ALLAH, BİZ DOĞMADAN CENNETE Mİ, CEHENNEME Mİ GİDECEĞİMİZİ YAZDI İSE DÜNYA DA AMELİMİZLE İMTİHAN OLMUŞ OLUR MUYUZ?
593- “Kişi elli senelik ömrü boyunca cennet ehlinin ameli gibi Allah’a ibadet eder. Öyle ki cennet ile arasında bir karış kadar mesafe kalır. (Bir rivayette onunla cennet arası ancak bir devenin iki sağımı arası kadar kalır.) Dolayısıyla Allah’ın kaza ve kaderi ilahisi onun önüne geçer ve cehennem ehlinin ameliyle onun defteri sonuçlanır. (Bezzar ve Taberani) (İhya 4. Cilt s. 286)
İhya da geçen bu hadisi uydurma diye almadım. Bu hadise benzer başka hadisler de var. Hele bir de Buhari de geçen bir benzeri var ki: Manası ezberimde şöyle kalmış:
Çocuk ana rahminde dört aylık olunca onun kaderi alnına yazılır. Doğduğu zaman cehennemlik olana “Şaki” diye yazılır. Doğacak çocuk cennetlik olacaksa “Said” yazılır. Şaki yazılan, ömür boyu cennete gidecek güzel ameller işler, ölümüne yakın kaderi önüne geçer ve cehennemlik olarak ölür. Said olarak doğan da ömür boyu her türlü kötü ameli işler, yapmadık kötülük bırakmaz, ölümüne yakın kaderi önüne geçer ve cennetlik olarak ölür.
Bu hadisleri sahih kabul edenlerde, bu hadisleri Allah’ın ilmine, yani gelecekte olacakları bildiğine bağlarlar. Yani Allah’ın bildiğini ispat etmek için adil olmadığını söylemiş oluyorlar.
Hadisçilerin açıklaması: “Bu hadis her şeyden önce kaderin varlığını ispat etmektedir. Buradaki "kitap" kavramı ilahî kaderin bir unvanıdır. Kader ise, Allah’ın ilminin bir nevidir. İlim ise, özelliği itibariyle yaptırım gücü olmayan bir sıfattır. Yani Allah’ın -olmuş ve olacak- her şeyin bilgisini ihtiva eden ve sonsuz ilminin bir nevi olan kader, insanları hayır ve şer işlemeye zorlamaz. Allah bildiği için kul günah işlemez, bilakis kul nasıl bir günah işleyecekse Allah onu bilir.
Bu husus -imtihanın âdil yapılması için- Allah’ın değişmez bir prensibidir.” Bu izahları yapanlar, Ömür boyu cennetlik amel yapan, iradesini doğru yolda kullanan bir Müslümanın ölümüne yakın kaderin önüne çıkıp adeta: “Dur bakalım, sen cennete değil, cehenneme gideceksin, kaderinde öyle yazılı” diyerek cehenneme götürecek ameller işlemesine vesile olmasını izah edemezler.
Bu sözü hadis kabul etmek, Allah’ın adaletinin olmadığını söylemektir. Bu sözü doğru kabul etmek, kulun iradesinin olmadığını, alnına yazılanı yaşayacağını kabul etmek demektir.
Bu sözü kader kabul edenler, Yüce Allah’ın Kur’an (Bakara 155, Mülk 2, İnsan 2-3) ayetlerinde ve daha birçok ayette dünyaya geliş nedenimizin imtihan için olduğuna inanmadıklarını söylemiş olurlar. Kader’in imana dâhil edilmesi:
Kur’an’ı kerimin Bakara suresi 177. Ayetinde ve Nisa suresi 136. Ayetlerinde imanın şartları, Allah’a iman, meleklere iman, kitaplara iman peygamberlere iman ve ahiret gününe iman olarak imanın şartının beş olduğu görülmektedir.
“İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yönünüzü bazen doğu bazen batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyi ve erdemli kişi(ler); Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a (Kur'an'a) ve nebilere inanıp; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara veren; namazı ikame eden, zekâtı veren; sözleştikleri zaman sözlerinde duran, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.” (Bakara 177)
“Ey iman edenler! Allah'a, Resul’üne, Resul’üne indirmiş olduğu Kitaba ve daha önce indirilmiş kitaplar(ın tahrif olmamış asılların)a iman ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini ve ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisa 136)
Buhari’nin birinci cildinde ve iman bahsinde geçen hadiste imanın şartları beş olarak sayılmakta ve kader inancına yer verilmemektedir. Sonradan yazılan hadise imanın altıncı şartı kader olarak ilave edilmiştir. Kader, Kur’an’ı Kerimde vardır, ölçü olarak, Allah’ın kanunu olarak kader vardır. Fakat imanın şartından kabul edilip insanın ameline göre değil de, alın yazısına göre ceza ve mükâfat alacağını gösteren kader imanın 6. Şartından birisi değildir.