İbn Mace, Hz. Câbir´den şöyle rivayet etmektedir: ?Hz. peygamber, bize şöyle hutbe verdi: ? Ey insanlar ölmeden evvel Allah´a tövbe edin, henüz meşgul olmadan salih amellerle uğraşın, Allah´ı çok zikrederek gizli ve aşikar çok tasadduk ederek aranızdaki bağı güçlendirin ki size rızık verilsin, size yardım edilsin, açıklarınız kapatılsın. İyi bilin ki Allah, Cuma namazını, size, burada, bugün, bu ay, bu yıldan kıyamete kadar farz kılmıştır. Kim, ben hayatta iken veya benden sonra yönetimde bulunan adil veya zâlim devlet başkanını tanımayarak, onu küçümseyerek bu namazı terk ederse Allah, onun işini rast getirmez, işlerini bereketli kılmaz. İyi bilin ki onun namazı, zekâtı, haccı, orucu ve yaptığı hiçbir hayır kabul edilmez. Ancak tövbe ederse durum değişir. Kim tövbe ederse Allah da onun tövbesini kabul eder??İbn Mace, 108)
HZ.PEYGAMBERİN YOLCULUĞA ÇIKARKEN YAPTIĞI DUA.
Müslim ve Ebu Davud, İbn Ömer´den şöyle rivayet etmişlerdir: ?Hz. Peygamber, devesine binip yolculuğa çıkmak üzere iken üç defa Allah´a hamd eder, tespih eder, tekbir getirir; sonra da şöyle derdi: ? Ey Allah´ım, bu yolculukla iyiliği, takvayı ve razı olduğun ameli istiyoruz. Ey Allah´ım yolculuğumuzu kolaylaştır, gideceğimiz uzak yeri bize yakınlaştır. Ey Allah´ım, sen seferde arkadaşımız, geride ailemize bakan vekilimizsin. Ey Allah´ım seferin zorluğundan, sıkıntıdan, döndüğümüzde ailemize ve malımıza kötü bir şey gelmesinden sana sığınırız.´?(Müslim, V. 104; Ebu Davud, 2599)
MELEKLERİN DOSTLUĞU.
Melekler, Allah´ın emir ve yasaklarına asla karşı gelmeyen, Allah´ı öven, O´na secde eden ve asla kibirlenmeyen nuranî varlıklardır. İnsanlar için dua ederler, ölüm zamanı gelen insanların canlarını alırlar, cennet kapılarında müminleri karşılayıp onları selamlarlar ve müminleri cennetle müjdelerler. ?Rabb´imiz Allah´tır deyip sonra dosdoğru olanların üzerine melekler iner, (onlara) ?korkmayın, üzülmeyin, siz va´dolunduğunuz cennetle sevinin, biz dünya hayatında (olduğu gibi) ahiret hayatında da sizin dostlarınınız, orada size canlarınızın çektiği her şey var, orada size istediğiniz her şey var´ derler.?(Füssilet,41/ 30-31) .(İsmail Karagöz, Sevgi ve Dostluk, s.214)
ALLAH´A DUA ETMEK
Dua kelimesi çeşitli ayetlerde Allah´a ibadet etme, yakarma, istek ve ihtiyaçlarını O´na arz ederek lütfunu dileme, seslenme ve yardıma çağırma gibi anlamlarda kullanılmıştır. Dua, bütün benliğimizle Allah´a yönelerek maddi ve manevî isteklerimizi O´na arz etmemiz ve O´na niyazda bulunmamızdır. Bir başka deyişle dua, sınırlı, sonlu ve aciz olan bizlerin sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğumuz bir köprüdür.( Mustafa Güney, Duanız Olmasa Rabbim Size Ne Diye değer Versin ,Kur´andan Öğütler 1, D.İ.B.Yayını, s.210)
??Allah´a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin ?? ( ´raf ,7/ 55)
-?(Ey Muhammed !) De ki:?Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin !... ?(Furkan,25/77)
Dua, Allah ile kul arasında bir iletişim kurma yöntemidir. Dolayısıyla kime muhatap olduğumuzun bilinci içinde yapılmalıdır; gerçekten Rabbimizin huzurundayız gibi yapılmalıdır!
Dua, insanın bütün benliği ile inandığı yüce Varlığa sığınması, O´na yönelmesi, O´nunla arasında bir köprü kurması ve Allah´ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, yaratıcıdan lütuf ve yardım dilemesidir Şûrâ suresinin 26. ayetindeki: ?Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir.? şeklindeki ayette, dualara karşılık verilmesi için, yakaran kişinin iman edip salih ameller işleyen bir kişi olmasını yani mü´min olmasını tercih etmektedir.
Duanın vazgeçilmez unsuru ihlas, samimiyet ve içtenliktir.Yüce Rabbimiz, ??alçak gönüllüce ve için için dua edin!? (A´râf, 7/55); ?Bana dua edin, duanızı kabul edeyim?(Mü´min,40/60) buyurmakta; Peygamberimiz (s.a.s) ise ?Dua, ibadetin özüdür? (Tirmizî, Daavât,1) buyurmaktadır. Allah, dua edenin duasına icabet eder. İnsanın sadece, hastalandığı zaman, bir ihtiyacı olduğu zaman, korktuğu-tedirgin olduğu zaman değil, her zaman-daima dua etmeliyiz..?Evet, insana nimet verdiğimiz vakit yan çizer ve kendi bildiğine gider; kendisine şer dokununca da, artık uzun uzun duâya dalar.!? (İbrahim,41/51)
İslâm âlimlerine göre, Ana-Babanın, evlatları için yaptığı dua, Cenab-ı Allâh´ın nezdinde Peygamber duası gibidir. Ancak, Allah Teâlâ, ?Bana dua edin, kabul edeyim !?(Mü´min,40/60) buyruğuyla doğrudan insanın şahsına hitap ederek, her kişinin, bizzat kendisinin dua etmesini istemekte ve beklemektedir.
Ne var ki dua edenin haram lokma yememiş olması gerekir. Hz.Peygamber (s.a.s), ?Nefsimi kudret elinde tutan Allah´a yemin ederim ki, kul, haram lokma yediği zaman kırk gün duası kabul olmaz, haramla beslenen vücut ateşi hak eder.? .( Buhari, Daavât, 3)
buyurmuştur.
Dua ederken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
*Dua edecek kimsenin, abdest alıp, kıbleye dönüp, geçmiş günahlarına tevbe istiğfar edip, önce Allah´a, verdiği her şey için hamd ve şükretmeli, Peygamber(s.a.s)?e salât ve selâm getirmelidir.(Tirmizî, Deavât,3476)
:*Dua eden kişi içten, tevazu ile ve yalvararak dua etmeli (A´râf,7/55) ve duasının kabul edileceğine inanmalıdır.
*Dua eden kişi huşû ve derin bir saygı içinde bulunmalıdır. Bağırıp, feryat ederek yalvarmaktan sakınmalıdır.
*Allah´tan meşru olmayan dileklerde bulunulmamalıdır.
*Duada acele etmemek gerekir; çünkü her şeyin belli bir zamanı vardır; o zamanın beklenmesi gerekir. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: ? Sizden herhangi biriniz ?dua ettim de kabul olunmadı´ diyerek acele etmedikçe duası kabul olunur?.(Tirmizî, Deavât, 12)
Duanın mekânı neresidir; en çok nerelerde yapılırsa kabul edilir?
Namaz kılmak için nasıl özel bir mekan şartı yoksa dua etmek için de özel bir yerde yapmak şartı yoktur. Cenab-ı Allah, her yerde hâzır ve nâzır, her yerde mevcut olduğuna, her şeyi duyup gördüğüne göre nerede olursa olsun kendisine yapılan duaları duyar. Ancak duanın belli zamanlarda yapılmasının tercihe şayan olduğu gibi belirli yerlerde yapılması da önem arzedebilir. Bu yerleri şu şekilde sıralayabiliriz:
*Kabe ve civarındaki kutsal topraklarda: Müslümanların günde beş vakit namazlarında yönlerini döndükleri Kıblemiz olan Kâbe-i Mükerrem, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yapılalı beri Allah Tealâ´nın evi (Beytullah)ve kutsal bir mekan olduğu için burada yapılan duaların kabul edileceğine inanılır.
*Mültezem önünde: ?Mültezem?, Kabe´nin Hacer-i Esved köşesiyle Kapısı arasında
kalan 2 metre genişliğindeki kısmına denilir. Hz. Peygamber Efendimizin bu kısımda dua ettiği bilinmektedir ve burada yapılan duaların Cenab-ı Allah tarafından kabul edileceğine dair bir inanış vardır.
* Arafat´ta Müslümanlar içinyeryüzünde en kıymetli mekânlardan biri de Arafat´tır. Arafat, Mekke´nin 25 km.güney-doğusunda yer alan düz bir alandır. Hac ibadetinin rükûnlarından birisi ve en önemlisi olan vakfe burada yapılır. Sevgili Peygamberimiz ?Hac Arafa´tır!? (Tirmizi, Tefsîri Süre) buyurmuştur.Ayrıca ?Duaların en hayırlısı arafe günü (Arafat´ta ) yapılan duadır.? (Tirmizi,Deavat,123, V, 572) buyurmuştur. Kurban Bayramının Arefe günü Hac dolayısıyla, Arafat´ta yapılan duaya ?Arafat Vakfesi? denir.
*Mescid-i Nebevî´de: Mescid-i Nebevî, Hz. Peygamber Efendimizin Medineye hicretlerinden sonra bizzat kerpiç taşıyarak yaptırdığı, önceleri bir tarafındaki odaları yakınlarıyla beraber oturduğu aile ikametgâhı olarak kullandığı ve asırlar boyunca zaman içinde ihtiyaca göre genişletilen Mescidi de duaların en çok yapıldığı, yapılması gereken yerdir.Mescid-i Nebevî´nin ilk yıllarda ikametgâh olarak kullunılan bölümünde Hz. Peygamber Efendimizin, Hz. Ebubekir´in ve Hz. Ömer´in kabirleri bulunmaktadır.
*Mescid-i Aksa´da:Mescid-i Aksa, Kudüste, Kubbetüssahra´nın karşısında, Emeviler döneminde, VIII. Yüzyılda, Süleyman Tapınağının bulunduğu yerde, Harem-i Şerif denilen alan üzerinde yapılmış olan bir camidir.
* Mescitler´de: Allah´a kulluğun en saf ve billurlaşmış şekilde ortaya konduğu bu mekanlar, taşıdıkları manevî hava sebebi ile dua etmek için son derecede değerli ve verimli ortam oluştururlar.(Halil Altuntaş.a.g.e.s.52). Kur´ân-ı Kerim´deki ?Şüphesiz mescitler Allah´ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin!? ( Cin, 72/18) emri gereğince, ulu camilerden mahalle mescitlerine kadar büyük küçük her mâbet kutsaldır!
*Türbeler´de:Evliyaların, enbiyaların, Allah Tealâ´nın rızasına mazhar olmayı başarmış kişilerin türbelerinde de dua edilebilir mi? Edilebilir ise kuralı-âdâbı ne olmalıdır?
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, İslâm dini topluluk halinde ibadet etmeyi, kalabalık kitlelerin dua etmesini daima teşvik etmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.s.) mescitlerde kılınan namazların sevabının evde kılınan namaza nazaran 27 defa daha fazla olduğunu buyurmuştur.
Türbelerde yapılan duaların da toplu halde yapılması yani o mahalde çok sayıda müminin dua etmesi sebebiyle daha ziyade kabul edilecekleri umut edilebilir. Ancak burada son derecede dikkat edilmesi gereken, tehlikeli bir durum vardır: Türbelerde dua edilirken orada yatan kişiye ulûhiyyet verilmesi, yapılan dileklerin-taleplerin ondan istenmesi, ondan beklenmesi maazallah şirk oluşturur. Bu nedenle, türbedeki yatıra ulûhiyyet verilmemesi, ondan herhangi bir talepte bulunulmaması; duaların sadece Cenab-ı Allah´a yönelik olması, Allah Tealâ´dan istenmesi, dua ederken yüzün-yönün de yatıra değil Kıbleye dönük olması gerekir.
Dua ne zaman yapılmalıdır; hangi zamanlarda yapılırsa daha çok kabule şayandır?
Duaların yapılması için de özel bir zaman dilimi yoktur. Cenab-ı Allah´a her zaman dua edilebilir: Allah Tealâ, her zaman uyanıktır: ??O´nu ne bir gaflet, ne de bir uyku basar !? (Bakara,2/255. )Bu bakımdan kullarını daima duyar, görür ve dualarına cevap verir. Ancak yine de duanın belirli zamanlarda yapılmasının daha makbul, daha fazla kabule şayan olduğu belirtilir. Örneğin, Dua için gece yarısı, seher vakti, sabah namazını müteakip; Cuma ve arife günleri, özellikle Cuma namazı vakti; Ramazan ayı, Kadir gecesi ve bütün kandil günleri ve geceleri gibi mübarek zamanlar seçilmelidir.
Nitekim, Kur´anı Kerimde gece ve seher vaktinde dua, ibadet ve istiğfâr ile meşgul olanlar övülmektedir(Zâriyât,51/15-18). Peygamberimiz (s.a.s.) de, gece yarısı ve farz namazlarından sonra yapılan duaların makbul olduğu müjdesini vermektedir.(Tirmizî,Deavât, 79)
İnsanoğlu, yaptığı duaların hemen ve aynen kabul edilmesini sabırsızlıkla beklemekte ve beklentileri tahakkuk etmeyince morali bozulmakta, duasının kabul edilmediği sonucunu çıkarmaktadır.
Bu beklentilere verilecek ?nev-i beşer? cevabı şöyle olabilir: Peki ama aziz kardeşim, beklentilerinin tahakkuk etmesi için sen üzerine düşeni yaptın mı, yapıyor musun? Sana düşen, evvelemirde, Allah´a gönülden bağlı olmak, samimiyetle iman etmek, O´nun buyruklarına uymak, O´nun yasaklarına riayet etmek, O´nun hoşnutluğunu ve rızasını kazanacak işler-ameller yapmak; bir nimet elde ettiğinde şükretmek, bir sıkıntı karşısında sabretmektir. Böyle en basit kulluk görevlerini yapmayan; kendisine samimiyetle inanmayan-güvenmeyen-sığınmayan-yakarmayan-vermiş oldukları için şükretmeyen bir kulun yaptığı dualarını Cenâb-ı Allah neden kabul etsin?
Ama Cenab-ı Allah´ın sonsuz hoşgörü ve cömertliğine bakınız: Allah Tealâ o kadar Gaffâr, Rahîm, Rahman ve Cömert ki, hiçbir ön şart koşmadan, hiçbir karşı talepte bulunmadan, hiçbir karşılık beklemeden ?Bana dua edin, duanıza cevap vereyim!?(Mü´min,40/60) buyuruyor. Fakat vereceği ?cevabı? seçerken, konu ve zaman itibariyle, yine kulu için en iyi olana, en uygun olana hükmediyor
Kısacası karşılıksız dua yoktur; bir müslüman, bu dünyada ya da ahrette, yaptığı duasına bir şekilde kesin karşılık bulacağı inanç ve umudunu korumalıdır.
Nihayet, dua ederken dikkat edilmesi gereken bir husus ta, duaya başlamadan önce, Allah Tealâ´nın verdiği tüm nimetler için şükretmeliyiz. Benim, Rahmetli Babam Molla İbrahim Sabit Hoca´dan öğrenip kendi anlayışıma göre geliştirdiğim uzun bir şükür ve duam vardır; her insanın da olması gerekir.
Hz.Peygamber(s.a.s),Yüce Allah´ın , ?Ben, dua ettiği zaman kullarımla beraberim ? buyurduğunu söylemiştir.
Yine Hz. Peygamber(s.a.s); sahabeye, Kur´anı Kerimin Bakara Suresinin 201.ci Ayetindeki? Rabbenâ âtinâ fî´d ?dünyâ haseneten ve fî´lâhireti haseneten ve kınâ azâbe´n-nâr = Rabbimiz ! Bize dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi ateş azabından koru ? şeklinde dua etmeleri gerektiğini buyurmuştur.
PEYGAMBERİMİZİN ALLAH SEVGİSİ.
Hadis kitapları Hz. Peygamber´in ayakları şişinceye kadar namazda durduğunu kaydeder. Bunu gören ashaptan bazıları : ?Ya Resûlullah ! Sen ki Allah´ın affına nail olmuşsun.Bu kadar zahmete neden katlanıyorsun?? demişler; Hz. Peygamber de onlara: ?Neden Allah´ın şükreden kulu olmayayım!?? cevabını vermiştir. Böylece herkes, Hz. Peygamber´in ilâhî bir korku endişesiyle değil, ilâhî bir sevgi iştiyakıyla ibadet ettiğini anlamıştı. Hz. peygamber´in, namazın en büyük zevki olduğunu söylemesinin hikmeti de buydu. Sabah namazının iki rekâtını kıldıktan sonra ?Bu iki rekâtın verdiği zevk yanında, dünyanın bütün zevkleri hiçtir.!? derdi.
Hz.Peygamber(s.a.s.), vefatı esnasında: ?Allah´ım! Yüceler Yücesi Dost=Refîk-i A´lâ? diyordu. Hz. Âişe bu sözü duyunca ?Resûlullah artık bizden ayrılıyor!? demişti.(Mektubat-ı İmam Rabbanî).
DOSTUM
Sırat kıldan ince kılıçtan keskin,
Boynunda günahla geçilmez dostum,
Gönül sevdiğine oluyor küskün,
Hatır için zehir içilmez dostum ?
Özü doğru olan hiç yolda kalmaz,
Kendini bilmeyen evliya olmaz,
Israr etme dolu testi su almaz,
Riyakâr ?can?diye seçilmez dostum.
Bencillik ipini çekip kopardım,
Her daim Cihana yardım yapardım,
Ezelden beri tek Tanrı´ya tapardım,
İlâhî kaderden kaçılmaz dostum ?
Bitsin artık gönül çilesi bitsin!
Uzattım elimi Resûl´üm tutsun,
Kalbine girmeye tâkatım yetsin,
İlâhî sırları sezilmez dostum .
Şakıyan bülbüller konsun dalına,
Tamah etme sakın dünya malına,
Bu can feda olsun Rabbim yoluna,
Allah aşkı çeken üzülmez dostum .
OYTAN Muammer, kalbi aşkla dağlıdır,
Rabbini çok sever yürekten bağlıdır.
Allah âşığı Sabit Hoca oğludur,
İlâhî aşktan hiç bezilmez dostum!
SEVGİ PINARI
Tüm müminlere durmadan taşırız,
Yükümüz sevgidir, özümden sevgi,
Kırklar Meclisinde lokma bölüşürüz,
Gönlümden sevgi akar sözümden sevgi!
Erenler birbirine sıcaktır, sıcak,
Asırlardır açarız aşk ile kucak,
Aşk, ol şefkatli bakışlara sığacak,
Gönlümden sevgi akar gözümden sevgi!
İlimler aradım hep, takva aradım,
Sevgiyi dermek için arşı taradım,
Dermek ve dostlara vermekti muradım,
Gönlümden sevgi akar, vâzımdan sevgi!
Gönül ibremle daim Tanrı´ya döndüm,
Gece-gündüz huşuyla ?zikirle andım,
Yoğun ilâhî aşkla kavrulup yandım,
Gönlümden sevgi akar, yüzümden sevgi!
İçimde saklı olan hisleri sezdim,
Kalpleri fethedip başlarda gezdim,
Şarkılar söyleyip has şiirler yazdım,
Gönlümden sevgi akar, sazımdan sevgi!
Saçlarıma kar yağdı şeklim değişti,
Gençlik çiyliğim aşk ateşiyle pişti,
Ruhumdaki sızı gün be gün gelişti,
Gönlümden sevgi akar, sızımdan sevgi!
OYTAN Muammer, Resûl yoluna girdim,
İkrarımı ol Peygamber´ime verdim,
Ezelden gönül gözümle O´nu gördüm,
Gönlümden sevgi akar, mazimden sevgi!