6 KASIM 2018 TARİHLİ YAZIMDA SİYASETTE İSTİKAMET/SİYASETTE İKAMET DEMİŞTİM? BU HUSUSUN ÖNÜMÜZE GELECEĞİ BİLİNCİ İLE BEYANLARIMI BELİRTMİŞİM. 09.01.2019 TARİHLİ YEREL YÖNETİMLER SEMPOZYUMUNDA SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ DA AYNEN; Türkiye´de demokrasinin gelişmesinde mahalli idarelerin, tarihi işlev üstlendiği belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Muhtar seçiminden başlayıp belde, ilçe, il veya büyükşehir belediye başkanlıklarına ve meclis üyeliklerine giden süreç demokrasimizin adeta laboratuvarı niteliğindedir. FAKAT BURADA ÖZELLİKLE BİR ŞEYİ ÖZELLİKLE İFADE ETMEM GEREKİR, ÖZELLİKLE DE BURADA ŞEHİRCİLİK VEYA ŞEHİRLERARASI GÖÇLER. HATTA İNİYORUM AŞAĞIYA DOĞRU ŞİMDİ, İLÇELER BELDELER.
BİZİM BELDE DE BİZİM AMCAOĞLUNUN KAZANMASI LAZIM, BİZİM AŞİRETTEN FİLANCANIN KAZANMASI LAZIM. NE YAPALIM? ANKARA´DAN İSTANBUL´DAN GÖÇ YAPALIM.´ BÖYLE BİR ŞEY OLAMAZ, BU, İŞGALİN FARKLI BİR TÜRÜDÜR. BUNDAN SONRA BU TÜR ŞEYLERİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞIMIZLA DA DAHA YAKIN TAKİBE ALACAĞIZ. ÇÜNKÜ BUNUN ADI DEMOKRASİ DEĞİLDİR. BÖYLE BİR DEMOKRASİ OLMAZ, ´TAŞIYALIM, GİDELİM, BİNDİRİLMİŞ KITALARLA SEÇİM KAZANALIM´ OLMAZ BÖYLE BİR ŞEY. KİM ORADA YAŞIYORSA SEÇİMİ ONLAR YAPSIN, NETİCESİNE DE HERKES KATLANSIN, O DA NEREYE YERLEŞMİŞSE ORADA YAPSIN. BÖYLE BİR YANLIŞ ANLAYIŞ ÜZERİNE NE BELEDİYECİLİK NE DEMOKRASİYİ YAKIŞTIRAMAYIZ. BUNLAR DOĞRU ŞEYLER DEĞİL. ONUN İÇİN BURADAKİ KARARLILIĞIMIZI UNUTMADIĞIMIZI ÖZELLİKLE İFADE ETMEK İSTİYORUM."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir yanlış anlayış üzerine belediyeciliğin, demokrasinin yakıştırılamayacağını, bunların doğru olmadığını söyledi.
Siyasette ve yönetim modellerine ilişkin bugüne kadar bir çok hususta görüşlerimi sizler ile paylaştım. Siyasetin doğru zeminde yürüyebilmesi, hedeflerin ve istikametin en sağlam adımlar ile yürüyebilmesi için özellikle liyakat, sadakat ve ehil olmak kriterleri üzerinde defaten durdum.
Hepimizce de beklendiği ve talep edildiği üzere; yenilikçi, değişim içeren, toplumların ihtiyaçlarına çözüm üretebilen projeler, toplumları muasır medeniyetler seviyesine çıkarabilecek öngörüyü ihtiva eden kalkınma hamleleri, öncelikle samimiyet ile kalplere temas eden iyi niyetli bireyler ve yöneticiler tarafından bu manevi doygunluğun sağlanması ve yine maddi fiziki açıdan da aynı zamanda görevinin kutsallığı bilincindeki ehliyet sahibi kişilerin elinden geçebilir. Siyasi istikametlerin doğru yürüyebilmesi için bu belirttiğim genel kabul görmüş ilkelerin yanında fiziki yeterliliğin de tam anlamı ile sağlanabilmesi açısından bir de bu görevlere talip olan bireylerin ikamet şartlarının değerlendirme altına alınması gerekliliği üzerinde durmanın, ikamet şartını da yasal zemine kavuşturmanın faydalı ve gerekli olacağı inancım ile bu yönlü görüşlerimi bu yazımda sizler ile paylaşmaktayım.
Şöyle ki; Ülkemiz genelinde seçim kıstaslarını yeni yönetim modeli olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dâhilinde değerlendirdiğimizde;
- 6271 sayılı kanun uyarınca Cumhurbaşkanının Seçimi (Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu hükümlerine tabidir)
- 2839 sayılı kanun uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olan Milletvekilliği Genel Seçimleri,
- 2972 sayılı kanun uyarınca Mahalli İdareler Seçimleri (Yerel Yönetimler olan Büyükşehir Belediye Başkanı, İl- İlçe- Belde Belediye Başkanlıkları, Belediye, İl Genel Meclisi ve Muhtarlık seçimleri) olmak üzere 3 ana başlık altında toplayabiliriz.
Tabi tüm bu yasal düzenlemeler irdelendiğinde sadece Muhtarlık seçimlerinde en az 6 ay öncesinden ikamet şartı aranan tek kıstas muhtarlık olup, muhtarlık dışındaki diğer yöneticilerin seçimi ise ikamet şartından vareste tutulmakta olup, istikametin doğru çizilmesi ve istikrarın vatandaşın beklentilerine uygun olarak yürüyebilmesi için birçok durumda adaylar için ikamet şartı konulması da kanaatimce tartışılmalıdır.
Eğer bulunduğu bölgenin fiziki şartlarına hakim olmayan, bölgeye hakim olmayan, bölgenin sorunlarına vakıf olmayan bireylerin seçim ile işbaşına gelmiş vekil, başkan olması veya bir başka görevi üstlenmesi birçok dönem sıkıntılara sebebiyet verdiği gibi, hizmet aksadığı gibi aynı zamanda vatandaşın da tepkilerine açıkça etken olmuştur. Zira, liyakati, sadakati, ehliyeti tartıştığımız gibi aynı zamanda siyasetçinin ikameti şartını da tartışmalıyız. Tabi ikameti tartışırken gerçek manada ikamet koşulunu tartışmalı, şekli değil fiziki ikamet açısından ciddi bir yeterlilik aramak zorunluluğumuzu unutmamalıyız.
Şöyle ki; 298 sayılı seçim mevzuatlarımızda birkaç basit kriter ile bireyler oylarını gerçek ikametlerinden bir başka yere taşıyabilmekte ve oyunu taşıdığı seçim çevresinde oyunu kullanabilmektedir. Bu hususu da yeniden bir düzenlemeye kavuşturmak ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun subjektif ve objektif kriterleri ile aradığı manada ikamet şartları ile uyumlu hale getirmek gerekliliğinin uygun olacağı görüş ve kanaatini taşımaktayım.
Genel seçimler açısından belki bu durum bölgesel baraj, dar bölge gibi seçim modellerine geçilmeden bu modeller tartışılmadan belki mevcut durumda çok mümkün görünmese de özellikle büyükşehir, il, ilçe, belde ve köylerimiz için yerel seçimlerde yerel yöneticilerin atama usulü ile gelmesi, ikameti o bölgede olmayanların tercihe şayan tutulması açıkçası vatandaşımız nezdinde kabul görmeyen bir durumdur. Aynı zamanda yukarıda belirttiğim şekli ile oy taşımanın mevzuatlarımız ile mümkün olması yerelde o bölgede gerçek ikamet şartları ile yaşayan vatandaşlarımız için de kanaatimce haksızlık olacaktır. Esasen o yörede daimi hayatını idame ettiren vatandaşların yöneticilerini kendilerinin seçmek hakkı var iken, taşıma oylar ile sonuç belirlemek hakkaniyete aykırı olacaktır.
Tüm bu belirttiği hassasiyetler doğrultusunda, ikamet şartı konusunda özellikle mahalli idareler seçimleri başta olmak üzere aday belirleme süreçlerinde ve oy taşıma ile sonuç belirleme süreçlerinde kesinlikle gerçek ikamet koşuluna yer verilmeli, gerçek ikamet dışında dışarıdan aday belirlenmesi, dışarıdan oy getirerek seçime gidilmesi hususlarından da uzak durulması, bu yönlü seçme ve seçilme kıstaslarına ilişkin yasal zeminde düzenlemeye gidilmesi elzem ve etkin olacaktır.
Yani özetle, siyasette istikrarlı istikametin önemli bir yolu da seçilen ve seçenlerin gerçek ikametinden geçmektedir?