İslâm dünyası tarafından her zaman sevinç ile karşılanan iki bayramdan biri olan Kurban Bayramı, bu yıl Gazze'de yaşanan katliam, soykırım ve vahşet nedeniyle bir şekilde daha buruk bir şekilde yaşandı.
Bayramların, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması, toplumun birlik ve beraberliğini sağlaması açısından büyük önemi vardır.
Bayramlar, toplumların kültürel ve sosyal dokusunda önemli bir yer tutar. Bayramlarımızı ve geleneklerimizi yaşatmak, toplumumuzun birliğini ve beraberliğini pekiştirmenin yanı sıra, kültürel kimliğimizi de yansıtır.
Dinî bayramlar, maneviyatı yüksek olan birliği, kardeşliği, sevgiyi, saygıyı ve yardımlaşmayı pekiştiren bir özeliğe sahip olup aynı zamanda insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve yakınlıkları ilerletmenin bir yolu olarak büyük bir değer taşır.
Bu yıl da Kurban Bayramı vesilesiyle bazı insanlar ekonomik zorluklara rağmen birlikte olmak, özlemlerini, hasretlerini gidermek, uzaktaki ailelerine ve sevdiklerine kavuşmak için çeşitli vasıtalarla yola çıkarken, kimi kişiler aile büyükleri, eş dost ve akrabaları ziyaret ederek, bayramlaşma gerçekleştirmiş, ekonomik gücü yerinde olan, yoğun iş hayatından, günlük hayatın koşuşturmacalarından yorgun düşen kimi insanlar da bayramı tatile gitmek için bir fırsat olarak değerlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Bayramlar, sevdiklerimizle kucaklaşıp hiç eskimeyen geleneklerimizi birlikte koruyunca, birlikte gerçekleştirince güzeldir. Ancak, son yıllarda, bayramların coşkusunu ve heyecanını eskiden olduğu gibi hissedemiyoruz.
Bugün bayram gelince içimizde hüzün ve özlem dolu bir his beliriyor, sanırım eski yıllardaki samimiyeti, içtenliği, sıcaklığı, karşılıklı yardımlaşmayı, paylaşmayı özlüyoruz da "Ah, nerede o eski bayramlar?" diye iç geçiriyoruz.
Gerçekten de çocukluğumuzun bayramları çok farklıydı. Bazen o günleri düşünürken bir özlem duygusu kaplıyor içimizi. Heyecanla bekler, hiç bitmesin isterdik. Bayramları hep iple çekerdik. Ne kadar güzel günler yaşamışız geçmişte. Bayramlar hasretle, dört gözle beklenir ve tatlı telaşı neredeyse bir hafta öncesinden başlardı.
Eskiden her şeyin, bir çift ayakkabının bile kıymeti vardı; yeni alınmış bayramlıklar yatağın başucunda beklerdi. Bayramda ekmek çıkmaz; fırınlar çalışmazdı. Arefe günü kuyruğa girilir, bolca ekmek alınırdı. Tek bir Bayram gazetesi çıktığından, gazeteciler de bayram tatili yapardı. Öğlene kadar uyumak diye bir şey de yoktu, sabah erkenden kalkılır, bayramlıklar giyilir; ardından ailece kahvaltıya oturulurdu.
Bayramın ilk günü mutlaka ailenin en büyüğünün evinde tüm akrabalar bir araya gelir, bol bol hasret giderilip mutlu mesut oturulur, sohbetler edilirdi. Şimdilerde olduğu gibi bayram demek tatil demek değildi. Bayram demek sevdiklerinizle bir araya gelebilmekti.
Yaşı küçük olanlar için en büyük mutluluk çeşitli çocuk oyunlarıydı, bilgisayarlar ya da akıllı telefonlar değildi. Bu yaşananlardan dolayı eski bayramlara duyulan özlem her geçen gün giderek daha da artmaya başladı.
Geçmiş yıllarda arefe günlerinde ve bayramın birinci günlerinde şehit aileleri ve depremde yakınlarını kaybeden aileler başta olmak üzere birçok vatandaş kaybettikleri yakınlarının mezarını ziyaret ederek dua eder; bayram sürecince cezaevlerinde kalan mahkûm ve tutuklular da bayram görüşünden yararlanarak aileleri ve yakınları ile bir araya gelir, ayrıca hastanelerde ve evlerde yatan hastalar ziyaret edilir, şifa dilekleri sunulur, yetimlerin ve kimsesiz çocukların başı okşanır, çevredeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım elleri uzatılır, onların da bayram sevinci yaşamaları sağlanırdı. Bu yılda tüm bunlar gerçekleşmiştir inşAllah diye düşünüyor ve umut ediyorum.
Peki, bugün birçoğumuzun eski bayramların özlemini çekmemizin, bu büyük değişimin ardında yatan gerçek sebep nedir dersiniz?
Bu durumun arkasında yatan en büyük sebep, belki de yaşadığımız değişimlerdir.
Her geçen gün zorlaşan hayat şartları da maalesef insanlardan bayram coşkusunu da alıp götürdü. Her şey gibi onlar da değişti. Şöyle bir düşünelim, değişmeyen ne kaldı hayatımızda?
Az da olsa yaşanmaya devam eden gelenek, görenek ve değerlerimiz “Pandemi”nin hayatımıza girmesiyle birlikte tamamen yok olmaya başladığını üzülerek gördük. Her bayram sık sık çalan kapı zili, bayramlaşmaya gelenler, bayram çikolatasını, bayram tatlısını ikram edeceğimiz kişi sayısı her geçen daha da azaldı. Oysa çalan her kapı zili, çalan her telefon ya da gelen her bayram kartı zenginliğimizin en önemli göstergesi idi.
Eski dediğimiz o bayramlar, sadece tatlılarla dolu masaları değil, aynı zamanda sevdiklerimizle paylaştığımız samimi anların, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerinin sergilendiği güzel günler olarak çok geride kalmış gibi görünüyor.
Velhasıl ilerleyen teknoloji ve değişen toplum yapısıyla geleneksel bayram kültürümüz günümüzde farklı bir boyut kazanmış durumda. Eskiden bayramdı, şimdi çoğunlukla sadece tatil; dinlenme günleri. Belki de bu yüzden doğuyor bu büyük fark. Yıllar geçtikçe o eski bayramların gelenekleri de daha çok anılır, özlenir oluyor.
Eski bayramları hatırlayan büyüklerin diline pelesenk olan “Nerede o eski bayramlar?” sözü bizi biraz düşündürse de günümüz bayramlarını bizler coşkuyla kutlamaya devam etmeli, gelenekleri yaşatmalı, gelecek nesillere aktarmalıyız.
Birlik ve beraberlik içerisinde, aile olma bilinciyle barış, huzur, mutluluk dolu güzel günlerde mutlu bayramlar yaşamak arzusuyla, geride bıraktığımız Kurban Bayramının, bütün İslam aleminin dirilişi ve uyanışına aynı zamanda vicdansız insanların vicdanının uyanmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Nice unutulmaz anılarla dolu bayramlara ulaşmak dileğimle…