Bu Sûrede ağırlıklı olarak Allah´ın varlığı, birliği, O´nun iradesinin peygamberleri aracılığıyla vahyedildiği gerçeği ve peygamberlik olgusunun gelmiş geçmiş toplumlardaki görünümü ele alınmakta, bazı peygamberlerin kıssalarına geniş bir şekilde yer verilmektedir: Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, Lûd, Şuayp ve Mûsâ peygamberlerin kıssaları anlatılmakta; Kur´an´ın mûcize oluşu, öldükten sonra dirilme, hesap ve âhiret hayatıyla ilgili konular anlatılmaktadır. Ayrıca 112.ci Ayetinde, Cenâb-ı Allah: ?Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür!? buyruğunu da vermiştir.
Bu Sûrede, çok etkileyici bir üslûpla daha önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler verilmiş ve kıyamet sahnelerinin tasvir edilmiş olmasının, ayrıca, ?Emrolunduğun gibi dosdoğru ol? emrinin verilmiş olması, Resûlullah Efendimizi, kendi sorumluluğu ve özellikle ümmetinin geleceği açısından derinden endişeyle düşündürmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple olsa gerek: ?Cuma günü Hûd Sûresini okuyunuz!?(Dârimî, Fezâilül Kur´an, 17) buyruğunu vermiş ve ümmetine ?daima dosdoğru olmak? tavsiyesinde bulunmuştur. Netekim, Sahabiden Abdullah es-Sekafî: ?Ey Allah´ın Resûlü, sıkı sıkıya tutacağım temel bir prensip söyleyiniz !? deyince, Hz. Peygamber(s.a.s): ?Rabbim Allahtır de, sonra dosdoğru ol!? (Tırmizî) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz, başka bir Hadisinde ise: ?Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı(saçlarımı ağarttı)? (Tırmizî) buyurmuştur. Sûrenin nesinin kendisini ihtiyarlattığı sorulduğunda: ?Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!? mealindeki ayetin kendisini ihtiyarlattığını söylemiştir. Efendimiz, ümmeti için endişelenmesinde haklıdır: Şüphesiz ki, günlük yaşamda ?Dosdoğru olmak? zor bir durumdur. Bu terimin, günlük yaşamın her safhasında, doğru olmayı, haddi aşmamayı, Allah´ın belirlediği sınırların dışına çıkmamayı, ahlâklı olmayı, dürüst olmayı, adil olmayı, her yönü ile dengeli bir hayat yaşamayı, dinin ve aklın kurallarına uygun bir hayat sürdürmeyi kapsadığında hiç şüphe yoktur! Yine, Allah´ın Resulü, Peygamber olarak gönderilişinin sebebini, ?Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim? diye açıklarken, İslâmın temsil ettiği bütün bu özellikleri, ?ahlâk? teriminin içine dâhil ettiğinde de hiç şüphe yoktur.
allah´ı zikir ve tesbih etmek :
Zikir, Allah´ı hatırlamak, O´nu güzel isimleri ile anmaktır.
Zikir, Allah ile kul arasında kuvvetli bir bağdır. İnsanın en huzurlu anı, Allah´a yönelip, baş başa kaldığı andır. Allah´a yönelmenin en güzel yollarından biri de zikirdir. Yüce Allah´a kulluk etmek, hayatın her alanında O´nu hatırlamak ve O´nun rızasına uygun davranmakla mümkün olabilir. Allah´ın kulu olduğu bilincinden yoksun olmak ve O´na karşı kulluk vazifelerini umursamamak, Kur´anı Kerim´in ifadesiyle, Allah´ı unutmaktır. Yine Kur´anı Kerim´in ifadesiyle, Allah´ı unutanların, O´nu anmaktan yüz çevirenlerin sıkıntılı bir hayatı olacaktır. Aksine, kulluk sorumluluğunu hep hatırında tutanlar, Rabbimizin ?Siz beni anın ki ben de sizi anayım!? (Bakara, 2/152) müjdesine nâil olacaklardır.
Zikir;Allah´ı isim ve sıfatlarıyla anmak, tefekkür etmek ve gaflet içerisinde olmamaktır. Allah´ı gönül ve dil ile zikretmekle beraber, O´nu hayatın içinde de anmak ve rızasına uygun davranmalıyız. Allah´ı yalnızca darda kaldığımız zamanlarda değil, maddi ve manevî hiçbir tasamızın bulunmadığı durumlarda da nimetlerini anarak, zikrederek, O´na karşı şükran vazifemizi yerine getirmeliyiz.
Yüce Allah´a secde ve tesbihte bulunmak, Allah´ın hükmünün, her zaman ve her yerde geçerli olduğunu; hiçbir şeyin O´nun buyruğu dışına çıkamayacağının bilinmesi demektir. ?Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah´ı tesbih ederler. Ancak siz onların tesbihini anlamazsınız !? (İsrâ, 17/44).
Zikir; kalple zikir, bedenle zikir, dil ile zikir olmak üzere üç kısma ayrılır .
Kalple zikir; Allah´ın varlığını, birliğini, niteliklerini, yüceliğini ve eşsizliğini düşünmek ve kabul etmek; Kur´anda anlatıldığı, tanıtıldığı ve bildirildiği şekilde tanımak, anlamak ve bilmektir. Hz. Peygamber, ?Her şeyin bir cilası vardır, kalbin cilası da Allah´ı zikirdir ? buyurmuştur.
Beden ile Zikir: Başta namaz kılmak olmak üzere, gözün, kulağın, el ve ayakların, dilin, aklın, kısaca bütün organların, Allah´ın ve Peygamberinin emir ve yasaklarına uygun olarak, haram ve kötülüklerden sakınıp insanlara yararlı-faydalı işlerde kullanılması, meşru işlerde çalışması, üretmesi bedenle zikir demektir.
Dil İle Zikir: Allah´ı güzel isimleriyle anmak, övmek, yüceltmek, noksan sıfatlardan tenzih etmek, O´nun varlığını ?birliğini ?eşi ortağı ve benzeri bulunmadığını; gücünü-iradesini ve nimetlerini ifade eden cümleleri söylemek, dua etmek, Kur´an okumak şeklinde yapılabilir.
Dil ile zikir nasıl yapılmalıdır ?
Dilin, kavgadan-nizadan-küfürden-kötü alışkanlık sözlerinden-dedi kodudan-munafıklıktan v. b. arındırılarak ayakta iken, yürümekte iken, otururken veya yan yatmış halde, kısaca her zaman ?her yerde ?her halûkârda söylenebilecek sözler şunlardır :
? Lâilahe İllallah !=Allahtan başka ilah yoktur, sadece Allah vardır
? Muhammedün Resulullah= Muhammed Allahın Resulüdür .
? Süphânallah !=Her türlü noksanlıklardan Allahı tenzih ederim.
? Elhamdü lillah != Allah´a hamdederim, şükrederim; her türlü övgü Allaha özgüdür.
? Allahu Ekber ! = Allah en büyüktür.
? El-hamdü lillâhi Rabbb´il-Alemîn = Alemlerin Rabbi Allaha hamdolsun !
? Esteğfurullâhe´l-azîme ve etûbü ileyh =Yüce Allahtan mağfiret diler ve O´na tövbe ederim !
? Esteğfurullâhe ve etûbü ileyh =Allahtan mağfiret diler ve O´na tövbe ederim .
? Sübhânellâhi ve bi hamdihî=Allah´ı noksan sıfatlardan tenzih ederim ve O´nu överim
? Süphâne Rabbî ve bi hamdihî= ? ? ? ? ? ? ?
? Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh= Güç ve kuvvet ancak Allah´ın ihsanı ile vardır.
? Eşhedü en lâilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh ve eş hedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühû_= Ben tanıklık ederim ki Allahtan başka ilah yoktur, sadece O vardır ve O´nun ortağı yoktur . Yine tanıklık ederim ki Muhammed Allah´ın kulu ve Elçisidir.
? Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehü´l-mülkü ve lehü´l-hamdü ve hüve alâ külli şey´in kadîr. = Allahtan başka ilâh yoktur, sadece O vardır, O´nun ortağı yoktur . Mülk O´nundur . Her türlü övgü O´na aittir. O her şeye gücü yetendir.
? Süphânellâhi ve´-l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh´il aliyyil azim =Allahı noksan sıfatlardan tenzih ederim, her türlü övgü Allaha mahsustur . O´ndan başka ilâh yoktur . Allah en büyüktür . Güç ve kuvvet ancak aziz Allah ile vardır.
? Ayrıca Esma-ül Hüsnadan (Tanrının güzel isimlerinden) bazıları da tespih çekilebilir:? Ya Zülcelâli vel ikram ?; ?Ya Rahman-i Ya Rahim ?; ?Ya Kuddüs ya Mennan ? ?Ya Evveli, Ya Ahiri, Ya Zahiri, Ya Batın ?; ?Ya Hû Ya Allah ?; ?Ya Ezelliyül Ezeli ?; ? Ya Hayyû Ya Kayyûm? bunlardandır?
Yüce Allah´a secde ve tespihte bulunmak, Allah´ın hükmünün, her zaman ve her yerde geçerli olduğunu; hiçbir şeyin O´nun buyruğu dışına çıkamayacağının bilinmesi demektir. ?Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah´ı tesbih ederler. Ancak siz onların tesbihini anlamazsınız !? (İsrâ, 17/44).
İnsanın, yukarıda yazdığımız zikirlerden bazılarını, yapabileceği kadarını seçip, her gün 33´er defa çekmesi ne kadar güzel olur. Diyelim ki yürüyüş yaparken, yürüyüş bandında iken, Tv. seyredekken, yan yatmış istirahat ederken, eline bir tespih alıp her bir zikri 33 defa çekmesi ne kadar güzel olur!
ÜÇ AYLARDA ALLAH TEAL´YI ZİKRETMEK.
Allah Tealâ´yı zikretmek için üç ayların yani Recep, Şabân ve Ramazan aylarının ayrı bir önemi vardır: Recep Ayının ilk günü iki rekat nafile namazı kılınır;111 defa ?Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed? diye Peygamber Efendimize salat ü selam getirilir. Akabinde 1660 defa ?Yâ Allah!? diye tespih çekilir. Bu başlangıç mahiyetindedir.
Bu birinci günde ve sonraki üç ay boyunca her gün 1100 defa ?Lâ İlâhe İllallah!? ve100 defa da ?Muhammedün Resûlullâh? diye tespih çekilir. Böylece üç ayların sonunda 90.000 kelime-i tevhid tamamlanmış olur!9.000 defa da Muhammedün Resûlullah denilmiş olur.
PEYGAMBERİMİZİN ALLAH´I ZİKRİ.
Kur´an-ı Kerim, inananlardan bahsederken ?Onlar ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah´ı anarlar.?(Âl-i İmrân, 191) buyuruyor.Kur´anın müjdeleyicisi Resûlullah, bu sıfatların canlı bir örneğiydi. Hz. Âişe der ki: ?Hz. peygamber hayatının hiçbir safhasında Allah´ı anmaktan ve yüceltmekten geri kalmamıştır?(Ebu Dâvûd, Kitâbut-Tahâre).Hz. peygamber´in evini korumakla görevli olan Rebia b. Kâb, ?Hz. Peygamber´in tespihini dinleye dinleye yorulur uykuya dalardım.? demektedir. Hz. Peygamber her an Allah´ı anmakla meşguldü. Otururken, yürürken, uyanıkken, uyurken, yerken, içerken, abdest alırken, üstünü başını değiştirirken, seyahat ederken, konaklarken, evden çıkarken, mescide girerken daima Allah´ı anar, daima O´nun adını yüceltirdi. Hz. peygamber´in son günlerinde Nasr sûresi nâzil olmuş, O´na Allah´ın şanını tespih etmesi emredilmişti. Resûlullah´ın hanımları diyorlar ki: ?Hz. Peygamber´e bu emir ulaştıktan sonra artık tüm vaktini Allah´a hamd ve sena etmeye ayırmıştı?(İbn Sâd, Cüzül Vefat). İbn Ömer diyor ki: ?Hz. peygamber, şu duayı okurdu: ? Allah´ım beni affet, kusurlarımı bağışla. Tövbeleri kabul eden ve mağfiret ihsan eden sensin? ( İbn Sâd, Cüzül Vefât)
ALLAH´A ŞÜKRETMEK :
Yüce Tanrı, Câsiye Suresi´nin 13 cü ayetinde buyurduğu gibi: Göklerde ve yerde olanların hepsini, kendinden bir lütuf olarak insanlara amâde kılmıştır. Allah´a şükür, her türlü nimetin tek sahibinin Allah olduğunun ve yalnızca O´ndan geldiğinin bilincine varmaktır. Bizleri insan olarak yaratıp akıl nimeti ile donatıp diğer canlılardan üstün kılan ve ilâhî kitaplar göndererek yolumuzu aydınlatan Allah´a şükretmek en önemli kulluk görevimizdir
??Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.?(Lokmân,31/12)
?Artık Allah´ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O´na ibadet ediyorsanız, Allah´ın nimetine şükredin?.(Nahl,16/114)
İnsanın; sağlık, sıhhat, afiyet, evlât ve bunca nimetleri kendisine ihsan eden Rabbine şükretmemesi nankörlük olur. Şükür, nimeti vereni bilerek onun bütün emir ve yasaklarına uymakla gerçekleşir. Bahşedilen nimetlerin devamı ve bereketlenmesi için de şükür gereklidir. Allah Teâlâ; ??Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir.?(İbrahim,14/7) buyurmaktadır.
Her nimetin şükrü de kendi cinsindendir: Malın şükrü zekât vermek, ilmin şükrü insanlara doğru bilgileri aktarmak, bedenin şükrü de Allah´a ibadet etmek ve insanlığın yararına iyi işler yapmaktır.
İnsanoğlu, egoist bir şekilde daima istemekte, daima beklemektedir: Daha çok mal-mülk, daha iyi sağlık, daha ziyade mutluluk! Olmayınca da ?dualarım kabul olmuyor!? diye morali bozulmaktadır. Peki ama beklentilerinin tahakkuk etmesi için sen üzerine düşeni yaptın mı, yapıyor musun? Sana düşen, evvelemirde, Allah´a gönülden bağlı olmak, O´nun buyruklarına uymak, O´nun yasaklarına riayet etmek, O´nun hoşnutluğunu kazanacak işler-ameller yapmak; bir nimet elde ettiğinde şükretmek, bir sıkıntı karşısında sabretmektir. Böyle en basit kulluk görevlerini yapmayan; kendisine samimiyetle inanmayan-güvenmeyen-sığınmayan-yakarmayan-şükretmeyen bir kulun yaptığı dualarını Cenâb-ı Allah neden kabul etsin? İnsanoğlu önce sahip oldukları için şükrediyor mu? Bir insanın, hiçbir malı, mülkü, parası, mutluluğu yok diyelim. Peki bizatihî evrenin en önemli yaratığı olan ?insan? olarak yaratılmış olduğu için; her organı tamam, sakat olmayan, sağlıklı bir insan olarak dünyaya geldiği için şükrediyor mu? Allah Tealâ´nın verdiği sağlıklı şekilde işleyen organlar ve sistemler için; yetenekler için, akıl-fikir-zeka için; başlı başına bir mucize olan ?görme?, ?duyma?, ?tat alma?, ?dokunma? duyguları için; en basitinden ?yürüyebildiği? için şükrediyor mu? Bunun kıymetini bilip ?Allah´ım, felç olup-yatalak olup bakıma muhtaç duruma düşmekten Sana sığınıyorum!? diye gece-gündüz yakarıyor mu? Dünyada hayatını sürdürebilmesi için insana gerekli olan her şeyi var etmiş olduğu için yani insan, maddi yönden muhtaç olduğu 4 şeyi: Temiz hava (oksijen), su, gıda maddeleri ve belirli bir sıcaklık var ettiği için ve karşılıksız olarak verdiği içinAllah´a şükrediyor mu?
Yüce Allah´a(c.c) ;
-Cümlemize verdiği sağlık, sıhhat ve afiyet; akıl, fikir ve zihin için, ahlak ve seciyeler için; maddi ve manevi varlıklar, nimetler, rızıklar için,
-Yoklukla, acıyla, hastalıkla terbiye etmediği için, dert verip derman aratmadığı için; dertlerimize devalar, hastalıklarımıza şifalar, borçlarımıza edalar nasip ve ihsan buyurduğu için; onulmaz yaralar - şifasız hastalıklar vermediği için; korktuğumuz durumları, korktuğumuz olayları, korktuğumuz afetleri, korktuğumuz hastalıkları başımıza getirmeyip cümlemizi esirgeyip, koruyup gözettiği için;
-Her türlü kötülüklerden, şerliklerden; kem sözlerden-kem gözlerden- nazarlardan;
görünür - görünmez her türlü kazalardan, belalardan, doğal afetlerden cümlemizi esirgeyip koruyup gözettiği için,
Binlerce kere şükredilmesi gerekir! Çünkü ?Allah şükredenleri sever!?(Âl-i İmrân,2/146)
ZİKİRLE, HEP ZİKİRLE
Yalandan, riyadan kaçılmalı,
Allah´ı zikirle, hep zikirle,
Semavî kapılar açılmalı,
Allah´ı zikirle, hep zikirle,
Açalım ol beyaz gonca gülde,
Mevlâ´ya akalım coşkun selde,
Kabe´ye koşalım esen yelde,
Allah´ı zikirle, hep zikirle !
Hayattan, değerli ibret aldım,
Sık sık derin tefekküre daldım,
Tevazuda toprak gibi oldum,
Allah´ı zikirle, hep zikirle.
Kalbî duygularımı yazdım,
İlâhî aşk göllerinde yüzdüm,
Rüzgârdan Resûl selâmın sezdim,