Hayata bakış açımın büyük bölümünü değiştiren bir kitaptan bahsedeceğim. Bakış açımın tamamını değiştirdi diyemem. Zira zaman içinde yaşadığım, gördüğüm, fark ettiğim şeylerle değişti, değişmeye devam ediyor.
Asırlardır normal kabul edilen yaşam şekillerinin, doğru/yanlış diye belirlenmiş kuralların aslında tabu olduklarını fark etmeme yardımcı oldu bu kitap. Ne mutlu ki ben bu farkındalığı yaşadım. Bizden önceki nesilleri düşündüğümde o insanların sorgulama hakları bile yoktu. Biraz düşünmeye kalksalar ayıplanan, susturulan insanlardı önceki nesiller.
Aslında kitabı alırken nasıl bir dünyaya gireceğimi tahmin etmiyordum. 6 Şubat depreminden 1 ay sonra mutsuz, umutsuz bir zamanda, kitabın arkasındaki “Bilge, şefkatli, umut dolu ve dokunaklı bir kitap. Herkes okumalı” (Cygnus Review) sözünü görünce faydalanmak ve okuduklarımdan elde edeceğim bilgilerle başkalarına faydam dokunsun diyerek aldım. Mayıs 2023’te ancak okuyabildim. Kitabı okurken kendimi hayat okulunda hissettim. Çok şey öğrendim, farkındalık yaşadım, düşündüm, yüzleştim, cesaret kazandım.
Bronnie Ware, göçebe hayat tarzından mutluluk duyan, hasta bakıcılık yapan ve hastalarının pişmanlıklarını kitaplaştıran Avustralyalı yazardır.
Kitabın girişinde en çok etkilendiğim cümle;
“…Bizim toplumumuz ölümü, neredeyse inkâr edilebilecek düzeyde dışarıda bırakmıştır. Bu inkâr, hem ölmekte olan kişiyi hem de onun ailesi ve arkadaşlarını böylesine kaçınılmaz olan bir şey karşısında tamamen hazırlıksız kılar. Hepimiz öleceğiz. Fakat ölümün varlığını kabul etmek yerine bunu saklamaya çalışıyoruz. Sanki hepimiz kendimizi, göz önünde olmayan şeylerin gerçek olmadığına ikna etmeye çalışır gibiyiz.
…Zamanı gelmeden önce kendi kaçınılmaz sonumuzu dürüstçe kabullenebilseydik, önceliklerimizi çok geç kalmadan değiştirebilirdik. Bu, bize sahip olduğumuz enerjiyi; gerçekten değerli olan şeylere harcamamız için fırsat verirdi.
Gelecek hafta birinci pişmanlıkta görüşmek üzere.