Pandemi Dünya ekonomilerini dümdüz etmeye devam ediyor. Seçim yapılan tüm ülkelerde iktidarlar el değiştiriyor. En gelişmiş ülkelerin bulunduğu Avrupa birliğinde dahi enflasyon yükseliyor, enerji krizi hayatı doğrudan etkiliyor. Benzinin litresi en ucuz coğrafyada dahi 1.5 avro ( yaklaşık 20 lira)ya satılırken bizimkiler yıl başından itibaren ÖTV’yi sıfırlamasına rağmen her gün zam yapmaktan kendini alamıyor. Bizlerde sanki bizim tarladan çıkan petrolü kullanıyormuşçasına varilini kaç dolar vererek aldığımızı unutarak her zam haberinde kızıp köpürüyoruz. Üstümüze çöken geçim sıkıntısının karamsarlığına kapıldığımız şu günlerde ise iktidar alternatifi partilerimizin liderleri bize pembe rüyalar gördürecek kadar güzel vaatlerde bulunuyorlar...
Ana muhalefet partisinin lideri her gün bir vaat açıklıyor. “ Tüm çiftçilerin Tarım krediden ve Bankalardan aldığı krediyi sileceğim... Esnafların esnaf kredi kefalet kooperatifinden ve Halk bankasından aldığı krediyi sileceğim... Milyonlarca öğrencinin ödemediği devlet kredisini almayacağım... Asgari ücretten vergiyi kaldıracağım. Otomobil, cep telefonu, oyun konsolundan vergi almayacağım... Yap işlet devret modeli ile yapılan otoyolları, köprüleri kamulaştırıp bedava yapacağım... İlk bir haftada EYT’lilerin sorunu çözeceğim... Muhtarlara özel kalem müdürü atayarak işsizliği çözeceğim” diyor. O sayarken ben ekran karşısında eriyerek ve koltukta yayılarak izliyorum.
Tatlı bir plan sarıyor bedenimi. Ben EYT’liyim diyorum, kendi kendime öyleyse kalan 6 yılı çalışarak geçirmeme gerek yok. İşten ayrılayım, nasılsa emekli olacağım. Köyde tarlalarda evde bom boş duruyor, gideyim çiftçi kayıt sistemine adımı yazdırayım, alabileceğim kadar çiftçi kredisi alayım. Ağabeyim esnaf onu da ikna edeyim, onun tezgahı üzerinden de esnaf kredisi alalım. Büyük kızım yüksek öğrenimde oda öğrenci kredisi alsın, nasılsa geri ödemeyeceğiz. Yetmiyor, şeytan dürtmeye devam ediyor. Madem köye gidip gelemeye başladım, köydekiler benden iyisini mi bulacak? İlk seçimde köye muhtar olayım. Emrimde özel kalem müdürüm, altımda makam arabam, belimde beylik tabancam, emeklilik maaşımın üstüne muhtarlık maaşı Kral gibi yaşayayım diye düşünüyorum...
Düşünüyorum düşünmesine de kahretsin! 30 yıl gazeteci olarak yaşamışım mesleki refleks kafama balyoz gibi iniyor. Bizim meslekte bir olayın veya bir açıklamanın haber değeri taşıması için Beş N bir K sorularının cevap bulması lazım. Zihnim o soruları peş peşe soruyor. İyide bu adam bunları neyle yapacak? Nasıl yapacak? Ne kadar zamanda yapacak? Daha adayları belli değil, kim Cumhurbaşkanı olacakta kim yapacak? Sonra borcunu namus bilip gününde ödeyen dürüst vatandaşlar ne olacak? Bu durum iyiyi cezalandırıp kötüyü ödüllendirmek olmayacak mı? Tabii bu soruların cevabı hiçbir açıklamada yok...
Haberler akmaya devam ediyor. Ekranda diğer ortak beliriyor. “ Ben Başbakan olacağım. Biz proje yaptık, adı rüzgar gülü. Rüzgar gülü ile 18 milyon öğrencinin sabah kahvaltısını ve öğlen yemeğini bedava vereceğiz. Bu rüzgar gülü işsizliği de çözecek” Ne güzel Dünya, bir rüzgar gülü yap, üfle o dönmeye başlasın, binlerce fabrikanın çarkı ne ki hepsine bedel öğrencilerin karnı bedava doyarken Anne Babaları da iş bulsun...
Derken küçük ortaklardan biri alıyor mikrofonu; “ Dünyada sıcak para çok... Ben o parayı Türkiye'ye getireceğim. Herkes para içinde, bolluk içinde yüzecek.” diyor. Peki dışarıdakiler sana o parayı niye verecek? Neyin karşılığında verecek? Geri ödemesiz mi verecek? Ne kadar zaman verecek? Tabii bu sorularında cevabı yok...
Salak Ali biraz SAF olsan, birazcık inanmayı denesen, bak nasıl mutlu olacaksın....