Bir zamanlar neşeyle
kanat çırparken yükseklerde;
mesut, sevinçli, hayat dolu…
Kırıldı kanadım
alçaklarda, yerdeyim şimdi;
korkak, ürkek, kaygılı…
Kavuşma heyecanının
imkansız yolculukları
umuda taşıdığı,
göze aldığım göç yollarının
biterken o zamanları,
ayak seslerinden kaçıyor oldum,
saklanıyorum artık…
Karanlık bir köşede, çatı aralarında;
suskun, yapayalnız, kimsesiz,
gözleri kapalı maziyi düşünüyorum…
Özlüyorum gökyüzünün
süzüldüğüm maviliklerini…
Bedenimi koynuna alan rüzgarların
zevkten çılgına döndüren
okşamalarını özlüyorum…
Dalga dalga saran
heyecanların arzuyla birleştiği
dokunuşları arıyorum…
Arıyorum kırılan kanadımı…
Uçamıyorum kırık kanatla…
Çaresi olmayan bir derdin,
biten bir hayatın hüznünü
öyle zor ki yaşamak…
Dans ettiğim eşsiz
güzellikleri içinde semanın,
hep tepesinden baktığım;
kıskanıyorum şimdi kanat çırpan
yerdeki o çekirgeleri, böcekleri…
Terk edilmiş ve mahzun
akıbetini beklerken;
ruhumu, bedenimi kemirmeye hazırlanan;
gördükçe kahroluyorum
karşımda duran bütün sürüngenleri…