Bir gün devrin meşhûr âlim ve zâhidlerinden Dâvûd-i Tâî, Câfer-i Sâdık hazretleri´nin yanına gelmişti. Ona dedi ki:
Ey Peygamber efendimizin torunu! Bana bir nasîhat ver. Çünkü kalbim karardı. O da buyurdu ki: Ey Dâvûd! Sen, zamanımızın en zâ¬hidi, Allah´tan en çok korkanısın. Benim nasîhatime ne ihtiyâcın var?
Ey Resûlullah´ın torunu. Sizin bütün yaratılmışlara üstünlüğünüz var. O büyük Peygamberin kanı damarlarınızda dolaşmaktadır. Onun için herkese nasîhat vermeniz, üzerinize vâciptir, borçtur.
Ey Dâvûd! Ben kıyâmet günü gelince, ceddim Muhammed aleyhisselâmın elimden yakalayıp; Niçin Bana hakkıyla uymadın? de¬mesinden korkuyorum. Bu işler, nesep, soy işi değil, ibâdet ve amel işi¬dir. Dâvûd-i Tâî bu sözleri duyunca ağlamaya başladı ve dedi ki: Yâ Rabbî! Onun varlığı Peygamberlik soyundan meydana gelmiştir. Sözleri yaşayışı herkese senettir, delildir. Dedesi Resûl aleyhisselâm, annesi Betûl (Hazret-i Fâtıma) olduğu halde, böyle düşünürse, Dâvûd da kim oluyor ki, yaptıklarının bir kıymeti olsun!
*
Her kim gördüğünden ibret almazsa, onun görmemezliği görme¬sinden üstündür.
*
Cehennem yoluna düşüp de Cennet arzu eden kimsenin hâli, ku¬zeye gidip Hacc-ı şerîfe gidiyorum diyenin hâline benzer.
*
Hırs sâhibi her zengin fakirdir. Kanâat eden herkes zengindir.
*
Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün.
*
Bir müminin kalbini hoş tutmak, bana nâfile hac yapmaktan iyi gelir.
*
Allahü Teâlânın rızâsına kavuşmak için amel eden, sevap kazanır.
*
Yapılan ibâdete karşı bedel beklemek, Allahü Teâlânın lütfunu unutmaktandır.
*
Aklın kemâli tedbirinden, şahsın asaleti ise huyundan anlaşılır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?