USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Duygular

03-01-2025

   Çoğu zaman duygularımızı açıkça söyleyemiyoruz. Sevgimizi, kırgınlığımızı, kızgınlığımızı, korkumuzu… Bizim toplumumuz, konuşarak anlaşmayı bilmiyor. Duygularımızı söylemeyi, tartışmak, kavga etmek sanıyor. Oysa duygularımızı söylemek, ilişkilerimizde huzurlu olabilmek için gereklidir. İnsanız sonuçta, mükemmel olamayız. Ancak değişebiliriz. O güç içimizde. Onu açığa çıkarmak da bizim elimizde. Duygularımızı açıkça söylemeye engel olan en büyük etken, insanlar ne der? İnsanlar adeta birbirini yargılamaya gelmiş bu dünyaya. Eylemlerin yargıladıkları yetmiyormuş gibi duyguları da yargılıyorlar. “Onda kızacak bir şey yok, bunda kırılacak ne var? Ondan mı korkuyorsun?”gibi gibi. Onda kızacak bir şey var, bunda kırılacak bir şey var, ondan korkmak normal. Önemli olan ortadaki sorunun farkında olup değişmek. Yeri geliyor sevmek gibi kutsal bir duyguyu bile sahibine söylemekten çekiniyor insan. Sırf insanlar yargılar diye. Yargılayacak ne var? Toplumda huzuru ancak sevgi sağlayabilir. Sevgi iyiliği doğurur. Neden bunu yargılıyorlar? İnsanlar sırf bu yüzden duygularını içinde tutuyor, içinde yaşıyor, belirsizlik içinde kalıyor. Duygularını söyleyememekten ve anlaşılmamaktan yalnızlaşıyor insan. Ware şöyle diyordu:

      “Yetişkinlerin yapayalnız ve birbirinden çok ayrı olduğu bir toplum yarattık. Birlikte çalışmak, duygularını ifade etmek ve neşeli olmak izlediğim çocukların doğal hâliydi. Yetişkinler olarak bizim böylesine açık olma yeteneğimizi kaybetmiş olmamız bir yandan beni üzerken bir yandan da umut veriyordu. Mademki bir zamanlar hepimiz, farklı düzeylerde de olsa bu çocuklar gibiydik; o zaman belki de yeniden öyle olmayı öğrenebilirdik.”

      Hâlâ şansımız varken fark etmeliyiz, değişmeliyiz, gelişmeliyiz. “Duygularımızı ifade edecek kadar cesur olmalıyız. Duygularımızı ifade etmeyi şimdi öğrenmeliyiz.”

      Ağzımızdan çıkan bir cümle, insanı hayata yeniden bağlar.  Hayatı yeniden sevdirir, anlam kadar belki. İnsanlara güzel şeyler söylemeyi yaygınlaştırmalıyız. Duygularımızı söyleyememek, bastırmak kendimize karşı suçluluk oluşturur. “Suçluluk duygusu zehirlidir. Duygularımızı ifade etmek, mutlu bir hayat için bir gerekliliktir.” Duygularımızı söylemek bizim iyiliğimize. Kendimizi cesur ve dürüst hissetmek güç verir bize. “Kendinizi ifade etmeyi ne kadar geciktirirseniz söylemeniz gereken şeyleri o kadar uzun süre taşımış olursunuz.” Söylenmemiş sözler zihinde farklı duygularla tekrar tekrar şekillenir, söyleyememenin suçluluğuyla beraber öfkeyi besler ve başta küçücük bir olumsuzluk olarak gördüğümüz şeyler dağ gibi gelir bize. Bunu taşımanın ağırlığıyla beraber agresif insanlar oluruz ve yalnızca öfkemiz yargılanır. Yine anlaşılamayız.

       Öfkeli bir insana gerçekten anlamak niyetiyle öfkesinin sebebini sorsak yolun sonu bastırılmış duygulara çıkar. Bu belki zamanında kimseyi kırmamak için “evet”dediğinden kendine duyduğu öfkenin dışa vurumudur. Belki iyi niyetinin suistimal edilmesinin acısının yansımasıdır. Belki kendisini sevdiğini söyleyen insanların onu yargılamasının kederidir. Zira seven sevdiğinin içindeki masumiyeti tanır. Duygularını yargılamak yerine arkasındaki sebebi arar. 

        Sürekli yürüyen, saatlerce müzik dinleyen, tüm gün yemek yapan, yiyen, tüm gün uyuyan, sabahlara kadar uyumayan, dans eden, odasından çıkmayan, sürekli temizlik yapan ya da hep dağınık olan birilerini görünce yalnızca eylemlerine bakıyoruz. Oysa bastırılmış duyguların sesinin susturulma biçimidir bunlar. Bu farkındalığı yaşayınca, insanların aslında anlaşılmayı beklediklerini, kalplerinin kırıklığını görmeyi öğrendim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?