İslam, helalinden kazanıp helalinden infak etmeyi mü´minin hayat felsefesi kılmıştır. Bu doğrultuda meşru kazanç yollarının dışında kişiye maddî imkân sunan faiz, tefecilik, stoklayarak haksız kazanç sağlamak, aldatmak, yalan ve hileden kâr elde etmek, kumar ve şans oyunları gibi haram gördüğü kazanç yollarını ve bu yollara tevessül etmeyi yasaklamıştır. Kişisel ve toplumsal anlamda, dünyevî ve uhrevî yönlerden çöküş, dejenerasyon, dağılma, kin gütme, ekonomik sefahatle karşı karşıya kalma ve cehennem azabına muhatap olma gibi vahim sonuçlar doğuracağı için meşru kazanç yollarının dışına çıkılmasını yasaklamıştır. İnfak ruhunun mü´mini bir hayat tarzı olarak kuşatmasını emreden dinimiz, helal yollarla elde edilen kazançtan yapılan harcamaların infak hassasiyetiyle yapılan harcamalar olabileceğini, ibadet ve taatin zevkinin helal lokma hassasiyetiyle kişide müşahhas bir boyutta hissedilebileceğini sıklıkla vurgulamıştır.
?Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.? (Bakara 2/168) Bu âyet-i kerimede ?İnsanlar? şeklindeki genel hitap, helal kazancın evrensel boyutta tüm bireyler için önemine dikkat çekerken bir yandan da şeytanın helal yolları bırakıp haram ve gayr-ı meşru bir şekilde haram bataklığına kişiyi sürüklemek için türlü hilelere başvuracağını, bu hilelere aldanan insanların bedbaht bir halde ömür süreceklerini dile getirmiştir.
?Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.? (Nisa 4/29) Bu âyet-i kerimede de Rabbimiz, helal kazanç yolu olarak mü´minlere karşılıklı rızaya dayanan ticaret yolunu göstermiş, ?Bâtıl yollar? şeklinde tasvip etmediği haram yolların felakete sürükleyici boyutuna net bir şekilde dikkat çekmiştir. Bu âyet-i kerime, bâtıl yollarla, yani kumar, aldatma, stokçuluk, karaborsacılık, yalan yere yemin, şans oyunları ve diğer haram kazanç şekilleriyle elde edilen malın, gönlü huzursuz eden, ölme ve öldürme gibi büyük günahlara kapı aralayan bir fitne olduğu gerçeğini bizlere hatırlatmıştır.
Haram olarak elde edilen dünyalığın ibadetin haz ve lezzetinden mü´mini uzaklaştıracağını şu hadis-i şerifi ile bildiren Efendimiz (sav); ?Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği hara, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!? (Müslim, Zekât 65.)
Ancak helal kazançtan Hakk´ın razı olacağı hakikatini şu veciz ifadeleriyle dile getirmiştir: ?Ey insanlar! Allah Teâlâ temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse mü´minlere de onu emretmiştir. Cenâb?ı Hak Peygamberlere: ?Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!´ buyurmuştur. Mü´minlere de: ?Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin? (Tirmizî, Tefsîru´l-Kur´ân 2.)
Helal olmayan, gayr-ı meşru kazanç yollarından kumar ve şans oyunları, âyet-i kerimelerde, ?Kolaylıkla mal kazanmak veya kaybetmek? olduğu için ?Meysir? şeklinde ifade buyrulmuş ve şiddetle yasaklanmıştır. ?Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: ?Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.? (Bakara 2/219)
İçki içtiği zaman gönlünün rahatladığını, kumar oynayarak para kazananın bunu bir fayda olarak görenin içki ve kumarla büyük günah kazandığını ve Hakk´ın rızasından uzaklaştığını bilmesini emreden bu âyet-i kerime, insanın psikolojik yönden zaaflarına ve toplumsal anlamda haram kazanç yolları ile nasıl bir sarsıntıya maruz kalacağına işaret etmektedir. Kaldı ki, ?Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.? (Mâide 5/90) âyet-i kerimesiyle içkinin, kumarın, Hakk´a ortak koşmanın, fal gibi insanın gönül/zihin dünyasını alt üst eden bir yanlışlığın ve o günün şartlarında kumar türleri arasında yer alan şans oklarının şeytanın bir aldatmacası olduğu ve mü´minin bu yanlış yollardan uzak durması gerektiği emredilmiştir. Bu emir, ahiret kurtuluşu için ve dünyevî huzura kavuşabilmesi için mü´minin helal yollarla elde edeceği kazancın önemine de delalet olarak görülmüştür.
Meşru yollardan elde edilmesi gereken kazancı şansa bırakmak ve emek vermeden bir menfaat elde etmeye çalışmak Rabbimizin razı olmadığı bir metotla kazanç elde etmeye çalışmak manasına gelmektedir. Kumar ve şans oyunları, insanların umutlarını ipotek altına aldığı, insanın çalışmasına, üretmesine, ailesi ve toplum için yararlı işler yapmasına engel olduğu için yasaklanmıştır. Kumar ve şans oyunları ile kaybedilen servetler sadece kişileri/şahısları değil aile bireylerini ve toplumsal anlamda kurumları da büyük zararlara uğrattığı için meşru görülmemiştir. Kumar ve şans oyunları sevgi yerine düşmanlığa ve kine kapı araladığı için haram kılınmıştır. Öyle ki kumar ve şans oyunları cinayetlerin ve dağılan ailelerin, kişisel ve toplumsal felaketlerin anahtarı konumunda değerlendirilmiştir.
Eğlenmek ve vakit geçirmek gayesiyle başlanılan kumar ve şans oyunları ile insanlar, kazanma hırsı, kaybettiklerini telafi etme arzusu ve kolay yoldan rahat bir yaşam elde etme arzusuyla kısa sürede kendisini kumar ve şans oyunlarını müptelası olmaktadırlar. İnsanın ?Kumarbaz? veya ?Sarhoş/Ayyaş? gibi kötü sıfatlarla anılmasına sebep olan bu yanlış adımlar, sefahet içerisinde geçirilen ömürlerin de müsebbibidir. Kendince masum gerekçelerle kumar ve şans oyunlarına yönelen birey, kumar ve şans oyunlarının bu korkutucu boyutlarını gözünden kaçırmaması gerekir.
Tam da bu noktada ?Efendim, kumar oynuyorum. Şans oyunlarıyla meşgul oluyorum. Ama bunlar benim namazıma mani olmuyor. Beni ibadetten alıkoymuyor? şeklinde şeytanın yalanı, bal ile bize yutturmaya çalıştığı bu aldatıcı ifadelere kanmamak gerektiğini vurgulamak isteriz. Şeytan adımlarını takip etmemiz için ?Evet, kumar ve şans oyunları haramdır. Ama sen yine de bana gel. Beni takip et. Kumar ve şans oyunlarını bırakma? diyerek bizi aldatmaya çalışmayacaktır. Kendince haklı gerekçeler öne sürerek, söz gelimi, ?Kumar ve şans oyunları senin zamanını almıyor. Üstelik kumar ve şans oyunlarında karşılıklı rıza var. Kazanan veya kaybeden hakkına razı oluyor. Bunda bir kötülük yoktur? diyerek bizleri aldatma yollarını deneyecek ve adımlarını takip etmemizi sağlamak için gayret gösterecektir. Kişiyi ibadetten alıkoyan, dilini yalana, gönlünü kine sevk eden, vakit israfı ve kolay yoldan menfaat elde etmeyi karakter haline getirmeye vesile olan kumar ve şans oyunlarının tuzağına, şeytanın hile ve aldatmacaları ile düşülmemelidir.
Kumar ve şans oyunları ocakları söndüren;
Kişinin sırtına kendisi, ailesi ve daha birçok kimseyi yükleyerek sosyal anlamda hastalık sahibi olmasına sebep olan;
Servet, aile, huzur ve haysiyetin en büyük düşmanı olan;
Uyuşturucu, iffeti ve hayatı mahveden;
Fizikî ve psikolojik yönde travmalara sebep olan;
Ahlak, fazilet ve ahlakî değerlerin bozulup kaybolmasına sebep olan bağımlılık ve tutsaklığa atılan adımlardır.
Hele bir de yılbaşı bahane edilerek kumar, şans oyunları, içki içmek ve millî kimliğimize de uymayan hindi kesmek, çam ağacı süslemek ve içerisinde Noel baba figürlerinin olduğu programlarının bir parçası olmak gibi değerlerimizin temeline dinamit koymaya yönelik adımlara paye vermek asla kabul edilemeyecek adımlardır.
Tükenip giden ömrümüzü düşünmek, eksikliklerimizi telafi etmek için yeni yılı bir fırsat bilmek, el emeği ile geçinmenin hazzını duymaya çalışmak, eğitim-öğretim süreçlerimizi gözden geçirmek, çocuk ve gençlerimizin manevî ve millî değerlerle bezenebilmesi için gayret göstermek, dünya ve ahireti mamur etmek için atılacak adımları düşünmek gibi meşru adımlar varken, bâtıla benzemek, harama tevessül etmek, kişisel ve ailevî açından sıkıntılara duçar olmak, ulusal bir sömürü aracı olan kumar ve şans oyunlarının esiri olmak ne kadar da kötü, yanlış ve acı bir durumdur.
Ticaret, sanat, ziraat ve miras gibi helal kazanç yollarını bırakıp kolaycılığa tevessül ederek kumar ve şans oyunlarıyla meşgul olmak mü´mine yakışmaz. Başkasına zarar vermek, kavga ve ayrılığa zemin hazırlamak kimseye bir fayda getirmez. Zaman israfına sebep olmak, ailelerin dağılmasına sebep olmak ve sağlık nimetini heder etmek akıl kârı adımlar değildir.
Yılbaşı, kumar, şans oyunu, içki, eğlence ve bizi yozlaştıran diğer hususlara dikkat etmezsek değerlerimizden uzaklaşır ve mü´mince bir duruşu kaybederiz. Neticede mutsuz, umutları kaybolmuş, dünyayı önceleyen, hesap verme hassasiyetinden yoksun, kişi, aile ve toplum açısından yorgun ve sorunlu nesillerin yetişmesine zemin hazırlamış oluruz.
Efendimiz (sav), ?Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları [Rabbinin huzurundan] ayrılamaz: Ömrünü nerede harcadığından. Ne amelde bulunduğundan. Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından. Vücudunu nerede çürüttüğünden.? (Tirmizî, Kıyamet 1, (2419) buyurarak bu konulara karş göstermemiz gereken hassasiyeti bize hatırlatmıştır. Yüce Rabbimiz de,
?And olsun asra/zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).? (Asr 1-3 ) buyurarak kurtuluş reçetemizi bize vermiştir.
Netice olarak ifade etmemiz gerekirse kumar ve şans oyunları, kişisel veya kurumlar aracılığıyla olsun haramdır. Mü´min açısında yanlıştır. Toplumsal açıdan da kanayan bir yaramızdır. Çeşitli yılbaşı uygulamaları bahane edilerek kumar veya şans oyunlarına yönelmek bir zafiyettir. Şu âyet-i kerimeyi hatırlatarak sözlerimi noktalamak istiyorum: ?Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.? (Maide, 5/90)