Kur’ân-ı Kerîm, insanlara sayılamayacak kadar çok nimetin lütfedildiğini belirtmiş, iman, ibadet ve ahlâkî nimetler yanında sağlık ve temizlik gibi nimetlerin de farkında olarak bir ömür sürmesini bireyden istemiştir. (Bakara 2/155-156.)
“Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız” (Nahl 16/18.)
Sağlık, bireyin hayatını insânî hassasiyetler çerçevesinde sürdürebilmesi noktasında olmazsa olmaz başlıklardan biri, belki de birincisidir. Dünya saltanatının zirvesinde bir Padişah olan Kânûnî Sultan Süleymân’ın;
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beyti sağlık konusunun birey açısından önemini dile getirmeye yeterli bir veri olarak görülmeye değer bir ifadedir.
Hz. Peygamber (sav), nimet olarak kula verilen ancak kulların çoğunun farkında olmadıkları, kaybettikleri zaman değerini fark ettikleri iki nimet zikretmiş, bu nimetlerin ilkinin sağlık nimeti olduğunu söylemiştir:
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” (Buhârî, Rikak 1.)
Kur’ân ve Sünnet gözüyle sağlık nimetine baktığımızda ilk olarak Rabbimizin biz kullarına lütfettiği en büyük nimetlerden biri olarak sağlığımızın farkında olmamız ve sağlımızı korumaya yönelik adımların takipçisi olmamız gerektiği konusu dikkat çekmektedir. İslam’a göre mümin, hastalanmadan önce sağlığını koruma ve hasta olduysa tedavi süreçlerini titizlikle takip etme gibi bir göreve sahiptir. Hz. Peygamber’in (sav), “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin” (Hâkim, Müstedrek, c.IV, s.341) hadîs-i şerifi bu konuda son derece dikkat çekicidir.
Genel olarak sağlığı koruma ve hastalık gelmişse hastalıktan kurtulma süreçlerine dâir İslam’ın öngördüğü ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Az yemek. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “
(Kişi midesinin) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe ayırsın ve diğer üçte birini de nefes alıp vermek için boş bıraksın.” (Hâkim, Müstedrek, c.IV, s.341.)
- Ağız ve diş sağlığına dikkat etmek. Bu konuda Hz. Peygamber (sav) şu ifadelerle bizleri uyarmıştır:
“Ümmetimi (veya insanları) zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvakla dişlerini temizlemelerini emrederdim.” (Ebû Dâvud, Tahâret 25.)
“Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbin razı olmasına sebeptir.” (Buhârî, Savm 27.)
- İsraf etmemek.
“Yiyiniz, İçiniz ama israf etmeyiniz” (Araf 7/31.)
- Beden temizliğine riayet etmek.
- Sağlığa zarar veren yiyecek ve içeceklerden uzak durmak.
“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide 5/90.)
- Bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı tedbirli olmak. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Bir yerde veba ve benzeri herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa oralardan çıkmayınız.” (Buhârî, Tıbb 19.)
- Tedavi yollarını araştırmak. Hz. Peygamber (sav):
“Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Çünkü Allah, yarattığı bir hastalık için mutlaka bir deva ve şifa yaratmıştır” (Buhârî, Tıbb 1) buyurmuştur.
- Başa gelen sıkıntıların imtihan olduğunu bilmek.
“And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara 2/155-156.)
Maddî ve Manevî Sağlığı Korumanın Anahtarı: Temizlik
İslam’ın ilk emirleri arasında yer alan temizlik hassasiyeti, birçok ibadet için bir ön şart olarak müminlere farz kılınmış bir husustur:
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin.”
“Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin.”
“Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz” (Mâide 5/6.)
“Ey bürünüp sarınan, kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini yücelt, elbiseni temizle, pislikten sakın” (Müddessir 74/1-5) emriyle Hz. Peygamber’in (sav) şahsında bütün müminlere temizliği emreden Rabbimiz, temizliği zâhirî boyutta bırakmayıp manevî temizliğe de önem verilmesi gerektiğini ise şu âyet-i kerime ile bizlere bildirmiştir:
“Şüphesiz Allah, tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara 2/222.)
Mevlâmız, Kuba Mescidi’ni inşa eden yöre halkından razı olduğunu, onların temizlenmeyi seven bir topluluk olması ile ilintili olarak dile getirmiştir:
“(Ey Muhammed!) İlk günden takva üzerine kurulan mescit içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe 9/108.)
Bu mesaj, Rabbimizin affına ve rahmetine nâil olmak isteyen herkesin temizliği af ve rahmet sığınağı olarak görmesi şeklinde anlaşılmalıdır.
Maddî ve manevî temizliğin şifrelerini Efendimizden (sav) nakille şu ilkeler çerçevesinde dile getirebiliriz:
- Elbise temizliği.
“Sizler kardeş­lerinizin yanına varıyorsunuz. (Onların yanına vardığınız zaman) binek hayvanlarınızı güzelleştirin ve güzel elbiseler giyininiz. Öyle ki halk içinde (vücuttaki) "ben" gibi olunuz. Çünkü Allah çirkinliği ve isteyerek çirkinleşmeyi sevmez.” (Ebû Dâvûd, Libas 25.)
- Beden Temizliği.
“Fıtrat beştir (insanın yaratılışı gereği beş âdete riayet etmesi gerekir): “Sünnet olmak, etek traşı olmak, koltuk altlarını temizlemek, tırnakları kesmek ve bıyıkları kısaltmak.” (Buhârî, Libâs 51; Müslim, Ṭahâret 49-51.)
- Ağız ve diş bakımı.
- Tedavi olmak.
- İstiğfar ve tevbe kapısının bendesi olmak.
“Ben günde yüz defa Allah’tan bağışlanma dilerim.” (Müslim, Zikr 41; Ebû Dâvud, Vitr 26.)
Netice olarak ifade etmemiz gerekirse İslam, bireyleri maddî ve manevî temizlikle dünya ve ahiret huzuruna yönlendirmiştir. Madde ve mana arasındaki dengeyi bu şekilde tesis eden İslam, beden, elbise ve ağız temizliği gibi zâhir temizlik konusunda olduğu gibi kalpleri karartan günahlardan kurtulmak için istiğfar ve tevbe suyu ile arınmayı da bir vazife olarak müminlere yüklemiştir. Günümüzde salgın süreçlerine şahit olan bireyler olarak, el yıkamadan başlayarak temizliğin her aşamasının önemini fark etmiş bireylerden meydana gelen bir dünyada yaşıyoruz. Gusül, abdest ibadetleri ve su ile temizlenme yollarını işaret eden Rabbimiz, maddî ve manevî temizlik hassasiyeti ile huzur ve mutluluğun kapılarının açılabileceğini bildirmiştir. Bize düşen görev, Rabbimizin temizlik ve sağlık konularındaki emir ve yasaklarına riayet etmek, bu şekilde dünya ve ahiret mutluluğunu izini sürmek olmalıdır.