İbn Ömer’in rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Benim şu Mescidimde kılınan bir vakit namaz, Mescid-i Haram dışında kalan diğer mescidlerde kılınacak bin vakit namaza denktir. Mescid-i Haramda kılınan bir vakit namaz, diğer mescidlerde kılınacak yüz bin vakit namazdan daha faziletlidir…Dikkat edin size bundan daha faziletlisini söyleyeyim: Herhangi bir kimsenin karanlık bir gecede sırf Allah’ın vereceği sevâbı kazanmak amacı ile yatağından kalkarak güzel bir abdest aldıktan sonra kılacağı iki rekat namazdır.” . (Ebûl-Leys Semerkandî, Sohbetler,s.458)
Hz. Ömer diyor ki: “Kim sırf ziyaret maksadı ile bu Beytullah’ı görmeye gelir de burayı tavaf ederse anasından doğduğu ilk günkü gibi tüm günahlarından sıyrılır.” (Ebûl-Leys Semerkandî, Sohbetler,s.456)
YALANCI ŞAHİTLİK ÇOK KÖTÜ
BİR DAVRANIŞTIR.
İslâm’da şahitliğe büyük önem verilmiştir. Gerektiğinde şahitliği yerine getirmek dinî bir görev ve farz, şahitlik yapmamak veya yalancı şahitlik yapmak ise büyük günahtır. ( Mustafa Güney,Yalan Yere Şahitlik ve Boş Şeylerle Meşguliyet,Kur’ân’dan Öğütler 2, D.İ.B.Yayını, s.399)
Yalancı şahitlik; doğruyu söylememek, yalan-yanlış şeyler söylemek suretiyle adaletin doğru şekilde tecelli etmesinin engellenmesi; haklı olan tarafın haksız çıkarılması ve bu suretle kul hakkının geçmesine sebep olunmasıdır. Tanrı huzurunda bu büyük bir günahtır ve Cenab-ı Allah’ın, kendisinin affetmeyeceği, ancak helâlleşmek ve tövbe etmek suretiyle mağdur olan kişinin affedebileceği veya affedilmesine vesile olabileceği bir günahtır. “Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve en yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun… Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (Nisâ,4/135). “Onlar yalan yere şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.”
( Furkan,25/72)
Hz. ALİ’nin BEYANINA GÖRE PEYGAMBER EFENDİMİZİN FİZİKİ YAPISI ŞÖYLE İDİ.
Uzuna yakın orta boylu, iri kemikli, iri yapılı, güçlü kuvvetli ve yakışıklı bir insandı. Cildi yumuşak, teni beyazdı; kirpikleri siyah ve uzundu; gözleri kara ve büyükçeydi. İki kaşının arası açık fakat kaşları birbirine yakındı. Saçları ne düz, ne de kıvırcıktı; sakalı sık ve bir tutamdı; alnı yüksek, burnu çekme, omuzları genişti; ağzı genişce dişleri sıktı; yüzünün bütün çizgileri görünürdü. Gözleri uzağı görür, kulakları uzaktan ses alırdı.(Bilinmeyen Yönleriyle Hz.Muhammed, Akis kitap,s.12-13)
YALAN YERE BİLE BİLE YEMİN ETMEK.
Yemin; dinî bir kavram olarak, bir kimsenin, Allah’ın adını anarak sözünü kuvvetlendirmesi demektir. “Vallahi, billahi, tallahi, Allah şahit, Allah hakkı için, Allah adına yemin ederim v.s.” gibi ifadeler bu tür sözlerdir. Yeminin üç türü vardır:
1-Yanlışlıkla, boş bulunarak, bir kasıt bulunmaksızın, günlük hayatta dil alışkanlığı sebebiyle söz sırasında “Vallahi” şeklinde söylenen sözlerle yapılan yeminler. Bunlar için herhangi bir kefaret gerekmez. “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin kefareti, ailenize yedirdiğiniz orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun kefareti üç gün oruç tutmaktır…”(Mâide,5/89).
2-Kişinin, gelecekte bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair ettiği yemin…Bu yeminin yerine getirilmesi, yemine uyulması gerekir. Yeminin bozulması halinde, yukardaki gibi, kefaret gerekir.
3-Bile bile, yalan yere edilen yemin. Bu tür yemin büyük bir vebaldir; bu tür yeminler kefaretle temizlenemez. Tövbe ve istiğfar gerekir. Bilerek yapılan yemin; hiçbir gereği yok iken, boş yere, gerçek olmayan sözlerine sahicilik ve doğruluk payı kazandırmak için ve böylece başkalarını aldatma aracı olarak kullanmak amacıyla bilerek ve isteyerek yapılmış olan yemindir. Allah Teâlâ bunu hoş görmemekte, kınamakta ve cezasını kesmektedir. “…Onlar bile bile yalan yere yemin ederler.” (Mücadele, 58/14). “Allah onlar için çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür.” (Mücadele,58/15). “Onlar yeminlerini kalkan edinip (insanları) Allah’ın yolundan alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır.” (Mücadele,58/16)