Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ülke siyaseti yoğun günler yaşarken bazı konulara vurgu yapmak, bazı ifade ve kavramların ise yeniden tanımını yapmak gerekiyor zannımca.
Bugün bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde Amerikan modeli bir yönetim biçimine kanalize ediliyoruz. İki kutbun yer aldığı Amerikan seçim sisteminde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler seçime girerken alt gruplara ya da farklı düşüncelere, 3. bir isme demokratik seçim hakkı tanınmıyor. Bugün Türkiye'de de benzer bir durumdan söz etmek neredeyse mümkün. Toplum iktidar ve muhalefet olarak iki kanada ayrılmışken demokratik anlayış yavaş yavaş kayboluyor.
Hal böyleyken seçimin iki kutbu olan iktidar ve muhalefet tanımlarını biraz açmak gerekecek. Geldiğimiz noktada siyasi çıkarlar için kirli ittifakları kurulurken siyasi ve ideolojik temeller anlamında birbirine zıt olan görüşlerin seçimlere beraber girdiğini görüyoruz.
Bugün şahsi çıkarlar, kişisel menfaatler vatandaşın fayda ve çıkarlarının önüne geçmişken bizler nelere muhalefet olmalıyız? Muhalif olmamız gereken konular liyakatsizlik, adaletsizlik, güvensizlik, bilimsizlik, çarpık ve plansız kentleşme, yanlış imar planları, yanlış eğitim yanlış tarım politikaları, yanlış ekonomi politikaları vs. vs....
Hangi konularda iktidar olmalıyız peki? Öncelikle liyakatte iktidar olmak gerek. Çünkü iktidar liyakatli olursa yukarıda sıraladığımız muhalif olunması gereken konularda iktidarın hata yapma lüksü yok denecek kadar azdır. Bürokrat, genel müdür, müdür, yönetici vs. atama ve görevlendirmelerinde liyakat esas olursa uygulanan politikalar da o denli gerçekçi ve uygulanabilir olur.
Ancak biz iktidar ve muhalefet anlayışımızı kör bir siyasi dövüşe meyledersek her zaman kaybeden oluruz. Gerçeklerden uzak, toplumdan kopuk, halkın beklenti ve taleplerine kulak asmayan siyasilerin siyasi ömürleri de uzun soluklu olmayacaktır. O nedenle muhalefet de iktidar da halk için olmalı, halktan yana olmalı.