Evet, evet herkes istisnasız rol yapıyor. Hiç kimse bu ülkede dolar kuru düşsün, enflasyon düşsün istemiyor. Hatta ve hatta hayat pahalılığı sona ersin de istemiyor. Eğer gerçekten bunları istemiş olsaydık. Bugünkü davranış biçimimizin tam tersini yapardık. Bugün itibarı ile genel enflasyon yüzde 70 ise algı enflasyon yüzde 700, fırsatçılık enflasyonu yüzde 7000.
Bir ülkede enflasyonun düşmesi döviz kurunun artmaması için sadece ekonomi yönetiminin aldığı tedbirler yetmez. Her şeyden önce o ülke vatandaşlarının buna inanması ve katkı vermesi gerekir. Biz ne yapıyoruz, hiç yapılmaması gerekeni yapıyoruz. İstisnasız tüm sabit ücretle çalışanlar, asgari ücretliler dahil maaşını alır almaz elinde kalan her neyse döviz bürosunun kapısına dayanıp dolar veya avro alıyor. Dolar almak ne demek? Karşılıksız ABD’ye borç vermek kendi paranın değerini düşürmek demek. Ticaret yapan hiç kimse malının değerini Türk lirası üzerinden fiyatlamıyor. Kasalardaki para zaten Tür parası değil.
Şimdi diyeceksiniz ki vatandaş ne yapsın, hızla yükselen enflasyon karşısında parasının değerini korumaya çalıyor. Evet ilk bakışta haklı olabilirsiniz, lakin ekonomi yönetimi sırf vatandaşın Türk lirasından kaçmak için bahanesi olmasın diye kur korumalı mevduat sistemini hayata geçirdi ama yok, kimse elin parasından vazgeçmek istemiyor. Peki nasıl düşecek döviz kuru? Düşmez, çünkü kimse düşmesini istemiyor. Cebinde yüz doları olan dahi her gün ekran karşısında artsın diye bekliyor.
Devlet sırf çarklar dönsün, piyasa hareketlensin diye esnafa, çiftçiye, sanayiciye devlet bankaları üzerinden piyasa faizinin üçte birine kredi veriyor. O krediyi alanlar dükkânına sermaye yapmak, tarlasını ekmek, fabrikasına makine almak yerine gidip ya döviz alıyor ya da şişirilmiş fiyattan konut. Davranış biçimi bu olunca nasıl düşecek enflasyon?
Devlet yaz aylarında ekonominin baş aktörü olan inşaat sektörü canlansın, evi olmayanların başını sokacak yuvası olsun diye konut kredilerinin oranını cazip hale getiriyor. Karar açıklanır açıklanmaz fırsatı ganimet bilenler konut fiyatlarını yüzde yüz yukarı çıkarıyor. Vatandaşın cebine bir tık katkı olsun diye gıdada ve hijyen malzemelerinde KDV oranları düşürülerek devlet alacağından vazgeçiyor ama fırsatçı bunu da cebe atmayı ticari ahlakının bir parçası haline getiriyor. Nasıl sona erecek hayat pahalılığı?
Enflasyonun yükselmesinde, ülke parasının diğer paralar karşısında değer kaybetmesinde, hayatın pahalı olmasında elbette birinci suçlu ve sorumlu o ülkeyi yönetenlerdir. Ancak bu saydıklarımızın kalıcı olarak aşağı inmesini ve bir daha olmamasını sağlayacak olan o ülkenin vatandaşının iş yapma ve davranış biçimidir. Bugün Ak Parti olur yönetimde, yarın kara parti, biz böyle davranmaya devam ettiğimiz sürece kim gelirse gelsin ne enflasyon düşer ne döviz.
Bizim bir şeye karar vermemiz gerekiyor. Bu vatanı, bu milleti seviyor muyuz sevmiyor muyuz? Devletimiz ilelebet payidar olsun istiyor muyuz istemiyor muyuz? Buna karar vermemiz gerekiyor. “Ben vatanı seviyorum, bayrağıma aşığım” demekle olmuyor. Ülkenizi seviyorsanız, bayrağı kadar parasını da sevecek ve koruyacaksınız. Bir avuç toprağınızı kimseye teslim etmiyorsanız, ekonominizin argümanlarını da teslim etmeyeceksiniz. Canımı veririm demek yetmez bazen kararınızı da vereceksiniz. Hiç olmadı lüks yaşantınızdan taviz vermeyi de kabulleneceksiniz. Aksi takdirde cephe savaşı istisna artık, savaşlar bu cephede yoğunlaştı.
Benim gördüğüm kadarı ile herkes rol yapıyor, kimse saydığım değerleriyle ülkesini sevip korumuyor. Hiç kimse enflasyon aşağı insin, kur düşsün istemiyor. Herkes fırsatı ganimet saymış savruluyor. Rol yapmayın, gerçekçi olun ve karar verin. Siz bu ülkeye ait misiniz, gerçekten seviyor ve iyi olsun istiyor musunuz? Bu soruya herkes kendi vicdanında doğru cevabı verir ve öyle davranırsa enflasyon da düşer, dolar da düşer. Yoksa ümitlenmeyin, seçimden önce de seçimden sonra da düşmez.