Eyvah! saatler farkında değiller
takılmış gidiyorlar rüzgarların peşine,
koşuyorlar birbiri ardına yıllara?
Artık nefesim de tutunuyor,
arkadaş diye rüzgarlara?
Her soluk alışımda öyle çoğalıyor ki esintiler
sabahla akşam, geceyle gündüz arasındaki mesafeler
birer birer kayboluyorlar;
Ne sabah? sabah tadında
ne de akşamlar artık geceler tahdında?
Tükenmekte olduğunu
bile bile rüzgara yakın dost
nefesim bile acele ediyor,
o, malum akibete varmaya?
Bir dakika deseniz ne olacak ki;
duymayacaklar, unutacaklar belki de sizi
daha dudaklarınızdan çıkmadan sesiniz,
tamam diyecekler, haydi! Sonsuzluk anı şimdi?
Halbuki; kanatlanmış mavi gökyüzünde;
gözleri yıldızlar kadar parlak ,
yüzünü aydan almış
şöyle bir gördüğüm meleğe,
ne kadar güzel olduğunu bile söyleyemeden;
koskoca denilen,
ama kalbimle dudaklarım arasındaki mesafeden
daha kısa hayat yolu,son bulacak?
O, bir yudum su?
Dolu bildiğimiz bir bardağın sadece bir yudumu?
Elime henüz almıştım
daha değmedi ki dudaklarıma
bir yudumu kadehin?
Ne kadar parıltılı dünyamız varmış;
yalanlarla dolu, yalan kadar tatlı,
ebedi benim diyordum
kavrulan bedenim,
ta ki susadım deyinceye kadar?
Şimdi anlıyorum;
Güne, seninle geçecek sadece bir güne,
öylesine hasretmişim ki meğer,
sana doya doya bakmaya?
ve seni sevmeye?
Fakat sen hiç merak etme,
sakın ümidini yitirme?
Senin için duracak bütün zamanlar
Kana kana içeceksin yansan da nâra
kadehler hep dolu gelecek
istemesen de sen önüne?
Dünya böyle anlatsa da sana
ama olmuyor öyle olmuyor hiç,
ay yüzünde, burçlar elinde, zühre gücünde
sığınsan da zamanlara?
Rüzgarlar o kadar sert esiyorlar ki,
yetişiyorlar peşinden,
sen daha ne olduğunu anlamadan?
Asuman kaybolmadan,
Yaşanıyor kaçınılmaz pişmanlıklar
bakarsan görürsün ağlıyor bütün insanlar
değdir haydi dudaklarını, geçmeden zaman?
O güzel bedenin susuzluktan kavrulmadan?