USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HZ. PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZİN (s.a.s.) SON HUTBESİ:

05-01-2022

“Ey nâs, bilmiş olun ki, bu dünyadan göçme zamanının geldiği bana haber verildi. Allah’ıma kavuşacağıma seviniyorum. Ümmetimden ayrılacağım için de mahzunum.

Ey nâs, vasiyyetimi dinleyin, belleyin, burada bulunanlar bulunmayanlara tekrarlasın: Allah, gönderdiği Kitapta size helâl ve haram kıldığı şeyleri, yapacağınız ve sakınacağınız şeyleri bildirdi. Siz o Kitabın akıllara hayret veren hükümlerine itaat ediniz. Saydığı örneklerden ibret alınız. Sizi cennetten uzaklaştıran, cehenneme yaklaştıran heveslerden ve şehvetlerden çekininiz; topluluktan ve doğruluktan ayrılmayınız. Emanete hıyanet etmekten sakınınız ve Allah’tan korkunuz. Kölelerinize ve karılarınıza eziyet etmeyiniz. Onların haklarını gözetiniz. Çoluğunuza ve çocuğunuza ilim ve edep öğretiniz Onlar sizin yoldaşınızdır ve size emanettirler.

Ey halk, Âl ve Ehl-i beytime ve Kur’an’ı bilenlere sevgiden ayrılmayınız. Âlimlere saygı gösterin, onlara kin gütmeyin, onları kıskanmayın, bilmiş olun ki, onları seven beni sevmiş olur!

Ey halk, taharete riayet edip namaza devam edin: Malınızın zekatını verin; zekat vermeyenin namazı da yoktur. Namazı olmayanın ise orucu, haccı, cihadı ve dini yok demektir.

Ey halk, dilinizi tutun, gururu bırakın, büyük işler başarın,

vücutlarınızı işletin, tembel olmayınız. Düşmanlarınızla savaşın; mescitlerinizi ma’mur tutun; imanınızı kuvvetlendirin. Önce kendi nefsinize, sonra kardeşlerinize nasihat edin; namusunuzu koruyun. Malınızdan sadaka verin, birbirinizin nail olduğu şerefi kıskanmayın, kendinizi esirlikten kurtarmaya çalışın, zulmetmeyin, Allah hesap gününde zalimi bizzat muhakeme edecektir.

Ben haberimi aldım. Allah’a gidiyorum. Dininizi ve emanetinizi Allah’a ısmarladık. Ey ashabım ve ey cemaat, sizlere selametler dilerim. Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun!” (A. Himmet Berki ve Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, Ankara 2015, 30.Baskı, s.441)

 

NAMAZIN ANLAMI VE HİKMETİ.

Namaz, Allah’ın beş vakit kılınmasını emrettiği, Hz. Peygamber Efendimizin de 23 sene boyunca öğretip uyguladığı şekilde kalp, dil ve bedenle yapılan bir ibadettir. Namaz, Allah’ı yüceltmek, gönülden gelen bir saygı ile O’nun huzurunda durmak, O’nun kelâmından okumak, O’nu noksanlık ifade eden bütün niteliklerden uzak olarak övmek, O’nun verdiği nimetlere şükretmek, O’nun huzurunda vücudun en aziz yeri olan alnı yere koyarak tevazu göstermek, dua ve niyazda bulunmak gibi kulluk, teslimiyet ve tevazu yüklü bir çok eylemi anlamlı ve ahenkli bir şekilde bir araya getirmektir.( İ.Karagöz-H.Altuntaş, Namaz İlmihali, s.96 ).Şu halde namaza ait bütün unsurları üç ana nitelik altında toplayabiliriz: Kalbin huşû ve saygı ile Allah’a yönelmesi, beden ile Allah’a en üst düzeyde saygı sunulması ve dilin Allah’ı anması yani zikir ve dua edilmesidir.

 

NAMAZDA HUŞÛ. 

Namazda huşû;

* Her şeyden önce Allah Tealâ’nın huzurunda olduğunun; ibadet mahallinde bulunulduğunun farkında olmak, namaz kılarken Allah’a gönülden boyun eğmek:

“…Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun!” (Bakara,2/238); Allah’ın huzurunda olduğunun idraki içinde olmak ve bunu namaz boyunca akıldan çıkarmamak; her türlü dünyevî meşgaleden zihni sıyırmaya çalışmak; yapılan hareketlerin farkında olmak yani kıyamda olduğunun, rükûda olduğunun, secdede olduğunun, kaç defa secde ettiğinin farkında olmak, aklında tutmak; acele etmeden namazın her hareket ve kıraatinin hakkını vererek yapmaktır.

*Allah Tealâ’nın huzuruna çıkınca O’na karşı derin bir saygı içinde olmak: “Onlar ki namazlarında derin saygı içindedirler!” (Mü’minûn,23/2);

* Yüreğini-kalbini-gönlünü-ruhunu aşkla, sevgiyle Allah’a yönlendirmek;

*Yüce Varlığın huzurunda olduğunu idrak etmek;

* Cenab-ı Allah’ın seni gördüğünü, gözlediğini, şefkatle baktığını hissetmek; “O, namaza kalktığın vakit seni görüyor.” (Şuarâ,26/218); “…Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir!” (Nisâ,4/1)

* Dualarını-yakarışlarını duyduğunun bilincinde olmak “Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” (İbrahim, 14/39); “O, her şeyi en iyi işiten ve hakkıyla bilendir!” (Şuarâ, 26/220)

*Allah’a karşı duyulan derin sevgi-saygı içinde, boyun eğerek, alçak gönüllülük ve tevazu ile; kibir, gurur, riya ve gösterişten uzak bir şekilde, kul olduğunun bilinci içinde O’nunla baş başa kalmak, baş başa olduğunu bilmek!

* Huzurlu ve mutmain olmak: Namaz huzur mahallidir, tevazu ve huşû kaynağıdır.

 

İşte namazda huşû budur! İşte mü’minin Mirac’ı budur! İşte, müminin üzerindeki büyük günahların dışındaki günahları temizleyen namaz bu nitelikteki namazdır! Nitekim, Hz.Peygamber (s.a.s.)  “Kim dünya ile ilgili vesvese etmeden iki rekat namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar” demiştir. ( Ebu Davud, Tefriu' ebvabi'l-vitr, 26).

 

 

EMANETE HIYANETLİK ETMEMEK.

Emanet; bir kimseye koruyup kollaması ve daha sonra sahibine iade etmesi için bir şeyin geçici olarak verilmesi demektir. Her şeyin sahibi olan Yüce Allah, sahip olduğumuz canı, organlarımızı, malları, çocukları bize birer emanet olarak vermiştir. Bunlardan dolayı Rabbimize karşı sorumluyuz ve her anlamda koruyup, iyi bakmamız, temiz ve sağlıklı olmalarına ve   kalmalarına özen göstermemiz gerekir. İnsanların bize emaneten verdiği mallara da sahip çıkmalı, zamanı gelip geri istendiğinde aynı şekilde iade etmeliyiz, emanete hıyanetlik etmemeliyiz. “Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.” (Enfal,8/27).“Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.”

(Müminun,23/8).“Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir (Meâric,70/32)

         Güvenilir, emîn kişi olmak, özü-sözü bir olmak, insana toplumda itibar kazandırır. İşlerinde doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmayan, söz verdiğinde yerine getiren, verilen emaneti koruyan kişiler toplumda her zaman saygı gören ve Allah’ın emirlerine uyan mümin kişilerdir.

         Ahde vefa göstermek, sözünde durmak, dürüstlük ve sadakât inancının bir gereğidir. Sözünün eri olan kişi, aldığı her sorumluluğu Allah’tan bir emanet olarak görür. Bu emaneti korumak, görevinin hakkını vermek için azamî gayreti göstermek; hile ve ihanet içinde bulunmamak ahde vefa göstermenin gereğidir

 

ZEMZEM,

 Arapça’da “bol, bereketli, doyurucu ve kaynağı zengin su” anlamlarına gelen zemzem, sadece kutsal kabul edilen Harem bölgesinin değil, bizzat Kâbe’nin kuyusu ve bütünleyicisi olarak da görülmüş, Mekke için bir nevî hayat kaynağı olmuştur. Cenâb-ı Allah’ın emri üzerine, Hz. İbrâhim’in, eşi Hacer’i ve henüz bebek olan İsmail’i ıssız Mekke vadisinde bırakıp ayrıldıktan sonra, Hâcer, su ve erzakının tükenmesi üzerine  çaresiz kalmış; küçük oğlu İsmail’in susuzluktan ölmesinden endişe ederek telâşla Safâ ve Merve tepeleri arasında yedi defa gidip gelerek bir yardımcı aramış; bütün ümitlerini kaybettiği anda mucizevî şekilde oğlunun bulunduğu yerde kaynayan zemzem suyunu görünce Allah’a şükretmiş ve suyun dağılmaması için etrafını toprakla çevirmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin. O, Zemzem’i kendi haline bıraksaydı veya avuçlamasaydı, muhakkak akar, bir ırmak olurdu.”

Bütün su kaynaklarına uzak bir noktada, çölün ortasında bir mucize gibi çıkan Zemzem, şifalı ve besleyici bir sudur. Ondan içen acıkmaz, ne kadar içilse rahatsız etmez, bazı hadislerde “ne amaçla içilirse ona şifa olacağı…” buyrulmuştur.

          Hz. Hâcer’in, aralarında 400 metre mesafe olan Safa ve Merve tepeleri arasında su ve imdat arayışı hac ve umre mesaiki içinde yer alan “sa’y” uygulamasının kökeni olmuştur (Bakara, 2/158). (Hicaz Albümü, s. 45)

         Zemzem, Allah Tealâ’nın darda kalan kullarının imdadına nasıl yetiştiğine dair ibret alınması gereken ve mucizelerle dolu bir örnektir. 2002 senesinde ilk kez umreye gittiğimizde Zemzem kuyusunu görmek kısmet olmuştu. Zemzem Kuyusu, Mescid-i Haram’da, Kâbe’nin 18 m. güney doğusunda, Hacerül Esved’in tam karşısında bulunan ve merdivenlerle inilen 2,5 m. yükseklikteki yer altı kısmında bulunmaktaydı. Kuyunun etrafı, tavana kadar, güvenlik tedbiri olarak yuvarlak cam ile çevrilmişti. Yaklaşıp cam korkuluktan bakınca neredeyse su seviyesi kuyunun yüzeyine yakın olan mübarek zemzem görünebiliyordu. Zemzem bir pompa marifetiyle bu bodrumda bulunan çok sayıda su musluklarına verilmekte idi; herkes bu çeşmelerden içmekteydi. Daha sonraki gidişlerimizde, tavafı engellemesi ve izdihama sebep olması nedeniyle bu yer altına girişin tamamen iptal edilmiş, kapatılmış olduğunu; suyun Mescidü’l Haram’ın birçok yerine konulan bidonlarla dağıtımı yoluna gidildiğini gördük. Kutsal topraklara gelenlerin ülkelerine götürmeleri için bidonlarının doldurulması, Medine’ye götürülecek zemzemin büyük bidonlara doldurulması ve Mekke’deki Mescidü’l-Haram’daki bidonların doldurulması için şüphesiz başka dolum noktaları da vardır. Zemzemin mucizelerinden bahsederken, kuyudan ne kadar su çekilirse çekilsin zemzemin kuyudaki seviyesinin hiç değişmediği, aynı kaldığı; suyunun son derecede şifalı olduğu rivayet edilmektedir.

Hz. Peygamber, “Yeryüzündeki suların en hayırlısı zemzem suyudur; içilmesi açlığı giderir, hastalığa şifa olur!” (Heysemî,III, 286). “Zemzem suyu hangi niyetle içilirse ona çare olur!” (İbn. Mâce, “Menâsik,, 78) buyurmuştur. Resûl’ü Ekrem’ in uygulaması sebebiyle, Kâbe’yi tavaf ettikten sonra kılınan 2 rekat tavaf namazını müteakip zemzem içmek müstehap kabul edilmiştir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?