya hayatına nazaran daha hayırlı ve sürekli olduğunu ( A´lâ Suresi,7/17) buyurmaktadır.