USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HZ. PEYGAMBERİN(s.a.s.) MEDİNE´de VERDİĞİ İLK CUMA HUTBESİ

06-11-2018

İbn Cerir, Sa´id b. Abdurrahman´dan şöyle rivayet etmektedir: ? Hamd Allah´a olsun.Allah´a hamd eder, O´ndan yardım talep ederim. O´ndan mağfiret talep eder, O´ndan hidayet dilerim. O´na iman ediyor, O´nu inkâr etmiyorum. Allah´ı inkâr edene düşman olurum! Hiçbir ortağı olmayıp tek olan Allah´tan başka ilâh yoktur. Muhammed O´nun kulu ve elçisidir. Allah, Muhammed´i, hidayet, İslâm ruhu, nasihat için peygamberler zincirinin kesildiği, ilmin azaldığı, insanların sapıttığı, zamanın kesildiği, kıyametin yaklaştığı, ölümün yaklaştığı bir dönemde göndermiştir. Kim Allah´a ve resûlüne itaat ederse doğru yapmış, kim onlara isyan ederse sapıtmış, haddi aşmış ve büyük bir delâletle sapıtmıştır? Allah´ın sizi alıkoyduğu şeylerden sakınınız. Nasihat olarak, zikir olarak bundan daha faziletlisi yoktur. Takva, Allah´tan korkarak amel eden kişi için ahreti kazanma hususunda büyük bir yardımdır. Kim Allah ile arasındaki bağı gizli olsun aşikâr olsun her durumda sağlam tutup bunu sırf Allah rızası için yaparsa bu onun için dünya hayatında güzel bir zikir; insanın amellere muhtaç olduğu ahiret hayatı için de bir azıktır? Allah kullarına karşı çok şefkatlidir. Allah sözünde doğru, verdiği sözünü hızlı bir şekilde yerine getiren, asla sözünden dönmeyen bir Zattır?Takva kişiyi Allah´ın azabından korur. Takva yüzleri nurlandırır, Rabbini razı eder, dereceleri yükseltir. O halde payınızı alın? Allah´ın size ihsanda bulunduğu gibi siz de iyilik yapın. Allah´ın düşmanlarına düşmanlık besleyin, hakkıyla Allah yolunda cihad edin. Sizi seçen ve size Müslüman ismini veren O´dur. Güç ve kuvvet sadece Allah´ındır. Allah´ı çok zikredin. Güç, kuvvet sadece büyük olan Allah´ındır!´?(Hayatü´s Sahabe,s.214)

 

 

 

insanların birbirini sevmesi; nefsine hâkim olması           .

Sevgi, Yüce Yaratan´ın, mahlûkata bahşettiği ilâhî bir lütuftur, nimettir!.Sevgiyi kullarının kalbine yerleştiren Yüce Rabbimiz, özü itibariyle bütün sevgilerin kaynağıdır. O, Vedûd´dur: çok muhabbetli, çok şevkatlidir; hem seven hem sevilendir.! Bu sevgi, şevkât ve muhabbet sayesinde tüm varlıklara rızık verir. Bu sınırsız sevgi ve merhameti ile biz kullarına yardımcı olur ve bizi bağışlar! Allah Tealâ, sınırsız lütuf ve kerem sahibidir. O, kulunu sevdiğinde kendisinden istediğini ona verir.Kendi rahmetine sığındığında onu korur.Bağışlanma dilediğinde onu affeder. Yeter ki kul istemeyi bilsin; rabbine iltica eylesin!

            Mümin kişinin yüreği de her daim Allah sevgisi ile titrer. Bu sevgi sadece kalpte hissedilen bir duygu olarak kalmaz, tutum ve davranışlara, söz ve düşüncelere de yansır. Kalbini Allah sevgisi kuşatan bir mümin, rahmeti kuşanır. O, emindir, O´ndan endişe edilmez! Allah´ı sevenlere, Allah için birbirini sevenlere asla korku ve hüzün yoktur!

Allah sevgisinin yer aldığı kalpde başka sevgilere de yer olur mu? Acaba, Allah sevgisi kalpteki tüm sevgi haznesini doldurur da, başka sevgilere, başka varlıkların sevgisine hiç yer kalmaz mı? Peygamber Efendimizin, bununla ilgili çok güzel bir hadisi şerifi vardır: Bir gün Efendimiz, Hz. Ali´ye sorar:

-?Ya Ali Allah´ı seviyor musun?

-Evet ya Resulallah!

-Peki beni seviyor musun?

- Evet ya Resulallah!

-Peki eşini seviyor musun?

-Evet ya Resulallah!

-Peki çocuklarını seviyor musun?

-Evet ya Resulallah!

-Peki bunların hepsini bir kalpte nasıl taşıyorsun?

Hz. Ali, beklemediği bu soru karşısında şaşırmış ve cevap verememiştir.?Bunu düşünmek gerek!? diyerek oradan ayrılmıştır. Hz. Ali düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma, düşünceli olduğunu fark ederek sorar. ?Nedir bu halin ya Ali? Eğer bu düşünceliğin dünyevî kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin; yok, bu halin Rahmanî kaygılardan dolayı ise anlat, birlikte çözüm bulmaya çalışalım?. der. Hz. Ali, Efendimizle arasında geçen konuşmayı anlatır. Hz. Fatıma:

- Ya Ali, babama git ve de ki: ?Kişi Allah´ı aklıyla ve ruhuyla sever, Peygamberimizi kalbiyle sever; eşini nefsiyle sever, çocuklarını şefkâtiyle sever? demiştir. Hz. Ali, Peygamber Efendimize gelerek, Hz. Fatıma´dan öğrendiklerini anlatır. Efendimiz:

-   Ya Ali, bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır!? der. (Tırmizi´den nakleden, Umut Atay, a.g.e.s.17-18)

İnsanın sahip olduğu en büyük hazine, sihirli duygu ?sevgidir?; Cenab-ı Allah´ı(c.c.) , Peygamber (s.a.s.) Efendimizi, O´nun Ehlibeytini sevmektir! Allah´ın sevdiklerini, değer verdiklerini sevmektir!.Allah için birbirini sevmektir! Böylece, bu ruh haline kavuşmuş olarak tabii ki birbirimizi sevmektir; insanları, hayvanları, bitkileri, taşı-toprağı, çiçeği-böceği, kısaca tümüyle doğayı sevmektir; yaşamı sevmektir. Karşılıksız, beklentisiz olarak, bizatihî insan olduğu, hayvan olduğu, bitki olduğu, taş-toprak olduğu için, kısaca Allah Tealâ tarafından yaratıldığı için sevmektir! Büyük Derviş Yunus´un ifadesi ile ?Yaratılanı Yaratan´dan ötürü sevmektir.!?  Her yöne, her yana, her şeye sevgiyle bakmaktır. Duyulan sevginin ruhumuzu titretmesidir; sevmek-sevilmek-gönüllere sevgi ekmektir; aç-susuz kalsan da sevgisiz kalmamaktır; bir ilâhî aşk nağmemizde belirttiğimiz gibi tüm insanlığa sevgi taşımaktır.!

Tüm mü´minlere durmadan taşırız,

Yükümüz sevgidir, özümden sevgi,

Kırklar Meclisinde lokma bölüşürüz,

Gönlümden sevgi akar sözümden sevgi!

 

İslâm Dini, dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, sevgiye, sevmeye-sevilmeye o kadar önem veriyor ki: ?İmân etmedikçe Cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de kâmil imân etmiş olmazsınız.!? .( Ebu Davud, Edeb, 130, 131)buyuruyor.! Neredeyse birbirimizi sevmenin imân etmiş olmanın ön şartı olarak görüyorlar.!

Sevgi insanın en büyük hazinesidir. Sevgi insanın, hatta her canlının, hayvanların dahi bizatihî fıtratında vardır, doğuştan gelen bir haslettir. Allah Tealâ doğuştan yüreğimizi sevgi ile yüklemiş, şarj etmiştir. Ne var ki insanoğlu bu hazinesini, bu değerini, bu özelliğini kullanmakta son derecede cimri, hasis, kıskanç davranmaktadır. Aman haa kullanırsam biter diye korktuğu için değil! Çünkü sevgi içimizdeki öyle bir kaynaktır ki harcadıkça, kullandıkça, eksildikçe artar, çoğalarak akar, daha gür akar.!.

 Sevgi yaratılıştan getirdiğimiz, Allah vergisi bir duygudur: Fıtratın, insandan istediği iyiyi, güzeli, doğruyu v.b. seçmesidir; iyi bir kul, iyi bir evlat, iyi bir vatandaş olmasıdır. Ne var ki bu yolda insanın karşısına çıkan bir çok engelleyiciler vardır: Birinci engel, nefistir!. Nefis, engellerin başında gelir! Sürekli olarak olumsuz telkinlerde bulunan, kötüyü-kötülüğü teşvik eden nefis! Nefs-i emmare! İkinci engel şeytandır! Sanki aralarında işbirliği yapmış gibi, şeytan ve nefs-i emmare, insanı durmadan kışkırtır. Böyle bir etki altındaki insan hatalarını ve bunların yaratacağı sonuçları göremez; hatta görse bile bunları savunur, doğru yaptığını ileri sürer; öz eleştiri yapmak bilinci ve ruhu gelişmemiştir bu tür kişilerde! Nefsini lider konumuna getirmenin ve onun peşinde gitmenin cinsiyeti yoktur: Hem kadın hem erkek nefsaniyet yönelişine kapılmış olabilirler! Nefs-i emmare, maazallah insanı gaflete düşürür! Gaflet nedir ? Gaflet, nefsin arzularına uymak suretiyle Allah´tan uzaklaşmaktır! Allah´tan uzaklaşarak gidilecek yön, düşülecek yol, insanı doğrudan doğruya Cehenneme ulaştırır!O halde nefsimizi ıslâh etmeliyiz..

Nefis ıslâh olup muma çevrilir,

Ol Tanrı´yı zikirle,  hep zikirle!

 

Nefsin ıslâh olması, ?mertebeler? aşması halinde ruh da ?kemale? erecektir, olgunluğa doğru yol alacaktır. Nefsin ?mertebe? durumu ve ruhun ?kemale? ermişlik, olgunluk seviyesi bizlerin Allah katındaki konumumuzun belirlenmesinde önemli bir yere sahiptir. Şu âyet bunu vurguluyor: ? Her kim de Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini de kötü arzularından korumuş ise onun varacağı yer de muhakkak ki Cennet´tir!?(Nâziât, 79/40-41)

: Doğuştan fıtraten temiz, günahsız, saf; iyilik sever, İslâma yatkın olan insanoğlu, ailenin, çevrenin, kötü eğitimin etkisiyle yoldan çıkmadan iyi-temiz kalabilmek için gayret sarf etmelidir. Yani tedbirlerini almalıdır! Nasıl alacaktır ? Yüce Tanrıyı çok zikrederek, O´na çok şükrederek; O´na çok güzel ibadet ederek alacaktır tedbirini!. Hz. peygamber Efendimiz dahi: ?Rabbim, seni çok zikretmeye, Sana çok şükretmeye ve sana güzel bir şekilde ibadet etmeye beni muvaffak kıl!? diye dua etmektedir. Biz aciz kullar da Yüce Tanrıyı zikrederek nefsini ıslâh etmeli, mertebesini yükseltmelidir; ibadetlerini tam yaparak ve Cenab-ı Allah´a gece gündüz şükrederek ruh olgunluğunun mertebesini, ?kemal derecesini? yükseltmelidir!.

Böylece insanoğlu, sevgi pınarının ağzını açmalı, her şeye, herkese, her zaman sevgi akışına izin vermelidir! Allah Tealâ sevgiyi yüreğimize doğuştan yüklemiş; kullandıkça pınar gibi daha gür akmasını halk etmiş, bizim kullanmamızı, her şeye-her zaman-her yerde harcamamızı, göstermemizi bekliyor!

Sevgi duyulsa, saygı da duyulacak; tüm canlı- cansız varlıkların Allah Tealâ´nın yarattığı birer güzellik olduğu, mucizevî eser olduğu düşünülüp tefekkür edilecek; dolayısıyla Cenab-ı Allah´ın büyüklüğü, gücü idrak edilecek; her güzellikte hayretler içinde, şaşkınlık içinde O´nun aksi, O´nun görüntüsü aranacak ve bulunacak ve O´na ilâhî bir aşkla bağlanılacak, dolayısıyla tüm buyruklarına, Kitabına uyulacak! Böylece nefisler körletilecek, şeytanın telkinlerine uyulmayacak; yeryüzündeki kötülükler, fenalıklar son bulacak; canı burnunda olanlar, siniri tepesinde olanlar, etrafına saldıranlar, yakıp-yıkıp-insana, doğaya zarar verenler, incir çekirdeği doldurmayan sebeplerle Allah´ın eserine, insana kurşun sıkanlar sakinleşecek. Yukarda:

 ?Nefis ıslâh olup muma çevrilir,

  Ol Tanrı´yı  zikirle hep zikirle!?     dediğimiz gibi, herkes ıslâh olacak.!

 

            Ne yazık ki, ortada bir fâsit daire mevcuttur: Allaha inanmayan, O´na ortak koşanlar, Kur´an yolundan ayrılanlar, esasen yanlış yoldadırlar, yanlış işler yapmaktadırlar; ruhlarında kötülük çöreklenmiştir. Bu tıynetteki insanlara şeytan da musallat olduğu için, tüm vaktini, tüm amacını bunları azdırmak için harcadığı için daha fazla yanlış yapmakta, daha fazla kötülük etmektedirler; nefislerinin ıslâh olması giderek daha zor olmaktadır.! Bu şekilde inançsızlıkları yüzünden, üzerlerinde hakimiyet kuran şeytanın azdırmasıyla, bu dünyada kötülük yapanlar, yanlış yapanlar, sırat-ı müstakimden ayrılanlar hem insanların yanında itibarlarını kaybetmekteler, hem de Ahiret hayatında onları Allah´ın cezası şiddetlenerek beklemektedir.

-?Kötü ameller işleyenlere gelince, kötülüğün cezası misli iledir ve onları bir zillet kaplar??(Yunus,10/ 27).

Tam aksine inançlı mü´minlere ise, hem şeytan yaklaşamamakta, azdıramamakta; bu nedenle nefislerini ıslâh edip salih ameller işlemekteler;  insanların yanında muteber dost olmaktalar, hem de Ahiret hayatında cennet hayatı ile mükâfatlandırılmaktadırlar.

? İman edip güzel işler yapan kimselere gelince, yarın onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız ve ebediyen orada kalacaklar.! Bu, Allah´ın gerçek bir  va´adidir ! Allah´tan daha doğru sözlü kim olabilir ?.? (Nisâ, 4/122)

 

 

PEYGAMBERİMİZİN NAMAZLARDAN SONRA ETTİĞİ DUALAR:

                       

Taberâni, İbn. Ömer´den şöyle rivayet etmiştir: ?Hz. Peygamber´in arkasında ne zaman namaz kıldıysam namazdan sonra şöyle demiştir: ?Ey Allah´ım, bilerek bilmeyerek yaptığım günahları affet.Ey Allah´ım beni güzel amel ve ahlâka yönlendir.Güzel amel ve ahlaka sadece sen yönlendirirsin; kötü amel ve ahlaktan da sadece sen sakındırırsın !?(Hayatü´s Sahabe,s.165)

 

Sabah Namazından sonra ettiği dua:

Hz. Peygamber sabah namazından sonra şöyle dua ederdi: ?Ey Allah´ım, senden helal rızık, faydalı ilim, kabul edilen amel istiyorum.?(Hayatü´s Sahabe, s.166)

 

MESNEVδDEN BİR HİKÂYE.

 

Gönül erbabından biri, Mısır´da gezerken, çavuşlar, açılın-açılın diye halkı kenarlara sürüyorlar. Gönül adamı da bir kıyıya çekilip acaba kim geçecek diye bekliyor. Derken altınlarla bezenmiş bir eğere kurulmuş, sırmalı elbiseler giyinmiş kuzgunî bir zenci, sağa-sola selâm vererek atını sürer geçer. Derviş, birine, merakla: ? Bu kim?? diye sorar. Adam, Mehmet Ali paşanın kulu deyince, başını göğe kaldırıp: ?Yarabbi! Ben senin kulunum; bu da Mehmet Ali paşanın kulu; kula bakmayı bilmiyorsan, bari Mehmet Ali´den öğren !? der.(Mesnevî ve Şerhi, Cilt 5, s.504)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?