USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Folklor nedir?

22-12-2024

Osmanlı ve Türkiye’de Türk Halkbilimi, Günümüze kadar Halkbilimi Çalışmalarının Durumu Hakkında, UNESCO ve Türk Halkbilimi İlişkisi. Yaşayan Müze ve Sivas’ta Yaşayan Müze Kurma Çabası Üzerine 

Bir toplumun içerisinde yer alan geleneklerin tamamı folklorun varlığını gösteren etkiler taşır ve bu gelenekler o toplumda bulunan fertler arasında sözlü olarak aktarılmaktadır. Folklor disiplini kendisi için açıklayıcılığa sahip bir bilim dalı olma sürecini henüz tamamlayamamıştır. Folklor kavramının ilk olarak İngiltere’de William John Thoms tarafından Atheneum dergisinde geçtiği görülmektedir ve sonrasında dönüşümlere uğramıştır ‘’halk’’ kavramına dayalı ‘’halk edebiyatı’’ anlayışı doğmuştur. Halk kavramı, milli kimlik, milli ruh, milliyet gibi konularda başvurulacak önemli bir kavram olmuştur (D.Yıldırım,1994). Çağımızda artık ‘’sıcak savaş’’ yerine ‘’kültürel savaş’’ yapılmaktadır bu savaşta bir milletin kendisini tanıma, tanıtma gibi özellikleriyle kazanılır ya da kaybedilmektedir. Alan Dundes’a göre folklor, en az iki kişi tarafından yaşatılan sözlü, yazılı ve görsel olmak üzere nesilden nesile aktarılan kültürel davranışlar ve unsurlardır (A.Dundes,1965). Dursun Yıldırım’a göre folklor, sözlü kültür ile aynı değerdedir. Kültür ilk başta sözlü olarak oluşur ve sözlü kültür üzerinden aktarılır. Kültür malzemeleri bir millet tarafından ortak kabul edilmesi gerekmektedir ve kültürün yapısında bir değişim olursa ortak bir kabule bağlı olduğunu savunmuştur (D.Yıldırım,1989). Metin Ekici’ye göre folklor, Avrupalı toplumlar, için halk okuyup yazan kesim tarafından cahil görülüp teknolojiden ve yeniliklerden uzak yaşayan daha ilkel ve şehirden uzak yaşayan kişilere denilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nde halk kavramının sadece politik bir biçimde değiştiğini şehirli ve köylünün halk kavramı ile ifade edildiğini ve farklı topluluklarında bu şekilde kullanmaya çalıştığı bir gerçektir. Halk biliminin incelediği halk grubunun fazlasıyla kalabalık olduğunu halkın hem şehirlerde hem de köylerde yaşayabileceğini yani Halk biliminin hem okuyup yazan kesimi hem de okumayı ve yazmayı bilmeyen kişileri araştıran bilim dalı olduğuna değinmiştir. Halk bilgisinin kültürel olarak çok geniş olduğu ve Halk bilgisinin genellikle sosyal faaliyetler ile oluştuğunu söylemiştir (M.Ekici,1999). Benim açımdan folklor (halk bilgisi) teriminin anlamı bir topluluğu veya gruplaşmayı genişleten bir millet haline getiren ve o millete asıl kimliğini verip devlet kurduran şeydir. Seyfi Karabaş’ın söylemiyle halk kavramı çok yıpranmış ve vatandaş olarak ayrışma olmuştur bu yüzden de halk ve vatandaş kelimeleriyle folklor kavramının kullanılmamasını ön görmüştür bu kavramı değiştirerek Türkçe olarak söylediği ‘’budun’’ kelimesini ortaya atmıştır ve bu kelimeyi folklora bağlayarak ‘’budun bilimi’’ kavramını yaratmıştır (S.Karabaş,1999). Folklor çalışmaları bazı ülkelerde özellikle yaşadığımız coğrafyada çok önemlidir çünkü bu çalışmalar sayesinde milletimiz yozlaşmayacak başka kültürlerin altında kalmayacak ve kültürel egemenliği sağlayarak Türk kültürüne zarar gelmesine engel olacaktır. Folklor denince aklımıza ilk önce halay gelmektedir ama bu sadece bu terimin küçümsenmesine yol açar. Folklor halay değildir folklor bir milletin sahip olduğu maddi ve manevi, yazılı ve sözlü hazinesidir. 

Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Türkiye’de Folklor (Halk Bilgisi/Halkbilimi) 

18.yüzyılda imparatorluk kendini yenileme sancıları çektiği zamanlarda Avrupa ile temasa geçmiştir. Bu temasta eğitim, teknoloji ve askeri sahalarda batılı artışı göstermiştir. Bu devirde sosyal hayata renk katan birçok yapı vardır bu yapılar üslubu batıcı değişimlere girişir aynı zamanda bu yeniliklere karşı sözlü geleneğe bağlı şairler imaj sistemlerini zenginleştirmeye çabalar ama bu çabalar işe yaramamıştır. İçten ve dıştan baskılar gelmeye başlar. Bu baskılarla beraber Tanzimat dönemi ortaya çıkar. “Tanzimat hareketi’’ dış baskıların ve zorlamaların bir neticesi olarak Türk imparatorluk devletlerinin yapısını ve sosyal-kültürel yapıyı koruma hedeflenmiştir. Osmanlı’nın gerileme zamanlarında yenilenmelerin hepsi Fransızlar tarafından yapılmıştır. Tanzimat hareketiyle birlikte gazetelerde ‘’vatan, halk, demokrasi, hürriyet’’ gibi kavramlar kullanılmış ve kitleler halinde yaygınlaşmıştır. Bizde Tanzimat dönemi gerçekleşirken Avrupa’da milliyetçilik ve romantizm hakimiyeti ortaya çıkmaya başlamış ve milliyet araştırmalarının başlaması yeni bir disiplin olan folklorun gelişmesinde rol oynamıştır. Şinasi ve Ziya Paşa bu husus için ifadeleri mevcuttur ama onlar konuya dolaylı yoldan temas etmişlerdir. Folklor ürünlerinden yararlanarak ‘’milli edebiyat’’ yaratmaktansa eski edebiyatı yıkmak için her fırsatı değerlendirme prensibine dayanır. 19.yüzyılda ‘’milliyetçilik’’ çağı olduğu çok bellidir ama bu zamanda Tanzimat aydınları ‘’Osmanlılık’’ ideolojisiyle kitlelerin karşısına çıkarlar. Tanzimat yazarlarının halkçılık ve halka dayatmaktansa siyasi olarak dayatma yapmışlardır. Folklor kavramı Osmanlıya geldiğinde vatani duygularla beraber gelmiştir. Son dönem Osmanlı aydınları, folklor üzerine daha çok araştırma ve çalışma yaparak kurumsallaşmasına ve Cumhuriyet döneminde yapılan folklor çalışmaları için çok iyi bir temel hazırlamıştır (D.Yıldırım,1994). Folklor tarihine bakınca aslında toplumun dil, din, sanat gibi unsurları değil aydınların o topluluk hakkında ne düşündüğüne bakıldığı görülmekte. Osmanlı aydınları folklor çalışması yaparken ‘’Türk kimliği’’ üzerine çokça çalışmalar yapmıştır. Türkleri, diğer milletlerden ve toplumlardan ayrı tutacak özelliklerini araştırmışlardır. Tanzimat döneminde bulunan aydınların çoğu dilimizin sadeleşmesini istemiştir bunun nedeniyse farklı farklı oluşan siyasi ve toplumsal fikirlerdi. Dilin sadeleşmesini isteyen kişilerin başında Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa vardır. Şinasi ve Ziya Paşa ile Namık Kemal arasında edebiyat anlayışı farkı vardı. Ama hepsi tek bir amaç için çalışıyordu. Namık Kemal, halk edebiyatına daha mesafeliydi. Ama Ziya Paşa ve Şinasi, halk edebiyatını değerli bir hazine olarak görüyordu. Şinasi ilk olarak Osmanlı atasözleri derlemesini yapmış ve Ziya Paşa da âşık edebiyatı hakkında derleme yapmıştır ama Namık Kemal’in eserleri daha çok halk ve toplum kavramı üzerine olduğu ve bu iki kavram için bilinçli bir yol oluşturmada öncü olmuştur diyebiliriz. Dil kavramıyla Osmanlı aydınlarının gündemine giren halk kültürüne daha sonra maddi olarak yani giyecekler, eşyalar gibi ürünler değer kazanmaya başlamıştır. İlk Osmanlı halk sanatı müzesi, İstanbul’da açılmıştır ve daha sonra benzer bir şekilde Viyana’da Osmanlı kıyafetleri üzerine müze kurulmuştur. Türk folkloru genelde yabancı folklorcular tarafından araştırıldı ama onların yanında Rıza Tevfik’in ve Mustafa Satı’nın makaleleri de yayınlanmıştır. Folklorun ilk temsilcileri folkloru milli bir vazife olarak görmüştür ve benimsemiştir. Cumhuriyetin kuruluşunda folklor üzerine çalışmalar sürdüren aydınlar derlemeci ya da araştırmacı olmaktansa kültürün ulusallaşması için çaba göstermiştir. Rıza Tevfik, hariç hepsi yeni kurulan Cumhuriyet rejimine ayak uydurmuş ve siyasi arenalarda kendilerini göstermeye başlamışlardır ve katılanların çoğu Osmanlı döneminde Türkçü kurumlarda geçmişe sahip olduğu görülmektedir. Yusuf Akçura ve arkadaşları tarafından kurulan Türk Derneği, dernek faaliyetini kültürel Türkçülükle sınırlandırmıştır. Dernek kendisini bilimsel olarak tanımlamış ve Türk olarak kabul edilen bütün grupların hakkında araştırmalar yapmıştır ve bu araştırmalara çok önem vermektedir. Dernek Osmanlı sınırları dışında kalan yerlerde şube açtığını ve Rus, Macar ve Ermeni bilim adamlarını da aralarına aldığı bilinmektedir. Derneğin yayınlamış olduğu Türk Derneği Dergisi hem Osmanlı sınırları içerisinde hem de dışarısında kalan Türk gruplarının geçmişlerine yer vermekteydi. Genç Kalemler, ilk çıkış tarihi bilinmemekte olsa bile Ziya Paşa’nın yazdığı yazıların aracılığıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bağları oluşmuştur. Bu dergi Türklük, Osmanlılık ve millet gibi konulara değiniyordu. Türk Yurdu Cemiyeti, Yusuf Akçura ve arkadaşları tarafından kurulmuştur ve derneğin kurucu üyelerinin büyük kısmı Rusya’dan gelen göçmenlerdir. Bu cemiyet daha çok Türklerin birleşmesini isteyen yani Turan düşüncesini simgeleyen bir cemiyettir. Farklı Türk gruplarını, toplumlarını hem kültürel hem de coğrafi anlamda araştıran bir cemiyet olmuştur. Türk Ocakları, dönemin en önemli ve en kapsamlı kuruluşudur. 

İlk başta tarım, sanayi gibi ekonomik yerlerin reformunu vurgulayarak başlayan bu cemiyetin daha etkili bir yere oturması Hamdullah Suphi’nin katılımıyla olmuştur ilk meclis konuşmasında Hamdullah bu cemiyet için ‘’Hudutların istilasına karşı manevi bir koruma ve Türk Devriminin bekçisi’’ olarak yorumlamıştır. Türk Ocakları tamamen resmi kuruluşuna geçtiği zaman Türk kültürünü korumak ve yok olmasını önlemek için çalışmalar yapmıştır. 

Hikayeler, destanlar, efsaneler, farklı lehçeleri, atasözleri, halk şarkıları gibi birçok konuda araştırma yapıp toplamıştır. 
DEVAMI YARIN

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?