Kitabımız Kur´anı Kerim, dünya hayatının insanı aldatan bir meta (Âl-i İmrân,3/185), Faydası ahirete göre daha az (Tevbe,9/38), bir nevî oyun, oyalanma ve eğlenceden ibaret (Enam,6/32) olduğunu açık şekilde bildirmektedir. Peygamber Efendimiz de dünya hayatında kendisini bir yolcu gibi görmüş, ebedî hayatı unutmayarak ona göre hazırlık yapmış ve ümmetine de bunu tavsiye etmiştir. O´na göre dünya hayatı, uzun bir yolculuk esnasında gölgelenmek için, deçici olarak altında gölgelenen bir ağaç gibidir. ?Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır !?(Duha,93/4) ayetinde buyrulduğu şekilde, ancak ahiret hayatı için elzem olan amellere engel olmayan bir dünya hayatının meşru, mubah, nimet ve mutluluk vesilesi olduğu unutulmamalıdır. Başka bir deyişle, Müslüman kişinin, ne dünya için ahretini, ne de ahreti için dünyasını ihmal etmemesi ; ikisi arasında bir denge kurması; dünya hayatının bir imtihan sahası olduğunun farkında olması gerekir.(Dr.Ömer Yılmaz, Dünya ile Ahiret Arasında Denge Kurmalıyız,Kur´andan öğütler 1, D.İ.B.Yayını ,s. 218-219)
?Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah´a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır??(En´am,6/32) ayetinde belirtildiği üzere dünya hayatı gerçekten geçicidir. O halde bu dünyada kaldığımız bu geçici sürenin yararlı, anlamlı ve değerli olması için Allah´ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak, O´na yakınlaşmayı umarak hayırlı ameller-işler yapmak önceliğimiz olmalıdır.Böyle bir niyet taşımadan yaşanılan hayat boş, manasız ve faydasız geçirilen bir süreden ibaret olacaktır.(Sabri Akpolat, Dünya Hayatı Geçicidir, Kur´andan Öğütler 1, D.İ.B. Yayını, s.212.). Hz.Peygamber (s.a.s), ? Kişiyi ölürken üç şey uğurlar : Sevdikleri, malı ve yaptıkları.İlk ikisi geri döner ve o yaptıkları ile baş başa kalır !? buyurmuşlardır.
HESAP GÜNÜNE HAZIR OLMALIDIR.
İnsanın herkes için iyilik düşünüp iyilik yapması, hayırda yarışması, her türlü kötü düşünce ve kötülüklerden uzak durması; kendine-ailesine-topluma ve tüm insanlığa fadalı olması için çabalaması beklenirken, bu her zaman böyle olmamakta, insanoğlu, kendisine yahut da karşısındakilere zarar verecek şekilde davranmaktadır. Zarar gören mağdurlar hak ve hukukunu adalet müesseselerinde aramaktadırlar. Ancak, ne yazık ki ülkemizde adalet de her zaman doğru-yerinde-adil kararlar vermemekte; siyasî ve ideolojik davranışlarla veya menfaat temin etmek suretiyle görevini kötüye kullanan yargı mensuplarının Allahtan korkmadan verdikleri kararlarla haklı olanlar haksız, haksız olanlar da haklı çıkarılmaktadır. İşte bu gibi durumlarda insanın dünyada kendisine yapılan haksızlığın bir tür karşılığını alacağını ayet-i kerimeler müjdelemektedir. ?Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığında da olsa, onu getirip ortaya koyacağız.Hesap görücü olarak biz yeteriz.?(Enbiya,21/47) ; ?Artık kim zerre ağırlığında bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir.Kim de zerre ağırlığında bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.?(Zilzâl,99/7-8).
Yüce Mevlâmızın bildirdiği hesap gününde kurulacak adalet terazilerine inanmayanlar, yaptığı kötülüklerin ve hıyanetliklerin yanına kâr kalacağını zannedenler gaflet ve dalâlet içindedirler. Haklı, mutlaka hakkını alacaktır. Dünyada, adalet duygusundan yoksun olanlar yüzünden haklarını ve hukuklarını alamamış olanlar, ahirette kurulacak Mahkeme-i Kübra´da, Hesap Gününde alacaklardır.
Buna samimiyetle inandığımız için kötülük yapmak yerine iyilik yapmanın yollarını aramak zorundayız. İnsanlar, hür iradeleri ile doğru ve yanlışı seçmekte serbest bırakılmıştır.Öyle ise herkes kendi yaptıklarından sorumludur.Kimse kimsenin günahını yüklenmeyecektir.Bir cani, bir hırsız ve bir dolandırıcı yüzünden onun kardeşi, akrabası, çoluk çocuğu sorumlu olamaz..Dolayısıyla hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenemez.Fakat kötülüğe teşvik eden kimse de cezasını alacaktır.Mesela, bir kimse, diğerinin ibadet yapmasını engellemeye çalışarak ?bu gün ibadet yapma, günahı bana ait? derse, ibadetini engellediği kimsenin günahı o kişiye yüklenemez; ancak o ibadeti engel olmanın cezasını çeker.(Ömer Önen,Hesap Gününde Herkas Yaptığında Sormludur, Kur´andan Öğütler 2, D.İ.B.Yayını, s376).
Hiç kuşku yok ki, mümin olan insanlar da zaman zaman hata ederler, yanlış yaparlar ve haram olan işleri işleyerek günaha girerler. Girdikleri günahlar kul hakkı ile ilgili ise, kullara haklarını ödeyerek helalleşirler.Kullara karşı haklarını bu dünyada ödemezlerse, öbür dünyada ödemek zorunda kalırlar.Kazandıkları günahlar Allah hakkı ile ilgili ise, tövbe edip af dilerler. Allah dilerse tövbeleri kabul edip onları affeder, dilerse de işledikleri suça uygun cezalarla cezalandırır.Ama sonuç itibariyle herkes kendi günahının sonucuna katlanır, kimse başkasının günahından dolayı cezalandırılmaz. (Mustafa Kılıç, Hiç Kimse Başkasının Günahını Yüklenmez,Kur´andan Öğütler1,D.İ.B.Yayını , s.378-379)
İKİ AYET.
?Biz , insana ana- babasına iyilik etmesini emrettik?!?(Ankebut,29/8)
?? sakın onlara ?Öf !? bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve
güzel söz söyle.?(İsrâ ,17/23)