USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HOŞGÖRÜ

19-02-2024

İnsan olmak güzel ahlak, sağduyu, sevgi, saygı, hoş görü, birbirimizi anlama ve birbirimize katlanma ister...

 

Bu nedenle insan hayatını düzenleyen, karşılıklı sevgi, saygı, huzur, neşe-sevinç, mutluluk ve barış ortamını pekiştiren, insanlar arasında olumlu düşünce ve duyguların ortaya çıkmasına fırsat veren bir değerdir hoşgörü.

 

Hoşgörünün genel kaynağı dinî inançlardır ve toplumsal bir değer olarak kişi bunu eğitim ve görgü yoluyla geliştirir.

 

Hoşgörü; millet, ırk, din, dil, düşünce bakımından kimseyi birbirinden ayırmayan, herkese karşı aynı anlayışı benimsemiş, özgürlüğü savunan, adil bir tutumdur.

 

Türkiye farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir ülkedir. Geçmişten günümüze kendinden olmayanlara hayat hakkı; can, mal ve din hürriyeti tanıyan yegâne millet, Türklerdir.

 

Ülkemizde huzurun en önemli şartı hoşgörüdür. Halklar birbirlerine hoşgörülü oldukları ölçüde karşılıklı güven gelişir, bu da ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına yardım eder, yön verir.

 

Bütün bunların ötesinde görünüşte, fiziksel manada, insan olup da, huyu ve davranışlarıyla insan olmak istemeyenlerin sayısı da az değildir maalesef. Özellikle de herkesin insanlıktan eşit pay almadığı günümüzde yukarıda saydığımız güzel hasletler, kimin hayatında ve anlayışında daha fazla yer alıyorsa, o çok daha iyi bir insandır denilebilir elbette.

 

Hoşgörü, günümüzde söylem olarak çok sık gündeme getirilmesine rağmen uygulamaya geçirilmesi oldukça zor bir erdemdir. Herkes birbirinden hoşgörü beklemekte ama kimse hoşgörülü olmaya yanaşmamaktadır. Bu da toplumda hoşgörüsüzlüğün artmasına neden olmaktadır. Bunun sebepleri üzerinde herkesin durup derinlemesine düşünmesi gerekmektedir. Gün geçtikçe giderek güçlenen, genişleyen ve derinleşen küreselleşme dünyada hoşgörüye olan ihtiyacı daha da çok artırmaktadır.

 

Her geçen gün artan savaşlar, katliamlar, şiddet ve terör olayları, çevre güvenliği, ekonomik güvenlik, siber güvenlik ve insani güvenlik hususları hoşgörüsüzlüğün, tahammülsüzlüğün ne kadar ciddi bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Yaşanan bütün din, ırk ve mezhep düşmanlıklarının temelinde de hoşgörüsüzlük yer almaktadır.

 

Oysa hoşgörü; hatayı görmezden gelmek, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak, mazur görmek, kolaylık göstermek, iyi karşılamak, ayıplamamak, medeni olmak, kabul etmek, rahatsız olmamak, farklılıklara olumsuz tepki göstermemek, kendi anlayışına aykırı olan görüşleri sabırla karşılamak gibi insanı diğer tüm canlılardan farklı kılan, insanı insan yapan; insan olma özelliği kazandıran değerlerdendir.

 

Ayrıca hoşgörü, değer vermektir, anlayışlı olmaktır, ayıpları kapatmaktır, alay etmemektir, affedici olmaktır, insanları incitici lakap takmamaktır, tahammül etmektir, uyumlu olmaktır, kusurları görmemek; gerektiğinde göz yumma, başkalarını hal, hareket ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşüne ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de taraf tutmadan, birbirini anlamak ve birbirine katlanmak demektir.

 

Evde, okulda, işyerinde, trafikte, sokakta, hayatın içinde, kısaca insanın olduğu her yerde hoşgörüye ve şartsız sevgiye ihtiyaç vardır. Çünkü hoşgörünün ve sevginin olmadığı yerde çatışma, bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma ve kavga gibi tüm olumsuzluk durumlar yaşanmaktadır. Bugün dünyada; kin, kan, savaş, terör, gözyaşı varsa altında sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük yatmaktadır.

 

Hoşgörü ortamının oluşması için insanların birbirine gerçek sevgisini göstermesi gerekir. Çünkü hoşgörüyü besleyen önemli duygu sevgidir. Sevginin olduğu yerde hoşgörü, sevgisizliğin olduğu yerde tahammülsüzlük söz konusudur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)  insanları sevmenin imanın bir gereği olduğuna dikkat çekmiş; sevdiğini söylemeyi ümmetine tavsiye etmesinin yanında kendisi de sevgisini sunmaktan hiç bir zaman kaçınmamıştır.

 

Anne ve babalar, öğretmenler çocuklara, gençlere hoşgörü ve şefkat içerisinde yaklaşmalı, bir değer olarak hoşgörüyü onlara iyi anlatmalı ve aktarmalıdırlar. Hoşgörü, bilinçsiz bir şekilde sadece tutum ve davranış yönünden değerlendirilmemelidir.

 

Hoşgörü ailemize, arkadaşlarımıza, tüm insanlara karşı daha anlayışlı olmaktır. Hoşgörü özellikle aile hayatının da vazgeçilmez unsurlarından biridir. Aile bireyleri birbirlerine karşı sevgi, saygı, hoşgörü anlayışına göre hareket ederek huzurlu ve mutlu aile ortamları oluşturabilirler. Huzurlu ailelerden oluşan toplum da her zaman daha huzurlu olur.

 

Hoşgörülü olmak, insanların kusurlarını, küçük hatalarını görmemek, affedici olmak, insanları sürekli değiştirmeye çalışmadan, onları oldukları gibi kabul etmektir. Sanatçı Orhan Gencebay’ın şarkısında da ifade ettiği gibi “Hatasız kul olmaz”. Her insan unutarak, bilmeden, istemeden veya içinden gelen duygulara kapılarak bazı hatalar yapabilir. Önemli olan insanın hatasını anladığı anda onu düzeltmek için elinden geleni yapıyor olmasıdır. Böyle durumlarda anlayış gösterilmesi beklenir. Atalarımız, “Yaratılanı hoş gör, Yaratan’dan ötürü.” diyerek hoşgörüyü tavsiye etmişlerdir. Çünkü biliyoruz ki “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.”

 

Ancak hoşgörülü olmak, her şeyi hoş görmek de değildir elbette. Yani hoş görmek, boş vermek, vurdumduymaz,  görmezden gelmek ve ilgisiz olmak olmadığı gibi sonsuz da değildir. Hoşgörünün de belli, başlı sınırları vardır. Çünkü sonsuz hoşgörü, hoşgörünün de sonu olmaktadır.

 

Hoşgörü, kişinin her türlü kötülüğe, zulme, ahlâksızlığa, haksızlığa, tecavüze, olumsuzluğa ve yanlışlığa boyun eğmesi ve rıza göstermesi ya da kendi inançlarından, kendi öz benliğinden vazgeçmesi de değildir.

 

Bu arada duyguları bastırmak ile hoşgörülü olmayı da birbirine karıştırmamak gerekir. Hoşgörü, karşı tarafın her dediğine “Evet” demek de değildir. Hoşgörü ile diyalog birbirini tamamlayan kavramlardır.

 

Hoşgörü, aslında gönül kazanmaya ve olumsuzlukları olumluya çevirmeye, iyileştirmeye yönelik bir eğitim şeklidir.  Affedilebilecek kusurları düzeltme hususunda insanlara fırsat tanımak, samimi bir niyetle yardımcı olmak ve onları anlayışla karşılamaktır. Ayıplanacak ve kınanacak bir durum karşısında aşırı tepki yerine, olumlu ve yumuşak davranış sergilemektir.

 

Hoşgörü, katlanma, tahammül etme gibi samimiyetsiz bir davranış, görmezlikten gelme, aldırış etmeme gibi sorumsuzca bir tutum olarak da düşünülmemelidir. Hoşgörü, insan hayatındaki en etkili, en olumlu kavramlardan birisidir. Hoşgörülü olmak her şeyden önce kişinin kendisi için yaptığı bir iyiliktir. Ayrıca toplum hâlinde yaşamanın ve millet olmanın vazgeçilmez ihtiyaçlarından biridir.

 

Şu bir gerçek ki, herkes aynı şekilde düşünmek veya aynı şekilde davranmak zorunda değildir. Bu nedenle hoşgörülü olduğumuz ölçüde birbirimizi anlayabilir, birbirimize saygı gösterebiliriz. Hoşgörüde temel ilke, karşımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil, ona kendi istediği gibi olma fırsatı tanımaktır.

 

Bu nedenle insan kendisini hiçbir kimseden üstün görmemeli, insanlara değer vermeli, değer verdiğini hissettirmelidir. Kimsenin hatasını arama ve ortaya çıkarma hissine kapılmadan, daima birleştirici olmalıdır. İnsanların farklılık ve kusurlarıyla alay etmemeli, onları zorla değiştirmeye çalışmamalıdır.


1694 – 1778 yılları arasında yaşamış olan François Marie Arouet,  Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozofun “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum, fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım” sözü hoşgörünün en güzel örneğini sergilemektedir. Bu davranış, aynı zamanda kendine güvenin de bir işaretidir. Çünkü kendi fikrine güvenen insan hoşgörüye ve diyaloğa her zaman açıktır.

 

Hoşgörü daima insan hayatını kolaylaştırır ve anlamlı kılar ve her türlü zorluğun aşılmasına destek olur. Ayrıca hoşgörü bireyin kendisiyle de barışık yaşamasına yardımcı olur.

 

Nezaket ve inceliğin birleştiği, barış ve sevgi ortamında yaşamayı benimsemiş, hoşgörülü insanların bir arada olduğu bir toplum olmak dileğimle…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?