Bir Mevlevî’nin İki Sivas Hatırası:
AHMET REMZİ AKYÜREK ve İKİ ESERİ
Mevlevîlik ve Sivas… Öteden beri bu iki kelime arasındaki ilişki dikkatimi çekmiştir. Hz. Mevlânâ’nın henüz beş yaşında iken (Malatya-Erzincan) Sivas üzerinden babası ile Akşehir ve Karaman’a yönelişi ile başlayan Sivas-Mevlevî ilişkisi, (Selçuk Eraydın, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, c.7, s.162; M. Kâmil Yaylalı, Mevlânâ’nın Hayatı, Eserleri, Fikirleri, Sebat Ofset Matbaacılık, Konya 2002, s.14.) bundan sonra birçok Mevlevî üstatlarının Sivas’ı ziyaret etmeleri, Sivas’ta kurdukları Mevlevî tekkeleri ve faaliyetleri ile devam etmiştir. “Menâkıbü'l-Ârifîn ve Merâtibü'l-Kâşifîn” sâhibi Ahmet Eflâkî’nin Sivas’ı ziyaret etmesini, (İslâm Tarihi Ansiklopedisi, c.4, s.132-133.) Sivas’taki Mevlevî Dergâhı’nın Mevlânâ’nın torunlarından Ulu Ârif Çelebi tarafından inşa edilmesini, (Kadir Özköse, Osmanlı Devleti Döneminde Sivas’ın Tasavvufî Kültür Yapısı, Osmanlılar Döneminde Sivas Sempozyum Bildirileri, Sivas 2007, s.54-55.) yine hâlihazırda Sivas’ta Mevlânâ Caddesi olarak bir caddenin isimlendirilmesine sebep olan Mevlevî Dergâhını (Ömer Demirel, Mevlevihane’den Mevlânâ Caddesine, Sultan Şehir, Sivas, 2007, s.20-23.) ve bu dergâhın Sivas’taki faaliyetlerini, (Sezai Küçük, Mevlevîliğin Son Yüzyılı, Vefa Yayınları, İstanbul 2007, s.247-250.) Sivas ile Mevlevîlik arasındaki dikkat çekici ilişkiyi gösteren örnekler olarak zikredebiliriz.
Bu ilişkinin son örneklerinden bir tanesi de Mevlevî Dedelerinden Ahmet Remzi Akyürek’in Sivas’ta basılan iki eseridir. Ahmet Remzi Dede, Kayseri’de doğmasına rağmen çok hareketli bir hayat yaşamış, Osmanlının son döneminde hayatını devam ettirmiş, vatanın hemen her noktasında ilmî ve manevî birçok görevler ifa etmiş, döneminin ilmî, siyasi ve manevî âlemi ile yakın ilişkileri olan, Arapça, Farsça ve diğer İslâmî ilimlere son derece vâkıf bir gönül insanıdır. (Ahmet Remzi Dede’nin hayatı hakkında geniş bilgi için bkz; Ahmet Cahit Haksever, Son Dönem Osmanlı Mevlevîlerinden Ahmet Remzi Akyürek, TCKBY, Ankara 2002; Muhsin İlyas Subaşı, İki Mevlevî, Nesil Yayınları, İstanbul 2005.) Onunla Tâhiru’l-Mevlevî’nin ve özellikle “Sefîne-i Evliyâ” yazarı Hüseyin Vassâf Bey’in ilişkileri son derece dikkat çekicidir. Ahmet Remzi Dede, birçok Mevlevî dergâhında görev yapmış, vatan savunmasına fiilen iştirak etmiş, Şam’da verdiği Arapça vaazları ve eserleri ile ilim dünyasının takdirini kazanmış bir şahsiyettir. Onun, bu kıymetli eserlerinden iki tanesi de Sivas’ta basılmıştır. (Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, Yayına hazırlayanlar: Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz, Kitabevi, İstanbul 2006, c.I, s.41-42.)
Remzi Dede, “Âyine-i Seyyid-i Sırdân” ve “Mir’ât-ı Zeyne’l-Âbidîn” isimli eserlerini Sivas’ta bastırmıştır. Onun, Hz. Mevlânâ’nın ilk hocası, Seyyid Muhakkık-ı Tirmîzî hakkında manzum olarak kaleme aldığı terkib-i bend şekliyle yazılan 13 bendlik eseri olan “Âyine-i Seyyid-i Sırdân” isimli eseri 1316/1898 yılında Sivas’ta bastırılmıştır. Bu eser Latin harflerine Abdullah Satoğlu tarafından “Mevlânâ’nın Hocası Seyyid Burhâneddin” isimli eserinde çevrilmiştir. (Abdullah Satoğlu, Mevlânâ’nın Hocası Seyyid Burhâneddin, İKB Yayınları, Baskı Yeri ve Yılı Yok, s.49-59.) Dede’nin “Mir’ât-ı Zeyne’l-Âbidîn” isimli eseri de 1317/1899 yılında Sivas’ta bastırılmıştır. Bu eseri de sekiz kasidelik manzum bir eserdir. Dede’nin bu eseri de Ali Rıza Karabulut tarafından Erciyes Dergisi’nin ilgili sayısında Ubeydullah Tanrıkulu müstear ismiyle Latin harflerine aktarılmıştır. (Ubeydullah Tanrıkulu, “Zeynel Abidin Hazretleri”, Erciyes Dergisi, Sayı:28, Kayseri 1980, s.6-7.) Küçük hacimli olmasına rağmen bu eserler çok büyük ilgi görmüş, bu ilgi üzerine zikredilen eserler daha sonra defalarca yine bastırılmıştır. (Dede’nin bu eserleri “Bergüzâr” isimli eserin içerisinde daha sonra Kastamonu Matbaası’nda da bastırılmıştır. Haksever, Ahmet Remzi Akyürek, s.92-93. Dede, bazı dostlarının isteği üzerine ve birtakım ilmî düzenlemeler neticesinde eserlerinin “Bergüzâr” başlıklı bir risâle içinde tekrar bastırıldığını belirtmektedir. Ahmet Remzi Mevlevî, Bergüzâr, Kastamonu Matbaası, 1339, s.2.) Bu eserlerden ilkinin Mevlânâ’nın hocası Seyyid Burhâneddin hakkında olması da dikkat çekici başka bir noktadır.
Görünen odur ki, Sivas ile Mevlevîlik arasındaki bu ilişkiler samimi bir atmosferde varlığını sürdürmeye devam edecektir. Çalışmamızı Dede’nin Sivas’ta bastırılan eserlerinden seçtiğimiz örnekler ile noktalayalım.
Mir’ât-ı Zeyne’l-Âbidîn’den Seçmeler:
Ey muhibbi evliyâ ey teşne-i feyz-i Hudâ
Cûş ider deryâ-yı rahmet zikredilse sâlihîn
Gel ziyâretgâhın olsun kabr-i Zeyne’l-Âbidîn
Hâzihî cennât-ü adnin fedhulûhâ hâlidîn
………………..
Tam sekiz yüz on yedi sâlinde ol âli sıfat
Kayseri’de eylemişdir sûretâ terk-i hayat
Merkad-i pâkizesi hâlâ ziyâretgâhıdır
Hâs-u âma selsebil-i feyzidir mâü’l-hayât
………………..
Ben o mağlûb-i hevâyım kim dil-ü cânım diriğ
Kabza-i teshîre aldı, nefs-ü şeytân elmeded
Cedd-i pâkin, nesl-i pâkin, necl-i pâkin aşkına
Mâsivâdan pâk ola, Remzi-i nâlân elmeded.
Âyine-i Seyyid Sırdân’dan Seçmeler
Müncelidir kerem-i Hazret-i Burhâneddin
Münteşirdir himem-i Hazret-i Burhâneddin
Nice dil mürdeyi bir nefhada manende Mesih
Hayyeder feyz-i dem-i Hazret-i Burhâneddin
Seyreder mâideyi gaybile her ehl-i dîli
Rayiğandır niami Hazret-i Burhâneddin
Olur uşşâk-ı dik azâdına ber’ü-s-saa
Derd-i aşkı elem-i Hazret-i Burhâneddin
Gözleriz sürme ola dîde-i irfânımıza
Hâk-i pâk’i kadem-i Hazret-i Burhâneddin
…………….
……………
Sensin ey Seyyid-i sırdân hakâik-binâ
Mürşîd-i ekmel-i pür-feyz-i cenâb-ı Molla
Sendedir himmet-i sultân-ı büzürg-i ulema
Arz-ı hâl etmeye dergâha yüzüm yok amma
Yetiş imdadıma ya Hazret-i Burhâneddin
……………..
Hayf Remzi ki envâ-ı fezahat ettim
Bilerek bilmeyerek hayli kabahat ettim
Bütün ettiklerime gayri nedamet ettim
Der-i ihsânına cürmümle dehalet ettim
Yetiş imdâdıma ya Hazret-i Burhâneddin