İnsanoğlunun, Yüce Yaratıcısına şükretmesi için akıllı olması gerekir. Aklı-bilinci-temyiz kudreti olmayan bir kişinin olan-bitenden haberi olmayacağı için Allah Tealâ’ya şükretme, sorumlu tutulma yeteneğinden de bahsedilemez. O halde dinimizin bizi kurtarabilmesi için aklımıza ihtiyaç vardır. Gözün görebilmesi için nasıl ışığa ihtiyacı varsa, ışık olmadan göz hiçbir şey göremez ise, dinin de, yarın Ruz-i Mahşerde bizi kurtarabilmesi için; daha doğrusu henüz dünyada iken kendi kendimizi kurtaracak salih ameller işleyebilmemiz için,. İslâmın esaslarını tam olarak yerine getirebilmemiz için akla ihtiyacımız vardır.
Akıl, akıllı insan, Dünyada iken çok pişmanlık duyan insandır: Çünkü akıllı insan; dünyada iken eksiklerini, noksanlarını, İslâmın esaslarına uygun olmayan davranışlarını bilir-görür, pişman olur, dolayısıyla hemen tövbe eder ve tutum ve davranışını derhal düzeltir. Akılsız insan, gâfil insan, sorumsuz insan bunu yapmaz ve maalesef “olduğu hali ile” uhrevî hayata intikal eder. Orada, helalinden-haramından yaptıkları-ettikleri, tutum ve davranışları, haramından-helalinden gördükleri-duydukları, haramından-helalinden yedikleri-içtikleri önüne serilince çok pişman olacaktır. Fakat, ne yazık ki, orada tövbe etme imkânı, kendini düzeltme imkânı yoktur! İşte bu sebepledir ki, insanoğlunun, henüz iş işten geçmeden, dünyada iken, tövbe edip hayatında yeni bir sayfa açması imkânı var iken, gecikmeden pişman olmasının tek kurtuluş yolu olduğu söylenir!
Cenab-ı Allah tüm sevdiklerimize bu bilinci versin, bu yolu açsın inşallah! Âmîn!