USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

MAĞDUR HAKLARI / ÇÖZÜM ODAKLI DEĞERLENDİRME ?

13-03-2019

 

Değerli Okuyucular,

Bu yazımızda sizler ile gerçek manada mağdur olan, kendisine verilen hakkı kötüye kullanmayan, kadın bireylerin hakları üzerinde duracak ve sadece hukuki açıdan değil, konuyu her açıdan ele alarak en geniş şekilde bir değerlendirmeyi sizlerle paylaşacağım.

Bugüne kadar bu hususta birçok farklı bakış açısı ile yorum ve görüşlerimi sizler ile paylaştım.

Ortada sürekli büyüyerek devam eden bir sorun var ise öncelikle bu sorunun sosyolojik temelde araştırılarak önüne geçilmesinin yöntemleri araştırılmalıdır.

İnsan hayatının doğal bir sonucu olarak bugün toplumumuzun her alanında sorunlar artarak devam etmekte, çözüm üretmeyi beklerken mevcut problemlerde artış yaşanarak devam ettiği gibi, bununla birlikte başkaca yeni problemler de gündemimize gelebilmektedir.

Çünkü temel eğitimi, temel değerleri aldığımız ve toplumun temel taşı olan aile bilinci ciddi manada yıpranmış ve uzun vadede de bu istatistikler ile yıkıma doğru giderken bu problemlere duçar olmamız, yeni yeni ihtilaflar ile de her an karşılaşmamız kaçınılmaz son olarak karşımızda durmaktadır.

25 Kasım günü tarihte Dünya Kadına Yönelik Şiddet İle Mücadele Günü olarak yer almakta, bu hususta her platformda bu önemli konuya ilişkin etkinlikler, vurgular yapılmakta, konunun önemine ciddi manada dikkat çekilmektedir.

Kadına karşı şiddet eylemi her manada geniş bir tasnif ile değerlendirme altına alınacak ve kanaatimizce öncelikle,  aile bilinci etkin olan, babası- annesine ciddi manada saygı ve sevgi duyan, bunu gören bunu yaşayan hiçbir çocuk hayatının hiçbir aşamasında hiçbir kadına karşı bu yönlü bir eğilim içerisine girmeyecek, kadına yönelik şiddeti tam bir acziyet olarak görecektir.  

Ancak bunun tam aksine anne - babası arasında çocukluktan bu yana sürekli hakaret, şiddet, saygısızlık ve sevgisizlik ile büyümüş, aynı durum kendisine de yansımış bir çocuk hayatının geri kalanında mevcut görüp yaşadıklarını üzülerek ifade etmek isterim ki, mutat (doğal ? alışılagelmiş)  karşılayacak ve bu yönlü eylemsel girişimlerden, tutum ve davranışlardan, söylemlerinden kaçınmayacaktır.

Ebeveynlerin bir arada ömür boyu hayatını devam ettirmesi her çocuğun vazgeçilmez bir hayalidir.

Her çocuk doğal olarak anne- babasının bu ayrılık sürecinde ciddi bir psikolojik travma yaşamakta, çocukta bu kalan hasar ömrünün her aşamasında vahim sonuçları beraberinde getirmektedir.

-  Kadına şiddet görmek istemiyor isek; temel eğitimi iyi olan aileler, yetiştirilmiş etkin bireyler,

-  Suç işlenmesinin önlenmesini, toplumda suçların sayısal manada az olduğunu ya da hiç olmadığını görmek istiyor isek; temel eğitimi iyi olan aileler, yetiştirilmiş etkin bireyler,

-  Ülkemizi müreffeh yarınlara taşıyacak sağlıklı nesiller için; temel eğitimi iyi olan aileler, yetiştirilmiş etkin bireyler artık her toplum için bir zaruret aşamasına gelmiştir.  

Giderek büyüyen bu soruna bir başka bakış açısı ile değerlendirme yapıldığında evlilik birliği oluşturulur iken, hatalı yaklaşımların sebebiyet verdiği zararları tartışmamız gerektiği de açıkça ortadadır.

Her eş aile olarak vefayı, sorumluluğu beraberinde getirmekten yana kullanmalı, toplumun temel direği olan aile huzurunun her şeyden ehemmiyetli olduğunun bilinç ve idraki sağlanmalıdır.

Hayatımızın her aşamasında toplumumuzda ?? AİLE TOPLUMUN TEMELİDİR?? ibaresi büyüyen, büyütülen nesilleriz. Her ne kadar bu son dönemlerde ciddi manada yıpranmış ve yıpratılmış olsa da?

Bu ilkenin gerçekten benimsenip, her aşamada yaşatılabilmesi için, hayatımızda evlilik birliğinin ilk aşamasından itibaren uygulanması gerekli olan doğru düşünme mantığını oluşturmamız gereklidir. Günümüzde bireylerin evlilikleri üzülerek ifade etmek isterim ki, çoğunlukla karşılıklı çıkar dayanışması üzerine kurulmaktadır

Gençlerimiz bu hususta maalesef temel değerleri konuşup sormak yerine öncelikle iş, kariyer (kariyerden herkes kendisince hangi payeyi çıkarmakta ise?) aylık ya da yıllık bazda ekonomik imkanları sorgulamaktadır

Eş olarak uygunluk, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi gerçekliği göz ardı edilmekte, temel hassasiyetler yerini ekonomik doygunluklara terk etmiş bulunmaktadır.

Meslek hayatımda bu konuda görev aldığım her dosyada açıkça görmüş bulunmaktayım ki; ? AİLE İÇİ EKONOMİSİ İYİ OLANLARDA, EKONOMİK GELİRLERİ YÜKSEK OLAN AİLELERDE BAĞLILIK BİR O KADAR KOPMAKTA, BOŞANMALARDA BU DURUMDA OLAN EŞLER ESASEN ÇOK DAHA FAZLA BOŞANMAYA MARUZ KALMAKTADIR?

Çünkü temel esas maddi merkezlere oturtulmuş, genel değerler maalesef ki göz ardı edilmiştir. Örneğin, anne çocuğunun yetiştirilmesinden çok işyerindeki kariyerine yoğunlaşmış baba benzer duygular ile zaten çoktan bu nefsi olgulara kapılmış, aylık gelir düzeyi yüksek olunca sadece çocuğun istediği her maddi fiziki materyal kendisine sunulmuş, çocuk ciheti ile işler yolunda gitmeyince anne olsun baba olsun her ikisi de ortak bir beyan ile BİZ SANA DAHA NE YAPSAYDIK EVLADIM, HER İSTEDİĞİNE ULAŞTIN !!! şeklinde üzücü ve hayatın gerçeğini kendileri dahi anlayamamış olan beyanlarda bulunmuşlardır. Unutmayalım ki,  çocuklarımızın yüzü gülüyorsa güzel yarınlar bizleri beklemektedir. Toplumsal huzurumuzun mihenk taşı olan ailenin huzurun merkezinde her daim yerinde olduğu, bu şekli ile de sağlıklı nesillerin yetişerek, yazımız bütününde belirttiğimiz problemlerin en aza indiği mutlu yarınlarda buluşmayı hepimiz temenni etmekteyiz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?