İnsanoğlunun fıtratında var olan duygulardan biri de edep ve hayâdır. Anonim bir şiirde belirtildiği gibi:
Edep bir tâc imiş nûr-i Hüdâ´dan,
Giy o tâcı emin ol her belâdan !
Edep ve hayâ, Peygamber Efendimizin de işaret ettiği gibi yaratılış hikmet ve gayesine uygun, insana yaraşır bir hayat sürme çabasıdır. Kur´an-ı Kerim´in İsrâ Sûresi´nin 37. ayetinde de kasdedildiği üzere, edep ve hayâ, insanın nefsini terbiye etmesi, kendini ve haddini bilmesidir.
Edep ve hayâyı kuşanan kalpte ancak hayır ve güzellik bulunur. Edebi şiar edinmiş bir zihinden ancak faydalı düşünceler sâdır olur. Edeple konuşan bir dilden ancak hayırlı ve hoş sözler dökülür; kendisini ilgilendirmeyen boş sözlerden, dedikodu, yalan, iftira gibi mümine yakışmayan konuşmalardan uzak durur.
Kamil insan olma yolu da bu anlamdaki edep ve hayâ sahibi olmaktan geçer. Müminin söz ve davranışları edeple değer bulur. Edeple yapılan tövbe makbul olur; dua ve ibadetler edeple eda edilirse Allah´a yükselir ve sahibini yüceltir. Ancak bugün insanlık büyük oranda bir edep ve hayâ mahrumiyeti, bir ahlâk çöküntüsü yaşamaktadır; ahlâki değerler giderek yozlaşmaktadır. İnsanlık nicelerinin ar damarlarının çatlayışını üzüntü ve ibretle izlemektedir. Her gün hataya teşvik eden, günahı tatlı gösteren, kötüye ve şiddete özendiren; çocukları istismar malzemesi haline getiren, kadınları cinsel meta olarak gören yayınlar yapılmaktadır. Bunlar İslâmla bağdaşan tutum ve davranışlar değildir.
KITA
Sana tam teslim olmayan cana,
Muhammed ümmeti kul mu denir?
İsyankâr, sonunu görse eğer,
Korkar, ürperir, mum gibi erir!
M.OYTAN
KITA
Ey Türk´üm! Senin çün daim ?canavar?,
Batıya hiçbir zaman selâm durma!
Tüm şeytanî tuzaklarını dağıt,
Düşün, araştır, çalış! Kalk, oturma!