Ahirete imân, imân esaslarından olup genellikle Kur´ân´da ?el-yevmü´l ahir? (son gün) şeklinde, Allah´a imânla yan yana zikredilmiştir. Bu da ahiret inancının imân esasları arasında çok önemli olduğunu göstermektedir. Kur´ân-ı Kerim´in pek çok ayetinde dünya hayatının geçici, ahiretin ise ebedî olduğu, insanların dünyanın geçici zevklerine ve aldatmacalarına kanmamaları, daha hayırlı ve kalıcı olan ahiret mutluluğunu yakalamaları gerektiği vurgulanmaktadır. Bununla birlikte Kur´ân, dünya hayatının da ihmal edilmemesi gerektiğini, çünkü ahiretin dünyada kazanılacağını, ahirette mutlu olmanın, dünyadaki yaşayışa bağlı olduğunu ifade etmektedir. Açıktır ki :
Ahirette bütün peygamberlerin Allah´ın izniyle şefâat etmeleri haktır ve gerçektir.Şefâat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması, olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin ve Allah katında dereceleri yüksek olanların Allah´a yalvarmaları ve dua etmeleri demektir.(İlmihal.s129) ??İzni olmadan onun katında kim şefâat edebilir ?...? (el-Bakara,2/255) ; ??Onlar Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefâat etmezler?? (el-Enbiyâ,21/28)
Ahirete imân etmek, bu dünyaya, ilim ve fazilet kazanarak daha ulvî ve ebedî bir hayata yükselmek için geldiğine ve o âlemdeki saadetin, burada kazanacağı yüksek ilim ve faziletlere bağlı olduğuna imân etmiş bir insan için dünyada ilim ve ahlâkî erdemlerin en yüksek basamağına çıkmaya çalışmak, en birinci görev olur. Bir mükâfât ve ceza gününün varlığına, herkesin bu dünyadaki işinden ve amellerinden dolayı ?Ruz-i Mahşerde-hesap gününde? Allah´ın huzurunda sorguya çekileceğine imân etmiş olan insan doğruluktan ayrılmaz; kendi hakkını bilir, başkasının haklarını gözetir, kendisine lâyık görmediği bir şeyi başkalarına da lâyık görmez.(Hacı Ahmet Kayhan, a.g.e.s.201)
?Ahiret inancı, bela ve musibetlere dayanıklı, sabırlı, fedakâr ve cefakâr olmayı kolaylaştırır. Mutluluğu mal, mülk, makam, mevki, güç, şöhret gibi geçici şeylerde değil, Allah´a inanmada, O´na güvenip rızasını kazanmaya çalışmada bulan bireyler yaratır. Ahirete inanan kişi, ölümle birlikte yok olmayacağını bildiği için gönül huzuru ve yaşama sevinci ile dolu olarak yaşamını sürdürür. Huzurlu bir toplum olmanın en etkili ve güvenilir yolu, ahirete yürekten inanan bireylerin sayısını çoğaltmaktan geçer. Bu iman ve bilinçle yetişen nesiller, erdemli olmayı, başkalarının hak ve hukukuna saygılı davranmayı, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde toplumsal hayatı paylaşmayı bilen, anlayışlı müminler ortaya çıkarır. Ahirete iman, İslâmın en temel inanç konularındandır. Kur´an ve sünnette bir şekilde belirtildiği için inkâr eden kâfir olur, dinin dışına çıkar. Ahiret inancını benimsemeyen kişilere mümin denmez. Yaşamayı ve ölümü ne kadar gerçek olarak idrak ediyorsak, ahiretin olacağını da o kesinlikle kabullenmek gerekmektedir? (Tevfik Yücedağ,a.g.e.s270)
Cenab-ı Allah, Kur´ân´da, kim ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olacağını (en-Nisâ,4/136) ; Ahiret hayatının, dünya hayatına nazaran daha hayırlı ve sürekli olduğunu ( A´lâ Suresi,7/17); oranın ebedî olarak kalınacak yer olduğunu (el-Mü´min,40/39) buyurmaktadır.
Ahiretin olmadığını kabul etmek insanın koyu bir karamsarlığa sürüklenmesine sebep olur. Oysa İslâm dini ahiret inancıyla dünya hayatına bir amaç kazandırmaktadır. İnsan artık ölümle yok olmayacaktır. Aksine ölüm, sonsuz bir hayata geçiştir..Kur´ân, insanın ahireti göz ardı etmemesini ama bunun yanı sıra dünyayı da unutmaması gerektiğini söyler.Bir diğer ifadeyle Kur´ân´da dünya ve ahiret bütün olarak ele alınmıştır. Bu anlamda ne dünya ahiret için, ne de ahiret dünya için alternatiftir! Bu bütünlüğün güzel ifadesini aşağıdaki ayette görebiliriz.(Prof.Dr.Mehmet Paçacı,İslâma Giriş, Ana Konulara Yeni Yaklaşımlar,Ahiret:Ebedî Hayat, Diyanet İşleri Bşk. Yay. Ankara 2007, s174-175)
??Allah´ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma. Allah´ın sana yaptığı iyilik gibi sen de iyilik yap??(Kasas,28/76-77).