Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır. Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! Allah'ın selâmı üzerine olsun!”
Bu bağlamda Necip Fazıl’ın yazdığı hitabede “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...” İfadelerinden de anlaşılacağı üzere hem dinî hem de milli referansları olan coşkulu bir metindir. Hitabenin “bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik” ifadelerinin art arda tekrar edilerek başlaması, şairin ideal nesle olan özlemini yansıtması bakımından önemlidir.
Şairin de içinde bulunduğu mevcut kuşaktan ümitsiz olduğu, bu sebeple geleceğe sarıldığını görmekteyiz. Diğer taraftan hitabenin yine başında vurgulanan "zaman bendedir ve mekân bana emanettir! "diyebilen şuurlu gençlik ifadesinde ‘zaman’ ve ‘mekân’ unsurları anahtar kelimelerdir. Kendi milli ve dini tarihini öğrenmiş, benimsemiş, geçmişiyle barışık bir nesil ister.
Aynı zamanda bu büyük tarihi var eden Türk-İslam medeniyetini oluşturan kimi yerde Büyük Doğu, kimi yerde ise Asyacılık fikri ile ön plana çıkardığı mekân mefhumuna hâkim bir nesil istemektedir.
Bütün düşüncesini Doğu-Batı karşıtlığı üzerinden oluşturan sanatçının kendi kuşağından istediği temel atalarının var ettiği büyük medeniyeti hem tarih hem mekân unsurları bakımından doğru okumaları ve ona sahip çıkmalarıdır.
Yirminci yüzyılda bütün dünyada başlayan Batılılaşma hareketlerinin etkisini düşünecek olursak, bu süreçte Necip Fazıl’ın alternatif bir medeniyet okuması sunması önemli bir meseledir.
Necip Fazıl’ın hitabesinde ise, İslamiyet’in lideri Hz. Muhammed’i kendisine rehber edinmiş, onun dışında bir rehber ve yol tanımayan, İslamiyet’i, özellikle Asr-ı Saadeti kendisine örnek almıştır.
Necip Fazıl’ın hitabesi, sanatçının yıllarca bu dava için çektiği sıkıntıları vurgulayan ifadeler ve bu çekilen sıkıntıların artık gelecek nesille birlikte ortadan kalkacağına dair inancıyla son bulur.
Özellikle yazılarına ve konuşmalarına “Aziz Gençler”, “Bir Gençlik, Bir Gençlik, Bir Gençlik” “Anadolu Gençliği”, “Beklenen Nesil” gibi başlık ve nidalarla başlaması
şairin temel muhatabının gençler olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Necip Fazıl’ın ideal gençliği; kendisine örnek din olarak İslamiyet’i seçmiş, örnek şahsiyet olarak Hz. Muhammed’i rol model görmüş, düşünce dünyasını Kur’an ve hadislerle örmeye çalışan, değişime açık ama İslam geleneğine de bağlı yaşadığı zamanı ve mekânı en iyi şekilde kavramaya çalışan bir gençlik olmayı hedeflemiştir.
Necip Fazıl’ın ideal genci bütün heyecanının yanında ahlaki duruşu, karakter özellikleriyle de örnek bir şahsiyettir.
Necip Fazıl’a göre; sağlam, samimi, ne yaptığını bilen, rotasını çizmiş, toplumun bir adım ilerisinde olan fert, zamanla toplumu harekete geçirecek ve toplumsal dönüşümü sağlayacaktır.
Nitekim Necip Fazıl’ın gelecek tasavvuru/ideal gençlik yaratma çabası, yıllar sonra hem Türk edebiyatında hem de Türk siyaset-düşünce dünyasında önemli ölçüde karşılık bulmuş, Necip Fazıl’ın düşünceleri bütünüyle olmasa da birçok yönden kendisini gerçekleştirmiştir.
Üstadın; “Davetiye @adlı şiirine Dokunalım ebediyet nesline bir davetiye olsun inşallah…
Telli pullu, anlı şanlı bir gelin;
Aynalar, gelin!
Bir güzel ki, en güzeli güzelin;
Gönüller, gelin!
Sonsuz gerçek, habercisi ezelin;
Kitaplar, gelin!
Ey karanlık, gelmektedir ecelin;
Işıklar, gelin!
Toplanın hep, derlenin hep düzelin;
Yığınlar, gelin!
En güzeli, en güzeli, güzelin;
Habercisi, habercisi, ezelin;
Tellerinde şafak söken bir gelin;
Anneler, babalar, çocuklar, gelin!
Kıymetli Kardeşlerim:
“Nizamların nizamı olan düzen, iki heceli ve beş harfli bir isim taşır: İSLÂM.” “Biz geldik, bilen bilsin”
Utansın; şiirin de! Üstad;
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın
Üstada kalırsa bu öksüz yapı
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Kim var? diye seslenince, sağına ve soluna bakınmadan “Ben Varım!” cevabın
veren dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik!Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşı da, işte o zaman gediğine konmuş olacaktır.
Üstada Rahmet eyle Ya Rabbi! Necip Fazılın eserleri içinde bu eserin değerlendirilmesi oldukça önemlidir…
İdeolocya Örgüsü, Kitabın ana gayesi: Yeni bir toplum inşası, yeni bir düzen önerisinde bulunuyor.Sloganı ise Büyük Doğudur!
Üstadın, Devlet, aksiyon, gaye, ufuk, düzen rejim ahvalini kurumsallaştırma manifestosu. “Efradını cami ağyarını mani” fikir namlusuna denk nokta atışlara, bu eserde yer verilmiştir.
-Dünya okuması yapılmış. Doğu ve Batı
-şehir hayatı
-köy hayatı
-Nasıl bir üniversite
-Nasıl bir devlet
-Maneviyat İslam ve Tasavvuf
-Bilim ve Teknik, örn: minare sayısı kadar fabrika bacası ifadesi
-Yenilenme, Müslümanların yenilenmesi, iki günü bir birine denk olan kayıptadır.
• İslâm ordusunun gayesi "Allah adını yükseltmektir."
• Adam öldüreni hemen öldürecek, hırsızlık edeni bir daha edemez hale getirecek ve bütün içtimaî ihtilâflarında ferde öz evinden daha emin sığınaklar gösterecek bir nizam...
• Gerçek bir müslüman için mezara girmeden istirahat yoktur.
• "Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker."
• "Var olma cehdini kaybetmemiş bir millet için günümüzün şartları karşısında bir inkılâp zarureti mutlaktır ve bunun aksi yokluktur."
• "Bizim, olmuş ve olabilecek ahlâk kaynağımız adıyla ve sanıyla İslâm ahlâkıdır."
• Hasret, vuslatın yarısıdır. İste ki, olsun!
• Kâinatın Efendisi buyuruyor. "Bir günü bir gününe eş geçen aldanmıştır."
• Âşk mı?.. Canın ışığı, varlığın mayası, hayatın desteği tek hikmet... Aslî hedefi Allah... Âşk olmasaydı varlık olmazdı; ne kuşlar öter, ne de sular fısıldaşırdı.
• Kendini Allah'a esir ver ki, hürriyeti bulasın ve hayvan hürriyetinden kurtulasın!..
• Ahlâk yaramız, beynimizden topuğumuza kadar işlemiştir; asıl bunun kurtuluş savaşına muhtacız.
Kısaca söylemek istediğim şudur; Muhammed’i ahlakı yaşamayı, hayatınızın sermayesi yaparsanız mesut olursunuz. İslam demek, insanoğlunun bir fazilet abidesi haline gelmesi demektir. Vesselam( son söz, işte bu kadar)
Nitekim bu kitap ilk defa 1968 yılında basıldı.Eser’in 1968’ deki ilk baskısında Necip Fazıl Kısakürek’ in İthafı ise; “ Bu eser, benim bütün varlığım vücut hikmetim, her şeyim ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım” demiştir.
Kardeşlerim! Ve gördüm ki Üstad Necip Fazıl kurtuluşumuzun reçetesini bizlere sunmuş, hakiki kurtarıcı ve herşeyin özü olan İslam'dı!.
Saygıdeğer Yusuf Kaplan Hocamız:” Yok oluş mevsiminde Türkiye’nin ruhunu N.F kurtardı. Hepimiz entellektüel olarak Fazıl’ın paltosundan çıktık”işaret ederken, ne kastettiğini şimdi çok daha iyi anlıyorum.Allah Teâlâ Hazretleri Şairler Sultan Necip Fazıl Kısakürek’ Üstad'dan razı olsun, ona çektiği çilelerin karşılığını fazlasıyla versin. Mekânını cennet derecesini âlî, eylesin...
DEVAM YARIN