Üç beş ay derken aradan epey zaman geçmiş, koyunlardan bir şey gelmeyince mal sahibi, "Köye gidip sorayım, bu iş de neyin nesi?" diye sürmüş atını köye gelmiş. Çoban, adamı evine buyur etmiş, karısına da yemek çıkarmasını söylemiş. Az sonra kadıncağız, mis gibi kokan bir sahan kavurma ile bir çömlek de yoğurt getirip önlerine koymuş. Önüne gelen yemeği kaşıklayan mal sahibi, çobana bir ara "goyunlardan ne haber?" diye sormuş.
Çoban önce yutkunmuş cevap vermek istememiş ama sonrasında da pişkince şöyle demiş: "Heç sorma ağa! Daştan düştü baş guzu, yanı sıra getti beş guzu, onikisi getti gassaba, altısı gelmez hesaba, gala gala bi tene kaldı, aha bu yoğurt da onunu yoğurdu. Bugün bu yoğurdu da sana getirecektim; zaten bizim garı da bu galan bi teneyi de gınaladı, süsledi boynuna çıngırak taktı, kimseye vermez."
Sinirlenen ve çömlekteki yoğurdu çobanın kafasına geçiren mal sahibi, tek kelime bir şey söylemeden kapıyı çarparak çıkmış gitmiş. Çoban yüzüne aşağı akan yoğurtla birlikte mutfağa gitmiş ve karısına demiş ki: "Ben sana demedim miydi, elimin, yüzümün akıyla garşına çıkarım diye ?"
(Bu konu, Sivas yöresi köy seyirlik oyunları içinde, “Çoban oyunu” adıyla bilinir. Mal sahibi olan ağa, çoban ve kasap arasında oynanır. Ağa davarları çobana teslim edip kendisi şehre gider. Uyanık kasap da çobanı kandırıp davarları keser. Ağa günler sonra gelip davarların hesabını sorar. Serpincik Köyü’nden derlenmiş olan oyunun sonu şöyle bitmektedir: Çoban “Sorma ağam… Yer çatladı, gök patladı; üçünü verdik kasaba, kalanı gelmez hesaba” deyip, koyunlardan birinin postunu ağanın önüne koyar. Ağa ağlamaya başlar, köylüler ağayı teselliye başlarken çoban dışarı kaçar.) Sivas Yöresi Köy Seyirlik Oyunları. Kutlu Özen. Yeniülke Gazetesi. Kültür-Sanat sayfası 25-26 Mart 2010
İki Çift Lafım Kalmıştı
Sabahleyin, birbirlerine komşu olan iki kadın ineklerini, koyunlarını sağıp, hargeleye katmışlar ve bir laf iki laf derken konuşmaya başlamışlar. Sohbetleri o kadar tatlı geçmiş ki vaktin akşama yaklaştığını bile farkedememişler, bir de bakmışlar ki uzaktan sürü görünüyor! Kadınlardan birisi şaşkınlıkla, "Gözü kör olasıca çoban, inekleri nasıl da çabuk getirdin, daha iki çift lafım kalmıştı!"demiş. "İki çift lafım kalmıştı" sözü; çok konuştuğu halde usanmayan ve hâlâ konuşmak isteyen kimseler için kullanılan bir eleştiri sözü olmuş. *(43)
*
Tabiatla içiçe olan insanoğlu ister istemez onlardan etkilenir. Yavrusu ölen anne, “yavrum, kuzum” diye feryat eder çoğu yerde. Teselli etmek için çevresindekilerce de “koyunu olanın kuzusu ölür. Karakoçun canı sağolsun” denilir. (Karakoç, babayı temsilen söylenir)
Bakımlı, el bebek gül bebek çocuklara, “analı kuzu, kınalı kuzu” benzetmesi yapılır. Halk arasında koyunun munis hallerinden olsa gerek melaike, keçinin şeytan olduğuna dair inanç bulunur. Huyu yatkın kimseler “koyun gibi”, inatçı kimseler “keçi gibi” sözlerle anılırlar.
Sözlü Kültürümüzde Çoban ve Hayvanlar
Çoban ağıdı: Divriği Sarıçiçek yaylasında dolu ve şiddetli yağmura maruz kalan bir çoban, Ayı Mağarası adı verilen büyükçe bir mağaraya davarlarını doldurur, ağzına taş kapatır, mağaranın iç tarafına da bir ateş yakar. Abasını başına çekip dinlenmeye yatan çoban, ateşin tesiriyle uyumaya başlar. Rüzgarın etkisiyle biraz sonra mağara içindeki kuru otlar ve gübreler tutuşur, çıkan dumandan koyunlar boğulur. Can çekişen davarların sesi ve çoban köpeğinin ulumaya başlamasıyla uyanan çoban, yüz elliden fazla davarın boğulduğunu görünce şöyle ağıt yakar:
Aşağıdan gelir baharın yazı
Çıra gibi parlar koyunun gözü
Sürüsünden ayrılan bir emlik kuzu
Katamadım yüreğime dert oldu
Çoban vardı, kara taşa yaslandı
Ah dedikçe dağlar taşlar seslendi
Kelek asılı kaldı, kırklık paslandı
Kırkamadım yüreğime dert oldu
Kara koyun, koyunların beğidir
Ak koyun da yüreğimin yağıdır
Davarın yaylası Çiçek dağıdır
Yayamadım yüreğime dert oldu
Pösünükte ötüşür virane kuşlar
Çoban aba atmış itini okşar
Kara teke ile kınalı koçlar
Katamadım yüreğime dert oldu*(44)
Çoban Efsaneleri
Taş kesen çoban: Deliilyas’ta, “Bayır” denilen yerde geçen bir efsanedir bu. Çobanın birisi hayvanları yaylıma götürür. Bir dağın başına gelir ki çok fazla miktarda ot var. Sulama zamanı gelince burayı bırakıp gitmek istemez ve ellerini açıp dua eder: “Allah’ım şuracıktan bir su çıkar ki hayvanları aşağıya indirmeyeyim. Eğer su çıkarırsan bir kara koçla bir ak koçu sana kurban edeceğim” Allah da duasını kabul etmiş ve yerden su fışkırmaya başlamış. Çoban da o anda üstünden çıkan bit ile pireyi eliyle ezmiş, Allah’a hitaben” aha sana kurban” demiş. Bu da Yaradan’ın gücüne gitmiş, sürüyle çobanı taş haline getirmiş.
Çoban Korkutan: Adak yeri Divriği/Kılbaş denilen mevkiideki ulu armut ağacıdır. Ağacın gölgelediği dallar, yapraklar bir köy halkını ve sürüyü alacak büyüklüktedir. Kutsal kabul edilir. Her haziranda Danişment, Çayören, Çakmakdüzü, Eğrisu köylüyerince ziyaret edilip, kurbanlar kesilir.
Çobankaya: Doğanşar’a bağlı Kozağaç köyündeki kutsal bir kayadır. Çobanın birisi hayvanları tuzlar, suya indirir sonra da su içirtmeden geri dönermiş. Bir defasında koyunun birisinin su içmesi üzerine çoban taş haline gelmiştir.
Aynı efsane, taş kesen kişinin çoban değil, çobanın kerametine inanmayıp, olayı gözüyle görmesiyle taş kesen başkası olduğuna dair anlatılır.
Çoban ile sevgilisi: Hafik/Yarhisar’da iki amca çocuğu birbirlerini severler, nişanlanırlar. Delikanlı çobanlık yapmakta ve yaz aylarında hayvanlarla birlikte bir ağılda kalmaktadır. Bu ayrı kaldıkları aylar boyunca kavalla birbirleriyle anlaşmaktadırlar. Bir gece çeteler ağılı basıp, köpeği öldürüp, çobanı bağlayarak, sürüyü kaçırmak için dışarı çıkarırlar. Çoban da bağlamadan önce son kere kaval çalmak arzusunda olduğunu söyler. Çete reisi kabul eder. “Alaca bağcık kolum kesti/Ala kancık kanlar kustu/Yetiş emmim kızı/Ağılı çeteler bastı” diye çalar kavalı. Nağmeden mesajı alan kız, köyü ayağa kaldırır, ağılın basıldığı söyler. Kimi inanır kimi inanmazsa da giderler bakarlar ki doğru.
Çoban baba efsanesi: Sivas merkez köylerinden Dedeli’de anlatılır. Fakir mi fakir bir çoban vardır. Hiç hayvanı olmadığı halde evinde sütü yoğurdu, peyniri bulunmaktadır. Köylü de kendi hayvanlarının sağıldığından şüphe duyup, bir gün çobana söylerler. O da ertesi sabah gelip kendi gözleriyle görmelerini ister. Sabah köylü gider ki dağın geyikleri sırayla çobanın önüne durup kendilerini sağdırıyorlar. Geyikler köylüler tarafından görülünce taş kesilirler. Çoban da onlara beddua eder: “Keçileriniz çoğalmaya, aksakallınız olmaya.” İşte bu yüzden o köyde hâlâ keçi yaşamaz, 60’ını geçkin yaşlı bulunmaz.
Taş kesilen çoban: Çok sıcakta dua edip hayvanları için su isteyen, hayvan kurban edeceğini söyleyen çobanın duası yerine gelir. Ancak çoban koyunların kuyruklarındaki keneleri, “ şu birinci kurban, şu ikinci kurban...” diyerek öldürür. Bir anda sürü ile çoban taş keser. Şarkışla/Baltalar köyünde bu irili ufaklı kayalar hâlâ durmaktadır. *(45)
Yöremiz sözlü kültüründe yer alan maniler içerisinden, çobanla alakalı bir kaç maniyle konumuza renk katalım:
Kayaların yılanı
Gel dolanı dolanı
Babası çoban vermiş
Kömür gözlü oğlanı
Elinde sarı kaval
Ardında sürü davar
Çoban sürün susamış
Gel bizim gölde suvar
Ağılın altı kenger
Çoban koyunu dönder
Dönderirsen tez dönder
O yâri bana gönder
Dere deresi gelir
Deste deste gül gelir
Kızlar bakman çobana
Haftada bir yol gelir
Koyunun yüzü geldi
Gün çaldı kuzu geldi
Çobana taze keçe
Ağaya kuzu geldi*(46)
Günlük kullanım dilimizde, birbirinden anlamlı deyim ve atasözleri içerisinde tabii olarak çoban, sürü ve hayvanlarla ilgili pek çok söz yer almaktadır. Bunların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
Ak koyun ak bacağından, kara koyun kara bacağından asılır.
Babası evi sığırcı/umacı, kızı ondan umucu. (Sığırcı ile umacı aynı anlamda olmamakla birlikte, burada çok yoksul olsalar dahi evli kızın baba evinden hediye, iyilik umduğu anlatılmak istenir. Sığırcı: sığır çobanı. Umacı: Çocukların korkutulduğu hayalî bir varlık. Oldukça pejmürde giyimli kimse.)
Bağı kısa dana. (Beceriksiz)
Benim ineğim eve doğru geliyor ama elin pici bırakmıyor.
Bir dana bir hergeleyi pisler.
Borçsuz çoban yoksul beğden yeğdir.
Boynuz koça yük değil, can gövdeye mülk değil.
Boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını alır.
Boynuzsuz koyun. (Sessiz, sakin)
Deli keçi gibi. (Dağınık) DEVAMI YARIN