USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bilinçli Birey ve Bilinçli Toplum Olabilmek

13-10-2024

Bilgi ve bilinç insanların ilerlemesinde ve toplumların gelişip büyümesinde, ilerlemesinde, güçlenmesinde etken olan unsurların en başında yer alır. Einstein’ın dediği gibi: “Bir ülkenin geleceği, o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.” İnsan, zihinsel zekâsını geliştirmiyorsa iradesini de doğru yönde kullanması pek mümkün değildir.

Bilmemiz gerektiği gibi insanın kendisini ve çevresini tanıma, ne yaptığını, niçin yaptığını, çevresinde olan bitenleri fark etme, gerçeklerin farkına varma yeteneği, ihtiyaçlarını bilme ve belirleme hâli bilinçtir. Bilinç hem bireysel hem de toplumsal gerçeği görmek, bilmek, anlamak ve ona göre gerekli çalışmaları yaparak toplumu geliştirmenin, değiştirmenin en etkili yoludur.

Bilgisiz, bilinçsiz, ilgisiz ve sorumsuz bireylerin çok olduğu, bilgi ve ilgi düzeyi düşük toplumların ilerleme, yükselme ya da gelişme gösterdiği ve ileri ülkeler arasında yer aldığı tarihin hiçbir döneminde maalesef görülmemiştir.

Müslüman toplumların da muhatap olduğu ilk ilahî ifade okuyup öğrenmeyi emreden “İkra!’” (Oku!) emri olduğuna göre sorumlu oldukları yükümlülüklerin ilki de okuyup öğrenmek, bilgilenmek olmalıdır. Yalnız burada yer alan “okumak” ifadesindeki asıl vurgulanmak istenen, sadece yazı ve kitap okumak değil, “Allah’ı bilmek, anlamak ve tanımak, bilmediklerini öğrenmek ve öğretmek, bilgili ve bilinçli olmaktır.

Bilinçli insan, neyi neden yaptığını bilen, neye ve kime neden hizmet ettiğini düşünendir. Bilinçli toplum ise nereye gittiğini bilen ve düşünen, yanlışları görebilen ve kabul etmeyen, yanlışlardan hesap sorabilen, hayatı kendi iradesiyle yönlendirebilen, kişisel sorumluluğunu taşıyan insanların oluşturduğu toplumdur. Bu nedenle hayattaki kalitemizi kendimize sorduğumuz soruların kalitesi ve düşünce şeklimiz belirler. Bruce Barton ne güzel açıklıyor: “En iyi toplum, bilinçli üreten ve bilinçli tüketen toplumdur.”

Toplumların bilinçli olup olmadığı geçmişten günümüze sürekli tartışma konusu olmuştur. Biz Türk toplumu olarak acaba ne kadar bilgiliyiz, bilinçliyiz, etrafımızda olup bitenlerin ne kadar farkındayız? Nelere karşı geliyor, nelere tepki gösteriyor ya da göstermiyoruz?

Konfüçyüs ne güzel özetliyor: “Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.”

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde: “İlim talep etmek her erkek ve kadın Müslümana farzdır.” buyurmuştur. İlim talep etmenin ilk ve en önemli yolu da okuyup öğrenmek, daha sonra da dünya ve ahiret hayatıyla ilgili zorunlu bilgileri edinmek yolunda hızlı adımlarla ilerlemek, bilinçlenmek değil midir? Çünkü insanın bilgi yolculuğu, bilmediğini bilmesiyle başlar. Disraeli’nin de dediği gibi: “İnsanın cahil olduğunu bilmesi, bilgiye atılmış ilk adımdır.”

İlim öğrenmek çok çalışmayı, zorlukları göğüslemeyi, fedakârlığı, yılmadan, yorulmadan yol almaya yönelmeyi, usanmadan bıkmadan devam etmeyi, sebat etmeyi, sürekli tahammül göstermeyi gerektirir. Catheral’in ifadesinde yer aldığı gibi: “Öğrenmenin üç kaynağı vardır: Çok görmek, çok acı çekmek, çok çalışmaktır.”

''Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklâl ve istikbâllerini kaybetmeye mahkumdurlar.'' diyen Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk neden bilgili, bilinçli yaşamak gerektiğini ne kadar da güzel açıklıyor.

Bilinçli, ahlaklı, iyi bir birey kendini ifade etmesini bilir. Evde, okulda, bulunduğu tüm ortamlarda iyi bir insan, iyi bir vatandaş olmanın bütün özelliklerini öğrenip uygulamaya başlayan kişi bulunmak, dolaşmak zorunda kaldığı her yerde, her ortamda herkese karşı saygılı, hoşgörülü, dürüst, alçak gönüllü, açık görüşlü, adil, yasalara uygun, cesur, sorumluluklarının farkında, uzlaşmacı bir tutum ve davranış içerinde bulunur.

İlmin ne denli önemli olduğunun bilincinde olan toplumlar ilmi, hayatın merkezine koyar; diğer bütün işleri, çalışmaları onun etrafında şekillendirir ve her işte tartarak, irdeleyerek, düşünerek, neden- sonuç ilişkisini değerlendirerek hareket eder. Böyle bir toplumu oluşturan bireyler ise şahsî hayatlarındaki ve toplumdaki sorumluluklarının bilinci içerisinde hayatlarını sürdürürler.

İnsan, her yaşta öğrenebileceği ve öğrenmesi gereken bir şeyler olduğunu düşünerek her geçen gün bilgi birikimine yenilerini ekleme ve kendini yenilemenin gayreti içinde olmalıdır.

Her geçen gün her konuda düşünen, araştıran, bilgili, bilinçli insanların çoğalması dileğimle…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?