Türk Halk Bilgisi Derneği sosyologlar tarafından kurulmuştur ve amacı folklor derlemelerinin yurt genelinde yaymak ve örgütlemektir. Gazete ve kitap gibi yayın araçlarını kullanarak yayınlamayı amaçlamış ve kuruluşundan birkaç ay sonra folklor derlemeleriyle ilgilendikleri duyulmaya başlayan dernek belli kurallara bağlanmıştır. Türk Dil Kurumu folklor araştırmalarıyla bir ilgisi olmasa bile Cumhuriyetin kuruluşunda dil ve alfabe reformunu yapmıştır. Halkevleri ve Folklorun Millileşmesi Halkevleri misyonu, aynı Türk Ocakları ve Köycüler Cemiyeti gibi jön Türk devrimine uzanan bir sosyal reform misyonuydu. Bir diğer misyonuysa Batılılaşmaydı Batılı kültürü tanıtmak isteyen bu kuruluş Batılı kültürün yaygınlaştırma çabası vardı. Cumhuriyet reformlarının hayata geçirilmesi ve kültürün millileşmesi sürecinde Türk Ocakları’nın yetersiz kaldığı görülmektedir. Halkevi dergisinde konular çok geniştir ve bunlar ‘’milli’’ ve ‘’yerel’’ tema olarak gruplandırılıyordu. Milli temada yeni rejimin altı temel ilkesi hep ön planda olmaktadır. Özellikle ‘’milliyetçilik’’ ile alakalı çok yazıyla karşılaşılmaktadır. Reformlara dair Halkevi dergilerinde ‘’laiklik’’ ilkesiyle kadın haklarının ön planda olduğu da görülmektedir. Halkevi dergileri folkloru doğrudan ele alan makalelerde yayınlamıştır ve bazı makalelerinde kadın hakları ve İslam dini gibi konularda ele alınmaktaydı. Pertev Naili Boratav folkloru Türkiye’de milliyetçilikten ayrıştırma çabasıyla folkloru bağımsızlaştırmayı amaçlamıştır (A.Öztürkmen s.43,55). Folklorun batıdan Osmanlıya gelmesi aslında beklenen bir durumdu Fransız devrimi sonrası Avrupa’da bir milliyetçilik akımı başlamış ve bu akım nedeniyle devrin imparatorlukları yıkılmaya başlamıştır. Dünya bu akımın etkisiyle artık bir imparatorluk kurulamaz bir yer haline gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu içerisinde birçok millet barındırdığı için milliyetçilik akımı hızlı bir şekilde Osmanlı’ya zarar vermiştir. Bu akımın zararını ilk olarak Sırplarda görmekteyiz ardından Bulgar, Yunan ve Arap milletinin milliyetçilik duygusundan dolayı ayaklanıp isyan etmesiyle Osmanlı İmparatorluğu zayıflamış ve parçalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra halkbilimcilerin rolünün çok önemli olduğunu düşünmekteyim çünkü savaş ile kurtulan bir devleti ayakta tutmanın tek yolu milletinin kültürünü öğrenmek ve o kültür hakkında araştırmalar yaparak yaşatmaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nde en önemli halkbilimi araştırmacısının Pertev Naili Boratav olduğunu söyleyebiliriz. Kendisinin öğrenci grubuyla
Anadolu’da derleme çalışmaları yapmış bu derlemeleri arşivlemiş, yayınlamış ve öğretmiştir. Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde halkbilim çalışmaları için ocaklar kurulmuş ardından siyasi nedenlerden dolayı kapatılmış ve tekrar açılmıştır ama yeni açılan her halkbilimi kurumunun hedefi ortaktır tek hedef bu milletin ve Anadolu toprağında bulunan kültürel olan maddi ve manevi, yazılı veya sözlü kültürü derleyip arşivlemek ve bu kültürü koruma altına almaktır.
Günümüze kadar Halkbilimi Çalışmalar Hakkında
Ziya Gökalp, Türkçülük akımının en büyük teorisyenlerinden birisi olarak ünlenen, sosyolog olarak tanınan ve halkbilimi çalışmaları açısından da son derece önemli bir isimdir. Yükseköğrenim döneminde padişaha karşı kurulan gizli ihtilal komitesine üye olması nedeniyle ilk başta tutuklanır sonra bırakılır. Serbest kaldıktan sonra Ziya Gökalp, siyaset, felsefe ve tarih konularına yönelir. Üst göreve geldiği İttihat ve Terakki Partisi’nin Selanik’teki merkezine gider ve burada Genç Kalemler, Yeni Felsefe, Rumeli dergi ve gazetelerinde Türkçülük ve dilde sadeleşme düşünceleri yayar. Halkbilimi için önemi milli edebiyat için çaba göstermesidir. Arap ve Fars edebiyatına esir olan sanatçılara karşı durmuştur. Ziya Gökalp, folklor kavramı yerine halkiyat kavramını kullanmıştır. (Ö.Oğuz s.24,25)
Fuad Köprülü, Türk edebiyatı tarihinde en önemli ismi olan ve İttihat ve Terakki Partisi’nin takip ettiği Türkçülük düşüncesini ‘’bilim’’ ve ‘’edebiyat’’ alanlarında kurumlaştırmaya ve bu partinin örgütlenmelerinde aktif olarak yer alan birisidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman edebiyat fakültesi dekanı olmuş ve ardından Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olmuştur. Folklor kavramı yerine halkiyat kavramını kullanan Köprülü ‘’Yeni Bir İlim: Halkiyat: Folk-lore’’ adlı bir yazı yazmıştır. Folklorun bir milletin özü olduğunu söyler. (Ö.Oğuz s.26,29)
Pertev Naili Boratav, Fuad Köprülü’nün asistanı olan Boratav 1939 yılında Dil, Tarih Coğrafya Fakültesinde (DTCF) halk kürsüsü kurar ve halkbilimi çalışmalarına destek ve hız vermiştir. Kendisi uluslararası alan araştırması ve derleme yöntemlerini kullanmış ve öğrencilerden oluşturduğu ekiplerle Anadolu’da derleme gezilerine çıkmıştır. Bu sayede, günümüzde elde edilmesi mümkün olmayan halk edebiyatı malzemesi derlemiş, arşivlemiş ve yayımlamıştır. Başlangıçta, hocası olan Fuad Köprülü’nün belirlediği yöntemle derleme yapan Boratav ilk önce ‘’Köroğlu Destanı’’ üzerinde çalışma yapmıştır. (Ö.Oğuz s.39,44)
Mehmet Kaplan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı profesörü olan Mehmet Kaplan halk edebiyatı üzerinde çalışmalar yapmıştır. Metin tahlillerinde kültür tarihini, uygarlık süreçlerini ve insan tiplerini esas alarak çalışma yapmıştır. Türk Edebiyatında alp, gazi, ahi ve veli tipleri üzerinde çok fazla durmuştur. Boratav’dan sonra halk edebiyatı çalışması yapan Mehmet Kaplan’ın folklor çalışmaları halk edebiyatı için ‘’ikinci bahar’’ olarak sayılmaktadır. (Ö.Oğuz s.44,46)
Şükrü Elçin, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra edebiyat öğretmeni olmuştur. 1964 yılında Hacettepe Üniversitesine doçent olarak atanan Şükrü Elçin 5 yıl sonra Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kurmuştur. Halk edebiyatı üzerine çalışmalar ve halkbiliminin Hacettepe Üniversitesi’nde kurumlaşmasını sağlayan öğretim üyelerini bu üniversiteye kazandırarak öncülük bakımında önemli bir yere sahiptir. Son dönem çalışmalarında ‘’cönk’’ ve ‘’mecmua’’ adı verilen içerisinde çoğunlukla halkbilimi ile ilgili şiir, hikaye gibi metinlerin
bulunduğu yazmalardaki halk edebiyatı metinlerini yeni harflere çevirerek âşık edebiyatı üzerinde ağırlıkla çalışmıştır. (Ö.Oğuz s.50,51)
Öcal Oğuz hocanın vermiş olduğu bu bilgiler sayesinde halkbilimi için ve milletinin hayrı için çalışan önemli kişileri öğrenmekteyiz. Çoğunlukla halk edebiyatıyla meşgul olan bu değerli kişiler sayesinde Anadolu topraklarında ecdadımızın yazmış olduğu şiirleri, hikayeleri ve edebi eserleri öğrendik. Folklor dil yapısını korumak için halk edebiyatı hakkında malzemeye sahip olması gerekmektedir ve elimizde bolca bu malzemeden vardır. Dil yapısını korumak milletimizin kültürünü korumanın en temel güvencesidir dil olmadan kültür yaratılamazdır.
UNESCO ve Türk Halkbilimi ilişkisi
UNESCO için halkbilimi uluslararası, kültürler arası bir diplomatik ve stratejik bir disiplini halindedir. İlk başlarda akademi camiasında Uygulamalı Halkbilimi ve Koruma yaklaşımları açısından bir iki tane inceleme makalesi ve Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) teriminin olumlu ve olumsuz kullanımları dışında pek önem verilmemiştir. Akademi camiasında Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi programında Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması çalışmalarının araştırmaları başlamıştır. Türk Halkbilimi Yüksek Lisans programında tamamlanmış üç tez sorgulanmış ve Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kabulünde büyük önem taşımıştır. Bu sözleşme 17 Ekim 2003 tarihinde UNESCO Genel Direktörlüğü tarafından kabul edilmiştir. Küreselleşme gibi dış nedenler yüzünden kaybedilme durumu olan sözlü kültürün korunması için SOKÜM çok önemli bir haldedir. Sözlü kültür verilerini korumak ve ait olduğu toplumda yaşatmaya devam etmek için hayati bir önem taşımaktadır. SOKÜM kapsamında korunması amaçlanan unsurları şöyle sıralayabiliriz:
Dilin Somut Olmayan Kültürel Miras’ın aktarılmasında bir araç işlevi gördüğü sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler.
Gösteri sanatları.
Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve festivaller.
El sanatları geleneği. (Ö.Oğuz s.56,60)
Yaşayan Müze ve Sivas’ta Yaşayan Müze Kurma Çabası
Ankara, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi, sözleşme kapsamında hazırlanması gereken Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) envanterine kaynaklık edecek derleme, araştırma ve yayın faaliyetlerini başlatmıştır. Ayrıca, yine bu merkez bünyesinde ilk kez Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi adıyla müze açılmıştır. Bu yaşayan müzelerin faydası toplumumuz için çok önemlidir. Bu müzenin toplum tarafından ilgiyle yaklaşılması, yapılan bilimsel çalışmalar ve yarattığı farkındalıkla Türkiye’de bu alana yönelik müzecilik çalışmaları ilgi görmeye başlamıştır. Beypazarı’ndaki yaşayan müze ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi- Altındağ Belediyesi işbirliğindeki Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, Altınköy Müzesi ve Yaşayan Köy Açık Hava Müzesi bu süreçte faaliyete geçmiştir. Birçok şehirde benzer müzeler kurulmuş ve kurma talep ve çalışmaları artmıştır (Ö.Oğuz s.56,60). Kentleşme ve küreselleşmeden dolayı varlığını korumakta güçlük çektiğimiz kültürel davranışları bu yaşayan müzeler sayesinde unutmuyoruz. SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ Türk Halkbilimi bölümü, SOKÜM kapsamında bir Yaşayan Müze kurma çabası içerisindedir. Bu tarz bir müzenin kurulması Sivas halkının kendi geleneksel kültürü açısından farkındalığını arttıracaktır.
Kaynakça
Öcal Oğuz, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker yayınları, 2023
Arzu Öztürkmen, Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik, İletişim yayınları, 2015
Özkul Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ yayınları, 2021
Metin Ekici, Halk, Halkbilimi ve Halk Bilgisi Üzerine Bir Deneme, 1999
Alan Dundes, Folklor Nedir, 1965
Dursun Yıldırım, Sözlü Kültür ve Folklor Kavramları Üzerine Düşünceleri, 1989
Dursun Yıldırım, Türkiye'de Folklor Araştırmalarının Gelişme Devreleri, 1994
Seyfi Karabaş, Bütüncül Türk Budunbilimine Doğru, 1999