Aziz Vlas, Ermeni tarihinde sıkça anılan bir figür olarak bilinse de, aslında onun kimliği ve mirası çok daha karmaşıktır. Ermeniler tarafından sahiplenilen bu dini kişilik, pagan inanışları reddederek tek tanrı inancını benimsemiş önemli bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Ancak Aziz Vlas’ın gerçek kimliği ve mirası, tarihi belgeler ve akademik çalışmalar ışığında daha geniş bir perspektif sunuyor.
Tarihi belgeler, Aziz Vlas’ın Anadolu kökenli olduğunu ve Sivas’ta yer alan anıt mezarının bu şehir için büyük bir anlam taşıdığını ortaya koyarken Aziz Vlas’ın Sivas’taki anıt mezarı, şehrin kültürel ve tarihi mirası açısından önemli bir semboldür. Bu bağlamda, Aziz Vlas’ın kimliği ve mirası üzerine yapılan tartışmalar, sadece bölgesel değil uluslararası düzeyde de yankı bulmaktadır.
Ermeni lobisinin Aziz Vlas’ın Ermeni asıllı bir dini figür olduğu yönündeki propaganda çabaları, bilimsel yayınlar ve tarihi kayıtlarla zaten çürütülmüştür. Katolik ve Ortodoks mezheplerinin Aziz Vlas üzerindeki sahiplenme iddiaları, tarihi ve dini çatışmaları da beraberinde getirirken bu çatışma, hem Ortodokslar hem de Katoliklerin Aziz Vlas’ı kendi dini miraslarının bir parçası olarak kabul etmeleriyle daha da derinleşmiştir.
Aziz Vlas, dini tarih boyunca farklı topluluklar tarafından sahiplenilen bir figürdür. Ancak, bu sahiplenme çabalarının tarihi temelleri ve doğruluğu, daha geniş bir perspektifle değerlendirildiğinde çeşitli soru işaretleri doğurmaktadır. Ermenilerin Aziz Vlas'ı sahiplenme gayretlerinin, aslında tarihi ve teolojik gerçeklerle pek örtüşmediğini söylemek mümkündür. Bu durum, hem Ortodoks hem de Katolik kiliseleri tarafından sahiplenilen bu figürün tarihi bağlamını daha iyi anlamak için önemlidir.
Aziz Vlas’ın Ermeni kültüründe ve tarihindeki yeri, Ermeni lobisinin çeşitli propaganda çabalarıyla öne çıkartılmıştır. Ancak, bu çabaların tarihi gerçeklerle ne kadar örtüştüğü tartışmalıdır. Aziz Vlas’ın yaşadığı dönemde Ortodoks ve Katolik kiliselerinin bugünkü halini almadığını ve bu kiliselerin ayrışmasının daha sonraki dönemlerde gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Ortodoksluğun ve Katolikliğin resmi olarak ayrıldığı Büyük Skizma, 1054 yılına tarihlenir. Oysa Aziz Vlas’ın yaşadığı dönem, bu ayrışmanın çok öncesine dayanır.
Aziz Vlas’ın yaşadığı yüzyıl itibariyle, Hristiyanlıkta henüz büyük bir bölünme olmamıştı. Bu nedenle, Aziz Vlas’ın hangi mezhebe ait olduğuna dair iddialar, tarihsel bağlamdan koparılmış olabilir. Aziz Vlas’ın yaşadığı dönemdeki Hristiyan topluluklarının doktrinleri ve uygulamaları, zamanla gelişen ve farklılaşan Ortodoks ve Katolik anlayışlarının ötesindedir. Bu bağlamda, Aziz Vlas’ın sadece bir mezhebe veya bir kültüre ait olmadığı, genel bir Hristiyanlık anlayışına hizmet eden bir figür olduğu görülmektedir.
Öte yandan, Aziz Vlas’ın pagan inanışları reddederek tek tanrı inancını benimsemiş olması, onun dini kimliğinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yönü, Aziz Vlas’ın bir dini figür olarak evrensel bir değer taşıdığını ve belirli bir mezhebin veya kültürün ötesinde bir miras sunduğunu ortaya koyar. Onun tek tanrı inancını kabul etmesi, sadece bir mezhebin değil, tüm Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir dönüşümü simgeler. Aziz Vlas, İslamiyet'in tebliğ edilmesinden yaklaşık 300 yıl önce yaşamış bir figürdür ve tek Tanrı inancını benimseyerek insanları Tevhid inancına çağırmıştır. Kuran-ı Kerim ve İncil'de adı geçen Habib-i Neccar gibi, tevhid yolunda hayatını kaybetmiştir. Aziz Vlas’ın yaşamı, insanları doğru inanca yönlendirme çabasının erken bir örneğini temsil eder ve onun bu yolda çektiği sıkıntılar, tevhidin yüceliği adına verdiği mücadeleyi ortaya koyar. Antakya’nın Habib-i Neccar’a verdiği değer ortadayken Sivas’ta Aziz Vlas’a yönelik yaklaşımlar gözden geçirilmelidir. Bütün dünyada Sivaslı Aziz Vlas olarak tanınan bir figürün Sivas’ı tüm dünyaya tanıttığı bir gerçek varken beyhude çabalardan ve mesnetsiz muhaliften vazgeçmek Sivas’ın menfaatine olacaktır.
Bizans dönemine ait kayıtlar, Aziz Vlas’ın mezarının boşaltılarak kemiklerinin İstanbul’a taşındığını belirtiyor. Ancak bu süreçte, yerel halkın Aziz Vlas’ın anısını yaşatma çabaları dikkat çekicidir. Bu, Aziz Vlas’ın sadece bir dini figür değil, aynı zamanda yerel halk için bir kültürel ve tarihi değer taşıdığını gösterir.
Sivas’ta düzenlenecek Aziz Vlas Çalıştayı, bu bağlamda büyük bir öneme sahip. Çalıştay, Aziz Vlas’ın tarihi ve kültürel mirasını derinlemesine incelemek ve tartışmak için bir platform sunacaktır. Ancak, çalıştaya davet edilen bazı isimlerin Sivas’taki yürütülen çalışmalara muhalif olmaları, organizasyonun tarafsızlığı ve akademik geçerliliği konusunda bazı soru işaretlerine neden oluyor. Bu durum, çalıştayın amacına ulaşmasını zorlaştıracak gibi duruyor.
Aziz Vlas çalıştayı, Sivas’ın kültürel ve tarihi zenginliklerini derinleştirmek adına önemli bir fırsat sunacaktır hiç şüphesiz. Ancak, çalıştaya davet edilen bazı isimlerin Sivas’taki mevcut çalışmalara muhalif olması, Sivas’ın tarih ve kültürüne zarar verebilecek bir durum olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, çalıştayın Sivas’ın tarihi ve kültürel mirası açısından taşıdığı önem büyüktür.
Öte yandan, Aziz Vlas’ın tarihi kimliği ve Sivas’a katkısı üzerine yapılan yorumların kulaktan dolma bilgilerle şekillendirilmesi, bilgi kirliliğine yol açıyor. Özellikle, tarih bilgisi ve araştırma yapma yeteneği olmayan kişilerin bu konuda yorum yapmaları, kamuoyunda yanlış bilgilere dayalı bir algı oluşturuyor. Bu durum, hem Aziz Vlas’ın gerçek kimliğinin anlaşılmasını engelliyor hem de Sivas’ın tarihsel değerlerinin doğru bir şekilde yansıtılmasını zorlaştırıyor.
Bu nedenle, Aziz Vlas ve benzeri tarihi figürlerle ilgili değerlendirmelerin, sadece akademik ve tarihsel çalışmalara dayanarak yapılması gerektiği açıktır. Gerçek bilgiye ulaşmak ve toplumda sağlıklı bir bilgi akışı sağlamak adına, tarih bilmeyen ve yeterli araştırma yapmayan kişilerin görüşlerine dayalı kamuoyu oluşturma çabalarından kaçınmak gerekiyor. Çalıştayın başarısı, tarihsel doğruluk ve akademik titizlikle şekillendirilecek katkılara bağlı.
Aziz Vlas’ın kimliği, Sivas’a sunabileceği potansiyel katma değer ve bu konudaki akademik çalışmalar, kentimizin tarihsel ve kültürel zenginliğini derinleştirmek açısından büyük önem taşıyor. Aziz Vlas’ın mezarının yeri hakkındaki tartışmalar zaman zaman kamuoyunda kafa karışıklığına yol açsa da, bu tartışmalardan daha önemli olan, Aziz Vlas isminin Sivas için nasıl verimli kullanılacağıdır.
Günümüzde bazı kişilerin kulaktan dolma bilgilerle hareket etmesi, tarihsel gerçeklerin yanlış anlaşılmasına neden olabilir. Bu nedenle, Aziz Vlas ile ilgili yapılan akademik çalışmalar ve tarihi vesikalar referans alınarak bilgi edinilmelidir. Ancak, bu çalışmalar yalnızca bir yer bulma çabasından ibaret olmamalı; aynı zamanda Sivas’ın tarihi ve kültürel kimliğini güçlendirecek şekilde değerlendirilmeli ve uygulanmalıdır.
Özellikle Aziz Vlas’ın Anadolu kökenli bir figür olduğuna dair yapılan akademik çalışmalar, Ermeni lobisinin yürüttüğü propagandalara karşı dengeli bir bakış açısı sunuyor. Bu noktada, Anadolu’nun tarihsel ve kültürel kimliğine dair araştırmalara destek vermek ve bu konuda çalışan akademisyenlere sahip çıkmak önemlidir. Aziz Vlas’ın Anadolu’nun bir parçası olarak değerlendirilmesi, hem Sivas’ın tarihsel bütünlüğünü korumak hem de bilimsel doğruluğu sağlamak açısından kritik bir rol oynar.
Ziya Soybayraktar 3 ay önce
Sivas'ta ki çalışmalara muhalif kişi veya kişilerin görüş beyan etmesi de çalıştaya doğru sonuçların çıkması adına güzellik katacaktır.Zira en doğru düşünce çok fikrin içinden çıkar.Bilşmsel temelli çalışma yapan arkadaşlar ellerinde temeli olan bilgi ve kayıtlar mevcut ise iddialarında daha güçlenecek ve çalışma Sivas için kayda geçecektir.
Ancak bu konu ve buna benzer konular üzerinden Ermeni diyasporasının ülkemiz üzerinde yıllardır uluslararası mecralarda problem çıkardığı aşikardır.
Kendin de yazında belirttiğin gibi, Küçük Ermenistan Sivas'ın Aziz Piskoposu olarak tanımlanan Sebestia Vlas üzerinde Ermeniler de bir ittifak içinde değil,mezhebi çatışmalar içindeler.
Sivas coğrafi ve kültürel jeopolitiği itibarıyla önemli bir şehirdir.Yani provoke ve manipüle edilecek unsurlardan uzak durulması gereken bir yer.
Arkeolog olarak hocalarının rehberlik ettiği bu çalışmanın gerçekten Sivas için bir turizim potansiyeli olduğu görüşünün doğru ayaklar üzerinde durması konuya ilgili,muhalif veya değil herkesin bu çalıştay da enine boyuna konuşup sonuca bağlanması şehrimiz için hayırlı olur gardaşım.