Bu yazıyı kaleme alırken amacım sadece kendi kendimle dertleşmekti. Hiç emek verip de karşılığını almadığınız, ince ve nazik davrandığınız için suçlu konuma düştüğünüz oldu mu? Kadrinizin, kıymetinizin bilinmediği bir yere düştünüz mü hiç? Kişilik yapınıza, ruhunuza ve eğitim düzeyinize hitap etmeyen bir yer bulunmak zorunda kaldınız mı? Birtakım mecburiyetlerden dolayı tahammül ettiğiniz esasen sabrı sebat gösterdiğiniz, ben bu kadar vefasızlık için mi, bu kadar emek veriyorum dediğiniz oldu mu? İşte öyle böyle karmaşık duygular ve düşünceler içerisindeyim.
Bir yandan işte böyle, ne kadar çabalasanız da çabalarınızın bir karşılığının olmadığı, yankı bulmadığı bir düzenin içerisindeyiz. Diğer yandan ise pandemiden kaynaklı kaotik bir dönemdeyiz. Sürekli kaygı, endişe içersindeyiz. Değer verdiğimiz, sevdiğimiz kişileri kaybedecek miyiz? Sıra bize mi geldi? Her gün hop oturup hop kalkıyoruz. Kaygı düzeyimizin arttığı günlerden geçiyoruz. Çok ağır imtihan altındayız. Hali hazırda hastalıklı bir toplumda yığın psikolojisi ile hareket eden mecburi kalabalıklarla deyim yerindeyse yuvarlanıp gidiyoruz. Toplumun ruh hali çok kötü bir halde. Nasıl toparlanacak dersiniz? Allah kolaylık versin... Allah yar ve yardımcımız olsun.. Böyle bir şükürcülük mantığıyla nereye kadar gidebiliriz? Hep bize Allah kolaylık versin. Hep Allah versin. Allah’tan bekleyelim her şeyi. Her şey kader zaten! Hastalıklar, müsibetler Allah’tan geliyor zaten. Biz aciz kullarız evet ama bizim hiç mi irademiz yok? Hiç hata yapmıyoruz. Neden böyle? Mücadele etmek bu coğrafyanın kaderi mi? Herkesin yükü kaldırabileceği kadardır, diyenleri duyar gibiyim. Artık toplum bunlarla ikna olmuyor. Yeni nesil zannettiğiniz kadar kaderci değil ve asla ezbere gitmiyor. Akıl ediyor, eleştiriyor ve sorguluyor.
Toplumun ciddi problemleri var. Hiç mi endişelenen yok. Kaygısı olan yok. Elbette vardır. O da içimizden zaten. Artık kimse konuşmuyor. Pandemi sürecindeki ikili ilişkilerin daha da zayıflaması tuzu biberi oldu. Ve bu toplumsal problemlere merhem olabileceğimize olan inancımı yitiriyorum bazen. Çünkü ciddi bir mücadele, emek ve çaba göremiyorum. Samimiyetten yoksunuz. Buna ben de dâhil. İşte bakın, bireysel mücadele ile olmuyor bazı şeyler, kolektif bir ruh gerekiyor. Değerlerde, ahlakta, eğitimde, sağlıkta, pandemi ile mücadelede. Herkes, güçlü görünmek zorundaymış gibi. “Görünmek” zorundasın. “Olmak” zorundasın. “Zorundasın”. Yani, seni güçlü olmaya zorlayan toplumsa nedenlerde asla sorun yok. İtiraz hakkın yok. Söz hakkın yok. Görüş hakkın yok. Her türlü haksızsın. Ancak maske taktığın için mutlusun! Ne kadar da mutlusun, maskeli gezmekten. Toplum çok bireyselleşti ve çoğumuz nefsinin peşinde. Ne zaman normalleşeceğiz? Daha ne kadar devam edecek bu süreç. Psikiyatri Doktorları antidepresan çekilişi yapsalar da kurtulsa herkes! İlaç verelim, baskılayalım. Sorunları halının altına süpürelim. Ne ala! Aman, çözüm odaklı çalışanların, eğitimli olanların hakkını teslim etmeyelim. Lütfen, rica ediyorum. Değer verirseniz onlara, aşırı kırılırım. Herkes herkese sen değersizsin desin, demezlerse cidden gücenirim. Beden diliniz, üslubunuz, karşı tarafa yansıttığınız enerji bunu yansıtıyor zaten. Barı dürüstçe söyleyin. Siz de kurtulun biz de kurtulalım. Herkes yoluna baksın yani. Siz bir şeylerin derdinde olanları istemiyoruz deyin. Açıkça, emeklerinin karşılığı bizde yok deyin.
İtiraf edelim artık, olsun bitsin.