“İtidal” kelimesi sözlükte “İki aşırı tutum ve davranış arasındaki orta hal” şeklinde tanımlanmıştır. Bu genel tanım çerçevesinde “Orta halde bulunma, ölçülü ve ılımlı olma, soğukkanlılık, denge, düzgünlük, doğruluk” şeklinde açıklanmıştır. (Lisânü’l-ʿArab, “ʿadl” md.; et-Taʿrîfât, “el-ʿadl” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “ʿadl” md.)
Kur’ân-ı Kerim’de itidal şeklinde bir kelime geçmemekle birlikte insanın itidalli, uyumlu, düzgün bir yapıda yaratıldığını ifade etmek üzere aynı kökten türeyen “Adele” kelimesi kullanılmıştır. (İnfitâr 82/7.)
Nefs ve şeytanın şerre yönelik telkinleriyle daima karşı karşıya kalan insanın günaha düşmeden, hayatın her alanında ölçülü ve dengeli davranmasını emreden Yüce Allah, adaleti tesis için bu ölçü ve dengenin vazgeçilmez oluşuna şu şekilde işaret buyurmuştur: “And olsun biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitap ve mizanı indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler...” (Hadid 25.)
Rahman Suresi’nde zerreden küreye her şeyi bir denge ile var ettiğini beyan eden yüce Mevla, insanın kendisini kışkırtan duygularına gem vurmasını kâinatın düzenine eşlik ederek Hakk’a kulluğunu gerçekleştirmesini emretmiştir: “Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü (mizanı) O koydu ki, dengeden (mizandan) sapmayasınız. Ölçüyü düzgün tutunuz ve eksik tartmayınız.” (Rahman 7-9.)
Kur’ân-ı Kerim’de ümmetin ölçü ve dengeli bir yapıya sahip olmasıyla ilgili “Vasat” tabiri kullanılmıştır. Bakara Suresi’nin 143. âyet-i kerimesinde “Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam ortada bulunan/vasat bir ümmet kıldık” şeklinde bizlere hitap eren Mevlamız, hayatın her alanında bizden bu orta yol üzere olma vasfına haiz müminler olmamızı istediğini bu hitabı ile bildirmiştir. Vasat Ümmet; "orta¸ dengeli¸ adaletli¸ hayırlı" anlamlarına gelir. Vasat¸ kenar anlamına gelen tarafın zıddıdır. İki aşırı uç olan ifrat ve tefrit de aynı şekilde vasatın karşıtıdır. Vasat¸ bir şeyin tam ortası ise¸ ifrât bir ucu¸ tefrît ise öteki ucu demektir. (Ali Akpınar, “Her Şeyi Dengeli Olan Ölçülü Ümmet”, Somuncu Baba, Sayı: 157, s.10-14.)
Vasatlık, “adalet”, “doğruluk”, “iyilik”, “güvenlik” ve “birlik ve kuvvet” demektir. İnanç, ibadet ve ahlâkî alanlarda aşırılıkları bir kenara bırakıp, ilim, vicdan ve hissiyatın kılavuzluğu ile itidalli bir hayatın takipçileri olmamızı bizden istemiştir yüce Mevla. Çünkü ölçülü ve dengeli bir şekilde yaratılan insanın hayatını sağlıklı ve huzurlu bir şekilde devam ettirebilmesi hayatında ölçü ve dengeyi sağlamasına bağlıdır.
İnançta İtidal
Meşhur İslam âlimi İmam-ı Gazâlî, “el-İktisâd fi’l-i’tikâd” adlı bir çalışma kaleme almış ve bu eserinde inanç da dahi itidali elden bırakmamak gerektiğini vurgulamıştır. Allah’a iman konusu üzerinden itikatta itidali izah etmemiz gerekirse şunları söyleyebiliriz: Kişi, her şeyden önce Yaratıcısına karşı adaletli olmalıdır. Yani Yüce Allah'ı şirke bulaşmadan birlemek¸ O'na inanmak¸ O'nun haklarına riâyet etmelidir. Bu da Yüce Allah'ın ölçülerine uygun bir hayatın adamı olmakla mümkündür. Hakk’a karşı adaleti tesis etmek severek isteyerek¸ inanıp güvenerek O'na teslim olmakla olacaktır. Meleklere imanda aşırı gidenler onları Allah’ın (c.c) kızları olarak nitelendirmiş ve bu şekilde küfre düşerek hayat dengelerini şaşmışlardır. Kitapları tahrip ve tahrif etmek suretiyle kitaplara iman konusunda dengeyi gözetemeyen kimseler birçok ilâhî cezâ ile muhatap olmuşlardır. Peygamberleri haksız yere öldüren veya onlara tâbi olmamak için akla hayale gelmeyen bahaneler ileri sürerek fitne ve bozgunculuk çıkaran, peygamberlerini aşırı yücelten veya onları sıradanlaştırarak mesajlarını göz ardı etmeye çalışan kimseler ise peygamberlere iman konusunda itidali koruyamadıkları için perişan olmuşlardır. Ahiret gününe, kaza ve kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan (c.c) geldiğine itidal/adalet ölçüsü çerçevesinde iman etmesi gerekirken bu konularda ifrat ve tefrit görüşleri tercih ederek şahsını, ailesini ve toplumunu zor durumlara düşüren sayısız örnek tarihimizde yer almaktadır. Hesabı, ahireti, mahşeri, cenneti, cehennemi ve Hakk’ın sonsuz gücünü inkâr veya bu konularda benimsenecek küçümseyici inancın kişileri ve toplumları felaketlere sürükleyeceği güneş gibi bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. (Ahmet Öz, Kur’ân’ın Önerdiği Vasat Ümmet, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),Konya 2006, s.49-104.)
İbadette İtidal
Her konuda itidali/ölçüyü emreden dinimiz ibadetler konusunda da aşırı tutumlardan uzak durulmasını emretmiştir. Kolaylık dini İslâm¸ insandan kendini/nefsini öldürmesini değil onu ıslah etmesini ister. Nefsin ıslahı için ibadetlerde aşırılığı yasaklar. Yapılabilir ve yaşanılabilir hükümlerle nefsin ıslah edilmesini emreder. Hz. Peygamber’in (sav) “Kolaylaştırın zorlaştırmayın¸ müjdeleyin nefret ettirmeyin" (Buhari, İlim 11) ilkesiyle yola çıkan İslâm "Az da olsa devamlı olan ibadetleri" yerine getirmemizi bizden ister. İbadetleri terk etmek ne kadar yanlışsa ibadetlerde aşırı gitmek de o derece hatalı kabul edilmiştir. Örneğin namaz. Namazı terk etmek Hakk’ın bir emrini çiğnemek anlamına geldiği için yasaklanmıştır. Namaz kılarken gözetilmesi gereken denge ise ta’dîl-i erkân yani namazın her bir aşamasını sükûnetle yapmak tabiri ile ifade dilmiştir. (Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2003, c.XXIII, s.456-457.)
Her şeyi terk edip sadece meşgul olmayı da doğru görmeyen dinimiz, hayatın her alanı için itidale/Adalete dayanan bir anlayışla hareket etmemizi istemiştir. Mesela infak konusunda Rabbimiz şu ölçüyü koymuştur: “Yakınına¸ düşküne¸ yolcuya hakkını ver; elindekiler saçıp savurma. Saçıp savuranlar¸ şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür. Rabbinden umduğun rahmeti elde etmek için¸ hak sahiplerinden ayrılmak zorunda kalırsan¸ onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme¸ büsbütün de açıp tutumsuz olma¸ yoksa pişman olur¸ açıkta kalırsın.” (İsra 17/26-29.)
Hz. Enes’in bildirdiğine göre üç sahabe Hz. Peygamber’in eşlerine Peygamber’in ibadetlerini sormuşlar; Peygamber’in hanımları onun ibadetlerini bildirince kendi ibadetlerini azımsamışlar ve “Biz nerede Peygamber nerede? Hâlbuki onun geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmıştır.” demişler. Bunun üzerine biri: “her gece sürekli ibadet edeceğim”, ikincisi: “Her gün sürekli oruç tutacağım.”, üçüncüsü ise: “Kadınlarla beraber olmayacağım, hiç evlenmeyeceğim.” demiştir. Bu sahabelerin sözlerini duyan Peygamberimiz (sav) yanlarına gitmiş ve onlara: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz?” diye sormuş, “evet” cevabını alınca kendilerine: “Ben sizin Allah’tan en çok korkan ve O’ndan en çok sakınanızım. Buna rağmen bazen oruç tutar bazen tutmam, geceleri hem namaz kılar hem uyurum, kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” buyurmuştur.” (Müslim, Nikâh 5.)
Efendimiz (sav) ibadetlere son derece önem vermekle birlikte bu konuda gözetilmesi gereken ölçüyü şu şekilde bildirmiştir: “Bütün işlerinizde ne geri kalınız¸ ne ileri gidiniz¸ orta yolu tutun ve dosdoğru olun. Şunu unutmayın ki¸ hiçbiriniz yaptığı ameller sayesinde cehennemden kurtulamaz. Evet evet¸ ben de kurtulamam. Ancak Allah¸ lütuf ve keremiyle kuşatıp beni bağışlarsa¸ o başka.” (Müslim, Münâfikûn 76.)
Devamı Haftaya…